Değerli gönüldaşlarım
Bildiğiniz gibi Fransa’da ikamet eden kardeşiniz olarak,Türkiye den Fransa’ya gelmem dolayısı ile iki hafta yazılarıma ara verdim. Hem uzun zamandır Türkiye de olmam ve Fransa’daki olaylara Fransız kalmam dolayısıyla sizlere doğru bilgi verebilme adına,Bu arayı araştırmak için iyi bir fırsat olarak değerlendirmeyi uygun gördüm.
Yolculuk Korona testi falan derken yedimiz içtiğimiz bizde kalsın. Yalnız memnun kaldığım tek sevinç korona testimizin NEGATİF çıkmasıydı. Bu Sevinç’in verdiği pozitif enerji ile etrafı(Avrupa )yı kolaçan ettiğimde bilhassa Fransa olmak üzere artan koronavirüs felaketi dolayısıyla sosyolojik Ekonomik olarak durum hiçte iç açıcı değil.
Ne yapacağını Şaşıran siyasiler Avrupa da yükselen ATİ islam güneşine saldırarak geçim sıkıntısından bunalan halkın dikkatini Müslümanların üzerine yönelterek günü kurtarma zavallılığıyla gerçeği görmemek için başlarını deve kuşu gibi kuma gömüyorlar maalesef.
Peki Avrupa daki yükselen islam gerçeği nedir.?
Avrupa’da ana vatanından yoksun kalan müslüman toplumun Ailevi değerlerini yitiren her şeyini CÜZDAN’dan ibaret gören ama din yoksunluğuyla arayış içinde olan AVRUPA’lıya adeta sığınma kapısı oluşu gerçeğidir.
Örnek bizim camimiz kurulalı en az 10 kişi bize bakarak müslüman olmuştur. Kaldıkı 1500kişilik küçük bir topluluğuz. 6milyon müslüman olan Fransayı düşünün. Bunun yanında Biz Türklerin gerçek yaşantısını gördükten sonra hangi Fransız’a rastlamışsam bizi bırakmamıştır. Biz Türkler ne yapıyoruz Milli,Manevi,Kültürel ve Ailevi değerlerimize dikkat ederek üstelik birde Fransa ekonomisine en fazla katkı sağlayacak şekilde çalışıyoruz. Hepsi bu..
Bu örneğin en güzel meyveside insan kazanmak tabii.
Tıpkı MALİ’de 4 yıl rehine kalan müslümanların yaşantısını görerek İslam'ı seçip Meryem adını alan 75yaşındaki ünlü aktivist Sophie Pétronin Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a hitabı gibi.
75Yaşındaki SOPHİE PETRONİN şöyle hitap etmektedir.
Sayın Macron,
Evet ben Müslümanların elinde esirdim. Ama onların bana asla bir kötülükleri dokunmadı. Bana karşı davranışları daima ölçülü ve saygılı bir çerçeve içinde idi. Bana yiyecek ve içecek sunuyorlardı. Kaynakları sınırlı olmasına rağmen kendilerine karşı bana öncelik veriyorlardı. Kişilik haklarıma saygı gösteriyorlardı. Hiçbir sözlü ya da fiziksel tacize maruz kalmadım. Ne dinime ne de Hz. İsa’ya ne de bakire Meryem’e, sizin Hz. Muhammet (S.A.V)’ e küfrettiğiniz gibi küfretmediler.
Beni Müslüman olmaya zorlamadılar; ama ben İslam’ı suyla temizlenen ve Rablerine günde beş defa namaz kılan, bir ay Ramazan orucu tutan insanların ahlaklarında gördüm. Dediği gibi Rabbim her arayış içinde olan kullarına hidayet nasip etsin diyerek sözlerimi noktalıyorum.