Oğan, STK temsilcileri ile referandumu görüştü
AK Parti MKYK üyesi Ayhan Oğan ilimizde sivil toplum örgütleri ile bir araya geldi. Oğan cumhurbaşkanlığı sistemini anlattı, muhalefetin bazı maddeleri çarpıttığını iddia etti.
Çakmak otelde gerçekleşen toplantıda konuşan Oğan, “Bundan sonra kim aday olursa olsun, aday olan insan sembolik bir makama aday olmayacak. İcracı bir makama aday olacak. Kamuoyuna çıkacak ve vaatlerde bulunacak. Projelerini açıklayacak, ben şunları bunları yapacağım diye açıklama yapacak ve ikinci dönem de aynı şekilde olacak. Şu andaki sistem parlamenter sistem değildir, bunun adı yok. Sistemsizliktir, yarı başkanlık da değil başkanlık da değil. Şimdi biz bunun adını koyuyoruz. Bu sistemin adı ne olacak. Bunu hazırlayan arkadaşlarımız Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslararası çalışmaları bütün müktesebatı ve 21. yüzyılda hedeflerini, imkânlarını, kapasitesini ortaya koydular” dedi.
“Bu sistem hukuk mühendisliği yapmıyor”
Oğan, “Türkiye’nin ihtiyaçları çerçevesinde Türk hükümeti sistemi oluşturuluyor. Bu bizim hedeflerimize doğru yürümemizi kolaylaştıracak bir sistemdir. Onun için Türk tipidir. Başka yerden 19. yüzyılda yaptığımız gibi uyarlama değil, alıntı değil, kopyalama değil, en önemli farklarından birisi de bu. Toplumsal iradenin yani millet iradesinin devleti belirlemede siyasi yapıyı belirlemede en üst düzey ilişki seviyesine çıkardığı bir paketle geliyoruz. Yani kriz anlarında da sosyolojik dinamikler siyasi dinamikler, yani toplum iradesini ve siyasetin kendi iradesini krizi çözmek için alan açan bir organik pakettir. Bu sistem hukuk mühendisliği yapmıyor, toplum mühendisliği yapmıyor, siyasi mühendislik yapmıyor. Sıkıntı ve kriz doğduğu anda halka gidiyor ve bu açıdan önümüzdeki paket Türkiye’nin önümüzdeki 100 yılında küresel sahada yer alacak bir teknik içeriğe sahip. Bizim açımızdan bu çok önemlidir. Bu noktada kamuoyunda bir sürü tezvirat var. Olmayan şeyler var gibi anlatılıyor, var olan şeyler çok çarpıtılarak anlatılıyor. Bunları konuşmaya geldik” diye konuştu.
“AK Parti iktidar olamadı”
Sabah Gazetesi yazarı Meryem Gayberi de yaptığı konuşmada sistemin güncel bir sistem olduğu vurgusu yaptı. Gayberi: “Artık dünyada bütün dengeler değişiyor, siyasi dengeler de değişiyor. Ekonomik dengeler de değişiyor ve bu değişim sürecinde gerçekten Cumhurbaşkanının da söylediği gibi Türkiye kendi göbek bağını kesmek istediği zaman Türkiye’nin önüne problemler çıkartıyorlar. Bunların bir tanesi terör, diğeri de ekonomik olarak yaşatılan sıkıntılar. Türkiye gerçekten 2002’den bu yana çok ciddi badireler atlattı. AK Parti hükümeti çok ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesine rağmen maalesef AK Parti'ye biliyorsunuz 367 garabeti çıkarıldı. MİT tırlarının durdurulması, 15 Temmuz olayları yani çok güçlü bir iktidar olan AK Parti yüzde 49 buçukla iktidara gelmiş bir parti. Buna rağmen AK Parti tam anlamıyla iktidar olamadı” dedi.
“CHP, AK Parti’nin gizli iktidar ortağıdır”
“Dün basına bir haber yansıdı Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başörtülü olarak subaylar çalışabilecek” diyen Gayberi konuşmasına şöyle devam etti: “Düşünün AK Parti kendi tabanının en büyük problemi olan başörtüsü sorununu bile şu ana kadar çözemedi. Çözdürmediler kamuda herkes başörtüsü takabiliyor. Ama bunlar peyderpey yaşandı. Sanki AK Parti bu kadar ezici çoğunlukla iktidardayken AK Parti’nin paralel bir iktidarı vardı. Evet var, aynı zamanda CHP ve muhalefet diyeceğimiz kesim. Bu kesim maalesef AK Parti’nin gizli iktidar ortağı oluyor. Bir kanun çıkartılacak. CHP hemen önergelerle ve gensorularla ya da Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak çok ciddi tıkanmalar yaşatıyor. Hükümete zor durumda bırakıyor. Bakınız şehir hastanelerini yaptırmadılar. Bakın Türkiye için bu çok önemli gerçekten sağlık turizmine de giderek Türkiye var olmaya başladı ama bir şehir hastanesini yaptırmadılar. Ben burada şunu söylemek istiyorum: medyanın manipülasyon gücü de çok fazlaydı ciddi manipülasyonlar yapılıyor, algı operasyonları yapılıyor. Türkiye’de tek adamlık sistemi geliyor, diktatörlük olacak, ne gerek var 600 milletvekiline diye bir takım iddialar ortaya atılıyor.”
Avrupa’daki ülkelerin vekil sayısı ile kıyasladı
Gayberi, “Ben size şunları söylemek istiyorum: Türkiye 80 milyon nüfusu olan bir ülke ve 550 milletvekilimiz var. Almanya'nın 80 milyon nüfusu, 667 milletvekili var. İspanya'nın 46 milyon nüfusu var 618 milletvekili var. Fransa 66 milyon, 925 milletvekili var. İtalya 61 milyon, 952 milletvekili var. İngiltere 65 milyon 1449 milletvekili var. Bu basit bir örnek. Ne gerek var denilemez. Muhalefet kesiminden devlete çok ciddi bir yük geliyor diye eleştiriler var. Şimdi medya bunu çok farklı yönlere çok rahat bir şekilde çekebiliyor. Bu tür algı operasyonlarına karşı 15 Temmuz’u yaşamış bir halk olarak bir milleti olarak gözümüzü de kulağımızı da açık tutmak zorundayız” dedi.
“Hayır diyenlerin elinde bir şey yok”
Gayberi açıklamasını, “AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yani evet diyenlerin elinde 18 madde var ama hayır diyenlerin elinde hiçbir şey yok. Henüz bir propaganda sürecini bile başlatamadılar. Sadece medya üzerinden algı operasyonları yürütüyorlar ve maalesef medyanın içerisinde de bu algı operasyonlarını düzenleyen gazeteciler var. Bunlara karşı daha dikkatli olmakta fayda var diye düşünüyorum” ifadeleri ile noktaladı.
“Hükümet sistemi değişecek”
Araştırmacı yazar ve aktivist İdris Kardaş da programda yaptığı konuşmada şöyle dedi: “18 madde çok teknikmiş gibi görünüyor ama genel itibariyle aslında çok fazla teknik detay da yok. Üç aşağı beş yukarı bazı maddeler var. En önemli konu hükümet sisteminin değişecek olması. Yeni sistemde Cumhurbaşkanını halk seçecek ve o ülkeyi yönetecek. Bu arada dikkat etmemiz gereken nokta şu: artık mevcut Cumhurbaşkanı ile sistemden sonraki Cumhurbaşkanı aynı olmayacak. Her şey değişecek bambaşka bir Cumhurbaşkanlığı makamı olacak. Ülkeyi yönetecek, bakanlar kurulu oluşturacak bir ekibi olacak. Bu ekibiyle birlikte ülkenin sorunlarını yöneten yürüten bir makam olacak. Bir programı olacak bu programı insanlara vaat edecek ve bu program üzerinden hareket edecek. Başarılı olursa tekrar seçilecek, olamazsa seçilemeyip gidecek.”
“En fazla iki dönem seçilebilir”
“Milletvekili sayısının artıracak olması daha çok katılımcı bir demokratik yapıyı ortaya çıkaracak” diyen Kardaş sözlerine şöyle devam etti: “Bu sistemin seçilme yaşını 18 yaşa indirmesi çok önemli. Şu anda bu bize macera gibi geliyor ama önümüzdeki yıllarda bunu yaşayıp göreceğiz. Yürütmenin başındaki Başbakan sonsuza kadar seçilme imkânına sahip olacak. Ömrü vefa ederse ve halkın teveccühüne sahip olursa ülke yönetebilir. Ülkeyi yönetecek olan Cumhurbaşkanı en fazla 2 dönem seçilebilir ve böylece siyaset yenilenmeyi getirecek.”
“Sorunlar yeni sistemde aşılacak”
“Eskiden olduğu gibi siyasi ağırlığı olan bakanlar olmayacak” diyen Kardaş, “Bakanlar artık Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Cumhurbaşkanı başarılı olanları alacak. Maalesef muhalefet gözümüzün içine baka baka artık yeni sistemde meclis olmayacak diyor. Biz bunları ikna etmeye çalışacağız anlatacağız. Başkanlık sisteminin bir kişiye bağlı hükümet sistemi olduğunu ifade edeceğiz. Dünyada 59 tane ülke bu şekilde yönetiliyor ve 59’unda da bu böyledir. Ama bu halkın seçtiği kişidir. Meşruiyeti vardır. Demokratik kurallar içerisinde seçilir. Ayrıca bütün dünyadaki başkanlık sistemlerinde vardır ve bu meclis yasama görevini yürütüyor yasa çıkarıyor yani daha güçlü bir şekilde yasa çıkarmaya başlayacak. Şu anki mevcut sistemde hükümetin getirdiği yasa tasarıları güç bela yasalaşıyor. Bunun dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi başına herhangi bir kanun teklifi yapamıyor. Sorunları yeni sistemde aşacağız” şeklinde konuştu.
“CHP kimseye fırsat vermedi”
Eski Emniyet Genel Müdürü, emekli vali ve eski milletvekili Kemal Aygün de konuşmasında “Biliyorsunuz Osmanlı dünyada küresel bir güçtü ama maalesef diğer küresel güçler bu dünyada gerçekten hem İslam’ın hem de Türklüğün temsilcisi olan bu imparatorluğun yıkılma sebebi oldular. Yani Osmanlı biliyorsunuz Selçuklu’dan devraldı. Selçuklu’nun bir özelliği vardı. Bu bölgede yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Farsların bir arada yaşadığı bir imparatorluktu. Osmanlı’da Selçukluyu inkar etmedi ve Selçuklunun bir devamı olarak aynı misyonu Osmanlı devleti aldı ve sürdürdü. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti de bu misyonu sürdürmek gibi tarihten ve coğrafyada kalan aslında bir sorumluluğu var. Hep bunun mücadelesini verdik. Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasi mücadelesi verdi. Bu konuda biliyorsunuz Terakkiperver Partisi kuruldu, Cumhuriyet Halk fırkasından sonra 8 ay sonra Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. 5 ay sonra kapatıldı. Yani bir vesayet kurumları, vesayet odakları sürekli bir şeyleri kapatıyordu. 1946'da çok partili sisteme geçtik. Onda da Cumhuriyet Halk Partisi kimseye fırsat vermedi” ifadelerini kullandı.
“Medyayı kullanıyorlar”
“Çok partili siyasal hayata geçmiş olduk” diyen Aygün, “Tek partili bir dönemde Türkiye’nin büyük bir Kalkınma hamlesi yaptığını şahit olduk ama vesayet odaklarının bir yöntemi var. Şimdi bunlar ilk önce medya ile bir tahrike başvuruyorlar. Dış güçler müdahil oluyor ve asker devreye sokuluyor muhtıralar oluyor, darbeler oluyor ve 60 darbesi oldu. Öğrenci olayları falan derken orada darbede mesaj verdiler: Başbakan ve bakanların idam edilmesiyle bizim dediklerimizi yapmayanı idam ederiz mesajı verildi ve ondan sonraki başbakanların bu korku ile yaşadıklarını görüyoruz şahit oluyoruz. Yani 1971’de Adalet Partisi’nin başbakanı hükümeti bırakmak zorunda kaldı. Cumhuriyet Halk Partisi’nden birisi olan Nihat Erim istifa ettirildi, Başbakan yapıldı. Öyle dönemler geçirdik” şeklinde konuştu.
“Millet, demokrasiyi özünden benimsemiş”
12 Eylül’de ciddi bir darbe yapıldığını anlatan Aygün, “sonra o darbenin istemediği Özal iktidara geldi. 28 Şubat’ta yine postmodern darbe yapıldı yine o darbeyi yapanların istemedikleri bugünkü Cumhurbaşkanımız başbakan oldu. Yani milletin bir karşı darbesi olduğunu gördük. Yani bu millet demek ki sandığı seçimi iyi biliyor. Yani demokrasiye demokrasiyi özünden benimsemiş bir milletimiz var. Sandığı namusu gibi gören bir milletimiz var. Darbe yapılıyor ve karşı darbeyle müdahale ediyor. Özal iktidara geliyor, 2002’de de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la iktidara geliyor. Demek ki bunu iyi beceren bir ülkeyiz” diyerek sözlerini noktaladı.
“Erdoğan, güce ihtiyacı olduğu için yapmıyor”
Sakarya Üniversitesinde görevli Yardımcı Doçent Doktor Hüseyin Aykut da bir konuşma yaptı. Aykut konuşmasında, “15 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin birçok icraat oldu. Köprüler, Marmaraylar, havaalanları dahil 15 yıllık bütün icraatını bir kenara koymaya hazırım. Bugün yapılmak istenen değişiklik bunların hepsinden daha önemlidir. Erdoğan ve ekibinin Devlet Bahçeli ile birlikte bu Türk milletine armağanıdır bu değişiklikler. Bunları bu derece önemsiyorum. Hepsini bir kalemde silmeye hazırım. Eğer bu değişiklikler gerçekleştirilirse Türkiye için yapılabilecek en büyük iyiliği hayata geçirmiş oluruz. Üstelik bazı arkadaşlarımızın söylediği gibi Tayyip Erdoğan’ın böyle bir değişikliği sağlayacak güce ihtiyacı olduğu kanaatinde değilim. Şu anda zaten daha da güçlü durumdadır. Zaten kendisi, bunu kendisi için değil kendisinden sonrakiler için hazırlık amacıyla yaptığına inanıyorum. Bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“Yasama yürütme ve yargı ayrı ellerde toplansın”
“Akademik olarak söylemek gerekirse benim üniversite öğrenciliğimden beri bir beklentimdir” diyen Aykut, “Yasama yürütme ve yargının ayrı ellerde toplanması. Modern demokratik devletlerin en temel ilkesi bu olmalı. Kanunları başka birileri yapacak, uygulamayı başka birileri yapacak, uygulamanın doğru olup olmadığını denetleme işi de başka bir görevli yapacak. Yasama yasasını yapsın, birileri onu yürütsün, birileri de doğru yürüyor mu yürümüyor mu onları değerlendirirsin, yargılasın. Şimdi bunların hepsinin halk oyuyla seçilmiş yani bu güçlerin hepsinin demokratik bir meşruiyeti olması lazım. Demokratik sistemlerde meşruiyet halkın kanaatidir. Halk seçecek bu güçlerin üçünün de demokratik meşruiyet açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Bunu yapmaya çalışıyor arkadaşlarımız” diye konuştu.
“Seçilenler atasın”
Aykut, “Sıkıntının kaynağı şudur hakimleri savcıları halka seçtirirseniz ortalık karışıyor. Yani onlar siyaset yapmaya başlarsa o zaman yargı fonksiyonunu yerine getiremez. Dünyanın birçok ülkesi bunu seçim yoluyla halledemiyor, kendi kendilerini seçme imkanı tanırsanız hakim ve savcılar bu sefer demokratik meşruiyetlerini kaybederler. Yani halka dayalı bir şey de olmaz. Kendi içlerinde yapılaşmalar başlar ki 2010’dan sonra gördük. O zaman yapmamız gereken tek şey halk tarafından seçilmiş olanların onları atamasını sağlayarak. Onları da demokratik meşruiyet çerçevesi içerisinde yerleştirmek gerekiyor. Bu mevzular uzun uzun tartışılabilir” şeklinde konuştu.
“16, 20 yaşında şehit oluyorsa vekillik de yapabilir”
Aykut, “Yalnız şöyle enteresan bir durum var. Herhalde arkadaşlarımız çok televizyon dizileri seyrediyor. Akşamları 3 saat 4 saat öyle senaryolar uyduruyorlar ki aklınız durur. Bunlar gazeteci akademisyen filan değil bayağı bunları dizi senaristi yapmak lazım. Adam diyor ki 18 yaşa indirdiler kendi çocuklarını milletvekilleri yapacaklar ve çocuklar askerden yırtacak. Öbürü diyor ki bunların 550’sinden ne hayır gördük ki sırtımızda taşıyoruz. Yetmiyormuş gibi bir de 600’e çıkarıyorlar. Senaryolar acayip senaryoları teşvik edici bir şey daha çıktı. Azerbaycan devlet başkanı hanımını Cumhurbaşkanı yardımcısı yapmış. Bak gördünüz mü bunlar da böyle yapacaklar. Böyle acayip bir şey çıktı. Bu senaryolar, hayal gücünün beslediği gerçek olacağı anlamına gelmez. Eski sistemde senaryo yazmaya bile gerek yok. Güneş Motel olayı senaryo filan değil var kaydı. Bunlar için bizim senaryo yazmamıza ihtiyacımız yok. 16 yaşında bir çocuk Boğaz Köprüsü’nde babası ile birlikte şehit oluyorsa, 19 - 20 yaşındaki çocukların El-Bab’dan bayrağa sarılı şehit cenazeleri geliyorsa parmaklı kaldıramayacak bu çocuklar? Seçilme hakkı da oralara kadar tabii ki inecek. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Seçme yaşı ile seçilme yaşı birbirinden ayrı tutulması güvensizlik beyan eder” diye konuştu.
“Partileri devletler değil milletler kapatır”
“Siz milletimize güvenmezseniz o zaman demokrasiye olan inancınızı da sorgulamamız gerekiyor” diyen Aykut sözlerini, “Biz bu milletin irfanına güveniyoruz. Hiçbir zaman hata yapmadılar. Bizim demokrasi anlayışımız böyle bir şey. Hata gibi görünür ama bu millet Kenan Evren’in Anayasası’nda yüzde 92 ile kabul etti. 12 Eylül 1982 Anayasası’nda adamlar vaatte bulundular ve dediler ki anayasayı yapalım hemen serbest seçim yapacağız. Millet de bir an evvel gitsin diye oyunu verdi ama hemen arkasından seçimde Kenan Evren’in gösterdiği yeri değil başka yere verdi. Bu millet ders verir, her durumda ders verir. Kim kendisine hata yaptıysa bedelini ödetir. Birde üslubumuz konusunda dikkatli olmakta fayda var. Ne hayır diyen vatan hainidir, ne evet diyen ülkeyi satmıştır. Bu üsluptan çekinmek gerekir. Bizim bu manada kimseyle bir derdimiz yok. Bir yerde arkadaşımız sordu burada evet çıkarsa HDP İl kapatacak mı? Biz onları geçeli çok oldu. Partileri devletler kapatmaz, millet kapatır. Güneydoğu halkı güvenmediği zaman onlar da yok olup gidecektir. Böyle bir derdimiz yok böyle bir sıkıntımız yok. Bu günlerinde yakın olduğunu düşünüyoruz görüyoruz” ifadeleri ile noktaladı.
Toplantı STK başkanlarının soru ve cevapları ile devam etti. >>>>Yasin Başpınar
Yorumlar
Kalan Karakter: