ALLAH İLE ALDATMA! (2)
Hataları, yanlışlıkları ve düşünce saptırmalarını gördükçe, duydukça ve yaşadıkça bu tür yazıları yazmak, insanlarımızla paylaşmak, doğru düşünen, imanı olan her Müslüman’ın asli görevidir.
Çünkü Yaradan’ı ve Yaradan’dan ötürü de yaratılanı, saymak, korumak, kollamak, ona dürüstçe bir yaşam sunmasını anımsatmak doğru bir bakıştır.
Yaşamımızdaki gidişata bir baktık ki pek hayra alâmet değil, o zaman biraz da kitap dili kullanalım bakalım, belki faydası olur dedik.
Vee ilmi/dini bütün olduklarına inandığım kişilerden de kitabi alıntıları yaparak sizlerle paylaşmaya çalıştık.
Ama bu yazımı da lütfen dikkatle okumanızı rica ediyorum.
Çünkü hata yapmak istemem, hatam olursa ki pek mümkün değil ama yine de eleştiri sayfasını sonuna kadar hoş görü ile açarım.
Bakışım da ve inancımda, dini içeren yazılar benim için son derece önemlidir!
Çünkü hiç kimseyi yanlış bilgilendirmek, yönlendirmek istemem ve bu vebali de yüklenemem.
Çünkü atalarımın bana vasiyeti var!
Şöyle diyorlardı:
“Din bilginin yeterli olmadığı alanlarda, sus ve dinle ama sonra da araştır, gerçekleri öğren ve paylaş” diye.
***
Önce söylenen ve yerini bulan deyişlerle başlamak istiyorum!
“Musa gittikten sonra buzağıya tapanlarla, Muhammet gittikten sonra mala tapanlar aynıdır”!
“İslâm dini servetin zenginler arasında bir güç olarak dolaşmasını yasaklamış, toplumdaki spekülâtörlerin, kartellerin oluşmasını engellemiştir”!
Kişilere özel ama kıssadan hisse işte, bilinmesinde yarar var!
Ama günümüzde de ne fayda ki bu bakış tam gaz ilerlemektedir.
Çünkü her kes, özellikle de siyasiler, bunu kendi inanışlarına ve algılarına göre uygulamaktadırlar!
Bu böyle doğru değildir.
Onun için, “Tanrım bunları sana havale ediyoruz”, diyebiliriz ve araştırır paylaşırız.
***
Gösterişli sofralarda besmele ile başlayan yemekle, şatafatlı binitler, 1000 dolarlık başörtüleri ve malikânelerde kılınan nafile namazlar…
Dinin 5000 yıllık kaderi bu olsa gerek diye düşünülebilir.
Ama asla böyle olamaz.
Elçilerce beyan edilen hakikatlerden ters yüz edilişi ve akabinde ortaya çıkan yıkım…
Dindarlar, “ dini- dar”!
Mazlumlar, “ yardakçı” olmuş durumdadırlar!
Kılınan namazlar riya, mescitler dırar/zararlı hale gelmiş…
Maun suresi unutulmuş, namazlar; yoksuldan, yetimden uzak konuşlanmış…
Eşitlik merkezi olan Kabe, kapitalizmin kalesi olmuş…
Zikirler, zikirmatik ile çekiliyor; Kur’an, bir tılsım kitabı misali, 40 bohçaya sarılıp asılmış duvarlara…
Kapital İslâm: Kapital İslâm’dan “lâ” çıkarsa; gerisi “ kapitalizm” olur.
Zaten temel sorun da budur!
Müslüman zihin, “lâ” yı yaşamından çıkarmıştır. Yani kelime’i Tevhidin amentüsünü unutmuştur.
Nasıl mı?
Müslüman zihin, lâ ilahe illallah ifadesini çekmeye indirgemiş, yaşamayı terk etmiştir.
Terk ettikçe kesesi dolmuş, serveti artmıştır ki bu da doğal olanın ta kendisidir.
Peki, ne demek bu “ lâ ilahe illallah”?
Lâ: yok, red.
İlâhe: Kudret, otorite, yöneten!
İlla: sadece.
Allah: Kur’an daki isimlerin sahibi yani yüce yaratan.
Yani bir diğer anlamıyla; Kur’an da zikredilen ve tamamı toplumsal olan isimleri ihtiva eden unsurlar dışında kalan tüm otoriter odakların reddi ile “ İslam” olunur…
Bunun Türkçesi; kapitalizmi, emperyalizmi red ve inkârdır.
Bu gün insan yaşamını kontrol eden bu gibi algıları kabul etmek sureti ile İslâm olunamaz.
Bunu ben söylemiyorum, Kur’an söylüyor!
Ve işte tam bu noktada baş gösteren hastalık; “ şeytanlaşma temayülüdür” ama mızraklı değil, bıyıklı bir şeytandan bahsediyorum!
Bunu da biraz açalım dilerseniz:
Kur’anı Kerim’de 80 küsür yerde geçen bir kavramdan bahsediyoruz.
Tarih boyunca “ masallara konu edilmiş” gerçek manası hiçbir zaman anlaşılamamış ve mistik bir hezeyan haline gelmiş önemli bir kavramdır.
***
Ştn kökünden geldiği bilinen ve İslâm öncesinde de kullanılan bu kavramın, uzaklaşan, uzaklaşma manasına geldiği belirtilir. (Ragıp El İsfehani, stn mad.)
Kur’an’a göre şeytan:
Düşmanlık aşılayan ( Bakara 36)
Fakirlikle korkutup, cimriliği (mal yığmayı) öneren (bakara 268)
Ribayı/ emeksiz kazancı emreden. ( Bakara 275)
İnsanları kendi safında örgütleyen! (Ali İmran 175).
Malları gösteriş için harcatan, müsrifleştiren. (Nisa 38)
Kur’an’ı okunmayan bir kitap haline getirip, Kur’an dışı bir din algısı yaratan! (Nisa 60)
İnsan tabiatına aykırı iş ve oluşlar emreden.(Nisa 119)
Vaatleriyle kuruntu ve ümit aşılayan! (nisa 120)
İnsanlığı iyi ve güzel işlerden alıkoyan! (Maide 91)
Kötülükleri iyilik olarak gösteren, algıları değiştiren! (enam 43)
Ebedileşmenin, servet ve zenginlik yoluyla mümkün olacağını telkin eden! (Taha 120)
İnsanları telkinleri ile uyuşturan, etki altına alan. (Araf 200)
İsyankâr, inatçı ve bozguncu! (Meryem 44).
İnsanlığı bilgisizliğe, cehalete, bağnazlığa sürükleyen! ( Hac 3).
Zenginlik vadeden. (Haşr 16).
***
Bu maddeler arasında yer almayan en tehlikeli özellik ise; “Allah ile aldatmak suretiyle kandıran”, Allah’ın ismini anarak kandıran, mümin görünümlü müşrikliğin temsilciliğine soyunan” ( Fatır 5. Lokman 33).
Diye bir özellikten de bahsetmek gerekecektir.
İlgili ayetleri incelediğimizde, “ Allah ile aldatma” özelliğinin, şeytani bir özellik olduğunu görürüz.
Bu ve benzeri ayetlerde; “Şeytan sizi aldatır” noktasına atıf yaparken, meseleyi bu çerçevede sunan bir üslup ile karşılaşırız.
“Sizi Allah ile aldatan her kes şeytandır”!
Yorumlar
Kalan Karakter: