BU NASIL BİR DÜNYA?

 
Hani “adam adama der derki” diye söylerler ya?
İşte aynen öyle!
 Şimdi ise adam adama değil,  adeta her kes birbirine söylüyor gibi bir yapı var!
“Bu nasıl bir dünya” diye?
Ne için söylüyorlar?
Ne için olacak, vatandaşın çeşitli kategorilerde o kadar fazla sorunu ve sıkıntısı var ki?
Ne bakan var, ne çözen, ne de ilgilenen, İşte bunun için söylüyorlar.
Bir de diyorlar ki “ siyasetin cicim ayları bitti, şimdi sıra geçim aylarında” diyorlar!
                  ***
Örneğin; bir tarafta 3 veya 4 yeni moda olan ( emekli maaşları haricinde danışman veya yönetim kurulu üyelikleri) maaş alan varken, öbür tarafta asgari ücret olsun, maaşlara verilen zam olsun devede kulak gibi kalırken…
Bu da yetmiyormuş gibi, yatlardaki mazotun düşük fiyatından verilmesi, elmas veya pırlanta gibi mücevherattan da adeta vergi alınmaması ama hep bu çalışanların da tepesine binilmesi oldukça ilgi çekici oluyor.
En duyarlı olayı yaratan da, EYT’ lilere yönelik söylenen; “ seçim kaybetmek gibi bir yapı olsa da, ben bu olayı kapattım, vermem, devleti zarara sokmam” gibi siyasi söylemlerin halkın sorunlarına tezat teşkil etmesi, kamuoyu içersinde de bir huzursuzluğa ve mutsuzluğa yol açtığı konu edilmektedir.
 Vatandaş da adeta kendi kendine konuşur hale gelmiştir.
Hele/hele insanlara ait bir sorunun oy’la kıyaslı olarak bakılması, insan yaşamının bu kategoriden bakılarak değerlendirilmesi, çok kırıcı ve itici görülüp halkı üzdüğü vatandaşlar tarafından da ayrıca dillendirilmektedir!  
Bu gün nereye giderseniz gidin, avamın dilindeki konu; ya işsizlikten, ya maaş zamlarının düşüklüğünden, ya EYT’ lilerden, ya köylünün ektiği ürünün para etmemesinden, ya esnafın para kazanamamasından, ya da, tüketim maddelerine, özellikle de, mazot’a, elektriğe ve doğal gaza yapılan fahiş zamlardan bahsetmek olduğunu görürsünüz.
  Bu arada emeklilerin maaşlarından ve aldıkları zamdan hiç bahsetmeye bile gerek görmüyorum!
Çünkü onlara ne siyasiler, ne de kendi dernekleri sahip çıkmıyorlar ki ben de onları konu edeyim!
“ Saldım çayıra, Mevlâm kayıra hesabı” ben de dâhil, adeta kaderlerine terk edilmiş gibilerdir!        
Ne verilirse adeta, “bereket versin” konumunda boyun büken bir yapıya getirilmişlerdir.
Yazık!
               ***
Şu iyi bilinmelidir ki…
Siyasi erk’ler; halkın sorunlarını ve taleplerini dikkate almadan, yalnızca kendi inanç ve rejimlerini korumak adına bazı verileri/doneleri hatta yasaları devşirerek siyaset yaparlarsa, bunun da yolunun sonu yakındır derler.
“Bu bir devrandır, demek ki yaşanacakmış ki bunu da yaşadık derler”!
Bunu ben veya söyleşip/ konuşup/ dinlediklerimiz değil, bunu her türlü tarih kitapları da yazıp söylemektedir.
Dilerim ki siyasiler yüzünün bir tarafını halkın söylemlerine ve istemlerine doğru çevirip bakarlar!
Kimler/kimler ekonomik ve hukuksal anlamda nerelerdeyken nerelere gelmişlerdir?
Hani derler ya?
“Tarih tekerrürden ibarettir” diye…
Aman ha lütfen bu yanlış rehavete bir daha kapılmayalım derim.
Çünkü bunu Türk milleti olarak hep yaşadık.
Koskoca 15 Türk devleti tarih olup gitti!
  Dertli yazar, dertliler okur derler ama bazılarının da hiç umurunda olmazmış.
İşte o nedenle “  bu nasıl bir dünya” dedik.
Cicim ayları bitti, şimdi geçim ayları başladı dedik!
             ***
Son cümle, önce sağlıklı olmaya çalışın, sonra da lütfen gülümseyin sevgili dostlarım.
Çünkü sizlere bu yakışıyor.
Dilerim her zaman yüzünüz güleç olur.
Sevgi/saygı bizden.