Prof. Dr. Kılıç, “Küresel İnsan Hakları Rejiminin Sistemsel-Değersel Çöküşü Karşısında Gazze Direnişi: Umudun Onto-Politik İnşası” başlıklı dersi ile katılımcılara seslendi.
İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen önemli etkinliğe; Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Cemil Demir, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Güler, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcıları Dr. Öğretim Üyesi Hasibe Sena Akkışla ve Dr. Öğretim Üyesi Hakan Kaşka’nın yanı sıra çok sayıda akademik personel ve öğrenci katıldı.
“Gazze’de Yaşananlara Karşı Sorumluluk Bilinci” Vurgusu
Açılış dersinin başlangıç konuşmasını yapan Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mürşide Şimşek, Gazze’de süregelen olaylar karşısında herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Şimşek, “Gazze’de yaşayanlara karşı sorumluyuz. Her birimiz elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Yaşanan insanlık suçlarına ‘dur’ demek boynumuzun borcudur. Özümüzde insan olabilmek ve insan haklarının her coğrafyada, her insana tanındığı bir dünya inşa edebilmek en büyük temennimizdir” dedi.
"İnsan Hakları Tarihin En Netameli Konusu"
Prof. Dr. Muharrem Kılıç, konuşmasında bilimin ve düşünsel üretimin temelini merakın oluşturduğunu belirtti ve merak duygusunun sürekliliğini tavsiye etti. “Var olanı olduğu gibi kabullenmek yerine, eksiklikleri ve kusurları görebilecek basirete sahip olmak gerekir” diyen Kılıç, insan hakları kavramının tarih boyunca en netameli konulardan biri olduğunu, farklı dönemlerdeki şiddet biçimlerinin insan hakları ihlallerine yol açtığını ifade etti.
Kılıç, insan haklarının "negatif özgürlükler" (devletin bireye zarar vermeme yükümlülüğü) ve "pozitif yükümlülükler" (devletin eğitim ve sağlık gibi temel haklara erişimi sağlama sorumluluğu) olarak iki ana kuşakta ele alındığını açıkladı.
“Küresel İnsan Hakları Sistemi Krizle Karşı Karşıya”
İnsan hakları tarihinin ağır trajedilerle dolu olduğunu ve modern insan hakları söyleminin bu ihlallerin ardından geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Kılıç, bu ideal söylemin kimi zaman hegemonik güçler tarafından politikaları meşrulaştırmak amacıyla kullanıldığını, “Demokrasi götürme söylemiyle yapılan işgaller bunun en açık örneğidir” sözleriyle dile getirdi. Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan küresel dengesizlikte insan hakları ve demokrasinin en güçlü söylemsel araçlar olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Kılıç, küresel insan hakları sisteminin ciddi bir rejim ve değer kriziyle karşı karşıya olduğunu belirterek, Edmund Burke, Karl Marx ve Hannah Arendt’in insan hakları söylemine yönelik eleştirilerini de aktardı.
"Hak Öznesi Olabilmek" Sorunu ve Gazze Direnişi
Dünya genelinde 30 milyona yakın sığınmacının hukuki bir yurttaşlık statüsüne sahip olmaması durumuna dikkat çeken Kılıç, bu kişilerin sistem içinde tanımlı olmadıkları için haklardan yararlanamadığını ifade etti. Kılıç, “Önce bir kimliğe, bir statüye sahip olmanız gerekir ki yurtsuz kalmaktan korunabilesiniz ve hak öznesi olabilesiniz” dedi.
Gazze'de yaşanan dramı merkeze alan Prof. Dr. Kılıç, insan hakları hukukunun temel ilkesinin "var olabilmek" ve kişinin hak öznesi olması olduğunu belirtti. Gazze halkının tüm yıkıma rağmen vatanlarını terk etmediğini ifade ederek, “Yaşam, özgürlük ve mülkiyet gibi temel hakların açıkça ihlal edildiğini görüyoruz. Gazze halkı aslında tüm insanlık adına bir varoluş mücadelesi veriyor” diye konuştu. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası insan hakları hukuk sisteminin evrensel kurallar içerdiğini ancak İsrail’in bu kurallar karşısında “istisna bir ülke” konumunda olduğunu, Filistinlileri temel haklardan mahrum bırakıp adeta hapsedilmiş bir yaşama mahkûm ettiğini vurguladı.
"İnsan Hakları Etik ve Ahlakla İlgilidir"
Konuşmasının sonunda insan haklarının yalnızca hukukun değil, aynı zamanda etik ve ahlakın konusu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kılıç, Gazze'deki adaletsizliğin yalnızca ekranlara yansıyan bir mücadele olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı. Medya aracılığıyla yaşanan olayların zamanla duyarsızlaşmaya yol açabileceği uyarısında bulunarak, bunun en büyük vicdani sorumluluk olduğunu söyledi. Kılıç, “Başkasının acısını hissedebiliyor, onun yükünü taşıyabiliyorsan, işte gerçek insan hakları budur. İnsan hakları yalnızca sana nasıl davranıldığıyla değil, senin başkasına nasıl davrandığınla ilgilidir” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Açılış dersi, katılımcıların sorularının yanıtlanmasıyla sona erdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: