Tam dört yıl önce yeni sisteme yönelik “ five minutes” adlı bir yazı yazmışız.
O zamanla şimdiki zaman arasındaki farkı görmek için lütfen önce bu yazıyı okuyalım bakalım.
Okuyalım da o günleri bir anımsayalım!
Hani insanoğlu biraz “ balık beyinli” falan olur da dününü unutur derler ya, işte o açıdan.
Ve o gün ile bu günü de bir kıyaslayalım!
Bakalım doğru mu, yoksa yanlış mı analiz etmişiz görelim.
***
Her ne kadar dilimiz pek fazla dönmese de, bizim de “5 dakika” diyebilecek kadar cık İngilizcemiz vardır her hal!
Çok şükür!
Ama Amerika’nca değil ha, bayağı da İngilizce!
Çünkü Amerikancayı kozmopolit olduğu için biraz karıştırıyoruz, pek yapamıyoruz ama İngiliz dilini biraz olsun kıvırabiliyoruz.
Çünkü onların tarih boyu bizlere attığı kazık hem fazla, hem de çok acı unutulmaz hani!
O nedenle diyebilirim.
Onun için dünya genelinde bu kazıkları bir daha yememek adına önce onların dillerini ve kültürlerini öğrenmek gerek.
Bu yoksa bakar kalırız vallahi!
Ama nerdeee o günler?
Lakin bu olayları ifade edebilmemiz için de 5 dakika gerekli.
Çünkü “one minutes” biraz gerilerde kaldı!
Onun için “five minutes” diyoruz işte.
Ama yeter mi bilmem.
***
Önce içimizdeki söylem ve davranışlara bir bakalım.
CHP kurumuna kem gözle bakan ne kadar çok hassas ve donanımlı insanlar varmış meğer?
Hayret etmemek mümkün değil.
Millet ulema kesilmiş de haberimiz olmamış.
Hem de ne ulemalar!
Aynı; “Cumhuriyet rejimine yönelik, bu devlete ne vergi, ne de asker verilir” diyenler!
İstiklâl savaşına bile katılmayanlar, katılanlara da karşı çıkanlar gibi!
Hani bir de, “ keşke Yunan kazansaydı” diyenler bile vardı ya?
Dünü başka, bu günü başka!
İşte o tipler!
Eh o zaman da yanından/ kenarından bize de söz hakkı doğuyor tabii.
Ne de olsa, hatta amatörce de olsa, birazcık olsun kendimizi gazeteci gibi görebiliyoruz.
Ama ölçümüz ve çizgimiz dâhilinde tabii.
Fazla da değil, her tarafı beş dakika.
Yani” five minutes”!
Arif olana çok bile!
Hem öyle fazla bağırmaya, kafa tutmaya falan da gerek yok.
Efendice!
Yalnızca “five minutes”!
Bakın bu beş dakikaya neler sığıyor neler?
***
CHP Genel başkanı hem seçim bildirgesini dile getirdi, hem de adaylarının tanıtım toplantısını yaptı.
Bana göre güzel olmuş?
Bravo Kılıçdaroğlu’na!
Ama bunu bile hazmedemeyenler var!
Hem de ne hazımsızlık?
Vay anasını?
Her kafadan bir ses!
“Yalan bu!
Bütçe buna müsait değil!
Sakın inanmayın!
Olamaz böyle bir şey”.
Gibi bir sürü eleştiri ve bazı gazlamalar.
Bak hele sen?
Siz bırakın CHP Genel başkanının seçim projelerini, söylemlerini…
Siz onu seçmenle baş başa bırakın.
Seçmene sorun, seçmen ve o da CHP’nin sorunu!
Önce kendinize bakın.
Siz ne yapacaksınız siz?
CHP çalışan emekçilere ve halkına gereken mesajını verdi!
Emekliye/esnafa/çalışana ve köylüye söyleyeceğini söyledi!
Romen vatandaşımıza da mecliste halkının temsil hakkını verdi!
Bütçeyi nasıl bulacağını da açıkladı!
Ya siz?
Siz ne yapacaksınız, onu anlatın?
İlle de başkanlık sistemi öyle mi?
Üzgünüm ama şimdilik pek yeri değil.
***
Seçim sonrası Anayasa değişikliği yapılacakmış?
Neden bu zamana kadar yapılmadı da şimdi seçim sonrası yapılacak diye bas/bas bağırılıyor bunu anlamak da mümkün değil?
Tabii ki mümkün ama?
Aması var işte!
Çünkü seçim öncesi Anayasa’yı değiştirmek istemek yürek isteyen bir olaydır!
Ve de, yeni yapılacak Anayasa’da “Türklük” kavramı yer almayacakmış!
“Türk’üz” yok!
Türkiyeliyiz var.
Yani yeni vatandaşlık tanımı gündeme gelecek!
Bu da oy kaybı demektir, o sebeple.
Arkasından da başkanlık sistemi de çabası tabii!
Ama eyaletler/kantonlar falan filan da getirebilir hani!
Bu eyaletler kimlere ve de nasıl verilecek, bizce belli ama yine de merak konusu işte!
Bu da siyasi erk için oldukça oy kaybı demektir.
Kim bunu göze alabilirdi ki?
Vee alamadılar.
Aha şimdi yine bağırıp duruyorlar!
Başkanlıkta başkanlık diye!
Ama ne üzücüdür ki bize ders veren siyasetçilerden de bu konularda yine çıt yok!
Neden?
Neden olacak?
Onların görevi ancak CHP’ne karşı gelmek, eleştirmek ve de yıpratmakta ondan!
Çünkü yapacakları başka bir şey yok.
“Dostlar iş başında görsün” hesabı.
***
İşte böyle demişiiiz!
Ama emekçi insanlarımıza karşı CHP’nin söylediklerine önce olamaz bunlar ütopya, yapılamaz diyenler…
Kamuoyu baskısı ve seçim desteği beklentisi karşısında olamaz dediklerini de yapmaya çalıştılar ama yine de yeterli olmadı.
O da fiyasko oldu.
Asgari ücret, taşeron çalışanlar, emekli zamları falan.
Demek ki oluyormuş, yapılabiliniyormuş değil mi?
Eveeeet.
Peki sonra ne oldu?
Peşinden gelen zamlar sildi/süpürdü ve bu yapılanları bırakın nötre hale düşmeyi, vatandaşı yine eksi konuma getiriverdi.
“İşini bilmeyen kasap, ne bıçak kor ne masat” misali!
Daha sonra?
Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyorum ama bir süredir geçti gitti...
Aynı söylemler ve duruşlar yine başladı.
Hem de böyle bir zamanda.
Vatandaş burnundan solurken!
Yapılan zamlar can yakarken.
“Millet can derdinde, kasap et derdinde” diye dillenirken!
Bu uyar mı?
Uymaz/uymadı da.
***
Ama hala bir feryattır gidiyor işte.
Yani temcit pilavı gibi!
“İlle de başkanlık sistemi”.
Hem de ne biçim?
Hiçbir şey isteğe, kişisel öngörüye ve çırpınmaya göre olamaz.
Önce ülkenin bekası!
Her şey; “önce vatan ve millet için”!
Bu işin ötesi yoktur.
Ama yine de bilmek adına bir soralım isterseniz?
Nasıl bir başkanlık sistemi bu diye?
Allah aşkına bir bileniniz var mı?
Bu böyle, şu şöyle olacak diyebileniniz var mı?
Nasrettin Hoca misali; “ bilenler bilmeyenlere anlatsın” mantığı gibi.
Yok ki!
Adı/sanı da belli değil.
Hoş bu arada Latin Amerika’da başkanlıklar da görülmüş oldu.
Ama yine bir örnekleme yok.
Fakat yine de bir isim bulmuşlar!
“Türk tipi başkanlık sistemi” diye!
Bak hele!
Daha düne kadar doğu ve güneydoğu siyasi çalışmalarında “milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyorlardı!
Şimdi ne diyorlar?
Türk tipi diyorlar.
Bir bileniniz var mı a kardeşlerim?
Neyi nasıl yapacaklar biliyor musunuz a dostlarım?
Demediler mi; “biz hedefe varmak için papaz cüppesi bile giyeriz” diye?
Dediler.
O zaman bekleyin görün bakalım.
Kuş mu çıkacak, civciv mi çıkacak?
Peki, dünya coğrafyasında böyle yaşanmış bir örnek var mı?
Yok!
Peki, bu millet buna izin verir mi?
Vallahi bu kafayla da belli olmaz hani.
Olabilir de
Ama ya sonu?
Allah korusun!
Parlamenter sistem içersinde durum ve ahval bu hale gelmişse…
Başkanlık sistemi içersinde neler olmaz ki?
Aslında “big brather’a bir sormak lazım!
Ama o da inanın PYD ve YPG konusunda söylediklerinden ötürü nasibini almak üzere!
Biz onlara sizin gibi bakmıyoruz dedikleri için.
Peki, “BOP” projesi eş başkanı kim?
Bu coğrafyaya yönelik ben buraların eş başkanıyım diyen kim?
Belli değil mi?
Bundan nasıl haberi olmaz ki?
Daha dün Irak peşmergelerini davul zurna eşliğinde ülkemizden geçip Kobaniye gitmesine müsaade etmediler mi?
Bunu ne çabuk unuttular?
Vay güzellerim vay!
Dün başka, bu gün başka, he mi?
He ya.
Onun için geleceği iyi okumak lazım işte.
O nedenle; insan haklarına dayalı, Hukukun üstünlüğünde, ekonomik özgürlüklerde, düşünce/söylem, seçme/seçilme haklarında, siyasi partiler ve seçim yasalarıyla ilgili, bilemem bu “Türk tipi başkanlık sisteminde” yer bulmak mümkün olabilecek mi?
Hiç ummuyorum.
Onun için “Five minutes” diyorum!
Çünkü her an her şey değişebilir.
Neler ve kimler değişmiyor ki?
Takdir sizlerin.
***
İşte geçmişten geleceğe bazı notlarımız bunlar sevgili okurlarımız!
Ve derken; işte şimdi aradan yıllar geçti!
Her hal 4 yıl gibi bir süre.
Nasıl bir sistem olduğunu hepimiz gördük ve de hala yaşıyoruz.
Memnun olan var mı a dostlar?
Zamları, döviz artışlarını, pahalılığı, iç ve dış politikayı falan da sormama gerek yok.
Bir de bu meret salgın sorunları?
Hele bir de 15 Temmuz şehitlerine, halktan toplanıp da yapılması gereken yardım!
Bunlara karşı ancak boyun büküyoruz.
Ama bu gemi bizim, hepimizin!
Allah daha da beterinden korusun!
Detaya girmeden, bu yaşadıklarımızın takdirini yine siz aziz milletimize bırakıyorum.
İşte sistem bu!
Sevgi/saygı bizden.