Prof. Dr. Üşümezsoy’dan Deprem Uyarısı: “Bu Fayların Uzunluklarını Bilmiyoruz”

Gerçekleşen Sarsıntı, kentin kuzeyinde yer alan ve hakkında çok az bilgi bulunan Karadeniz faylarını yeniden gündeme taşıdı.

Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “İstanbul’un hem kuzeyinde hem güneyinde fay hatları var, ancak Karadeniz’deki fayların uzunluklarını hâlâ bilmiyoruz.” diyerek önemli uyarılarda bulundu.

Karadeniz’in derin sularında yer alan fay hatları, bilim insanlarının bile tam olarak inceleyemediği bölgeler arasında yer alıyor.

 Marmara Denizi kadar sık deprem üretmeyen bu faylar, yine de zaman zaman küçük sarsıntılarla kendini hatırlatıyor.

Son yıllarda Bartın, Rize ve Trabzon açıklarında 4’ün üzerinde depremler yaşanırken, dün sabah kaydedilen 3.7 büyüklüğündeki Ormanlı Açıkları depremi de Karadeniz’in batısındaki hareketliliği gözler önüne serdi.

“TRAKYA HAVZASI VE KARADENİZ BİR BÜTÜN”

Prof. Dr. Üşümezsoy, yaşanan depremin konumuna ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Karadeniz’in altında, Trakya havzasının kuzey kenarında normal faylar bulunuyor. Bu deprem, o faylardan birinde meydana geldi. Yani Marmara, Trakya ve Karadeniz aslında bir bütün havza sistemi oluşturuyor. Ancak buradaki faylar çok aktif değil. Yine de, kuzeyde Istıranca Dağları’ndan Karadeniz’e, güneyde ise Marmara Denizi içindeki Trakya Adası’na uzanan fay hatları mevcut.”

“KARADENİZ DEPREMLERİ SÜRPRİZ DEĞİL”

Şener Üşümezsoy, Karadeniz’de meydana gelen depremlerin “sürpriz” olmadığını ancak yeterli araştırma yapılmadığı için risklerin tam olarak bilinmediğini belirtti:

“Bu fayların uzunluklarını ve birbirleriyle ilişkilerini bilmiyoruz. O yüzden ne kadar büyük deprem üretebilecekleri konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değil.”

UZMANLAR UYARIYOR: HER İKİ YAKADA DA RİSK VAR

Marmara Denizi’ndeki aktif fay hattının yanı sıra, kuzeydeki Karadeniz faylarının da hareketli olabileceğini belirten uzmanlar, İstanbul’un hem kuzey hem de güney yönünden sismik risk altında olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye genelinde artan sarsıntılar ve küçük ölçekli depremler, kamuoyunda “büyük deprem yaklaşıyor mu?” sorusunu yeniden gündeme getiriyor.