Afyon Türkeli Gazetesi Köşe Yazarı Ömer Mazi, '“KİBİR İNSANI YER BİTİRTİR” SEN SÖYLE NE YAPALIM?' isimli köşe yazısı kaleme aldı.
Manavgat’ın hızlı gazetecilerindenim.
Gencim, yakışıklıyım, gazeteciyim, popülerim.
Belediye başkanları, kaymakam, kurum müdürleri dostlarım.
En çok da okul müdürleri.
Kardeşlerimden Ercan o zaman Manavgat Lisesinde okuyor.
Genç adam.
O zamanlar Ülkü Ocaklarına takılıyor.
Ora da dürüstlük, arkadaşlık, vatan sevgisi, yardımlaşma, dayanışma, haksızlıklara karşı susma gibi birçok şey öğretiliyor.
Bizimki ailenin en deli dolu tez canlısı.
Vatan millet dedin mi? Akan sular durur.
Arkadaşlık, dostluk için bırakın çiğ tavuk yemeyi kavgaya gözü karar girer.
Neyse bir gün sınıfta bir arkadaşı ile öğretmen arasında bir tartışma yaşanıyor.
Bizimki arkadaşını korumak savunmak için olayın içine öyle bir dalıyor ki arkadaşı sıyrılıyor bu olayın kahramanı oluyor.
Derken argo bir laf çıkıyor ağzından.
Olay okul müdürüne ve okul müdürü de bizimkini kapının önüne koyuyor.
Kardeşim bana gelip bir şey söylemedi, söyleyemez.
Ancak ana yüreği.
Annem gelip bana anlattı, okul müdürüyle bir konuş dedi.
Tamam yapılan çok yanlış, gerekli dersi bende verdim ama bir yandan da kardeş.
Boynumuzu büktük çok iyi dostum olan okul müdürünün yanına gittim.
“Gel Ömerciğim gel” dedi.
Ben bir şey demedim okul müdürü konuşmaya başladı.
Olayları anlattı.
Sonra bana bakıp, “Seni severim, iyi bir adamsın ama bu yapılanı affetmemiz mümkün değil.
Gelip burada bana yapsa unuturum.
Ama sınıfta herkesin içinde öğretmenime yapılan bu davranışı nasıl affederim.
Onu affedersek o sınıf ne yapmaz?”
Sonra yeniden bana bakıp, “Sen söyle ne yapalım?”
Sen olsan ne yapardın?
Sen karar ver, ne dersen onu yapacağım” dedi.
İşte o anda söyleyecek hiç bir şey bulamadım.
Ben olsam ne yapardım.
Sınıfın ortasında öğretmenime karşı gelip argo kullanacak öğrenciyi atardım.
Savunmaya gittiğim kardeşimi ben olsam okuldan atardım.
Onun için en zor ve tehlikeli söz, “Sen olsan ne yapardın?”
Bazen geçiyorum bilgisayarın karşısına şehirde olup bitenleri yorumlamaya, sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Bazen kurum ve kuruluşların, partilerin, vekillerin yönetim tarzlarını eleştiriyorum.
Bu çok kolay.
Gazete bana burada köşe vermiş.
Ben de mesleki bilgi ve tecrübelerimizle sizlere yorumlamaya çalışıyorum.
Ancak!
O koltuklarda ve görevlerde ben olsam ne yapardım?
Dışarıdan konuşmak kolay!
Ama işin içinde olup olayları kontrol etmek, yönetmek, sağlıklı kararlar almak her zaman mümkün olmuyor.
Özellikle siyasetle uğraşanlar için.
Önümüzde bir seçim var.
Partilerin aday adayları ortaya çıkmaya başladı.
Bazen dengeler öyle bir değişiyor ki falanca kesin milletvekili adayı diyorsunuz.
Evet, doğrudur, yaparda, hakkı da var.
Ama?
Aması biraz karışık.
Burada ortaya kiminin EGO’su, kiminin parası, kiminin karizması, kiminin torpili devreye giriyor.
Hak eden hak ettiğini alamadığı gibi aslanı kediye boğduruyorlar.
Sonra bizde çıkıp buradan eleştiriyoruz.
Sadece biz değil sizlerde eleştiriyorsunuz.
Burada yazdıklarımın birçoğu zaten sizlerle yaptığım konuşmalardan ve gözlemlerden.
Hatta birisi utanmadan, “Başkasının ağzıyla yazıyorsun” diye bana posta koymaya kalktı.
Hadsiz biri.
Benim için ayakkabımın içine giren küçük bir çakıl taşından farksız.
Neyse, bazen empati yapıyorum.
Ya o karar vericilerden birisi ben olsaydım.
Hadi bakalım “sen söyle ne yapalım” deseler ne olurdu?
Dışarıdan ahkam kesmek kolay ama işin içinde olup karşınıza çıkan on kişiden ilk üç kişiyi neye göre belirlerdiniz?
Birinin halkta inanılmaz bir karşılığı var.
Eminin başka partili olanlar bile sırf onun için size gelir.
Hem de azımsanmayacak kadar.
Ama bunun parası yok.
Seçim de parayla oluyor.
Diğerinin parası çok ama gerisi soru işareti.
Siyasette parayla yapılan bir iş.
İlçe ilçe, belde belde, köy köy gezilecek.
Araç lazım, yakıt lazım, gidilen insanların yemesi içmesi, gittiğin yerlerde ufak tefek hediyeler, promosyon hepsi para demek.
İl başkanı da para basmıyor.
Vekil adaylarına pamuk eller cebe diyor.
Biri çok seviliyor ama eli cebine gitmiyor.
Diğerinin eli cebinden çıkmıyor ama sokakta tanınırlığı yok.
İl başkanı olsanız hangisini seçersiniz?
İşte asıl zor olan bu.
Gönül ister ki bu iki ismi bir arada tutalım.
Birlikte mücadele etsinler.
Ama yok.
Ah şu EGO denilen şey yok mu?
EGO dediğimiz şey aslında tam karşılığı bu olmasa da daha anlaşılır olanı “KİBİR”
Kibir insanı yer bitirtir.
Zarar verir.
Hem kendisine hem de çevresine.
Neyse işte böyle.
Afyonkarahisar’da ne çok kibirli insan var değil mi?
Kibirli insanları idare etmek kolay değil.
Onun için empatide yapsanız, işe yaramıyor.
Hele de iki kibirli insanı olunca aman uzak durun oradan.