Yüzyıllardır düğün sofralarından bayram sabahlarına, hayır yemeklerinden en kıymetli misafirlerin ağırlandığı sofralara kadar pek çok anın baş tacı olan keşkek yemeğinin iki etkileyici hikâyeye de ev sahipliği yapıyor.
Keşkek Yavuz Sultan Selim’in Sofrasına Kadar Uzanıyor
Keşkek hakkında anlatılan ilk rivayet, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi dönüşüyle ilişkilendiriliyor. Rivayete göre, Amasya’ya dönerken yol üstündeki bir köyde yaşayan yaşlı bir kadın, elindeki kısıtlı malzemelerle padişaha bir tabak sıcak yemek sunmak ister. Az miktarda kuzu kaburgası, yarma ve nohutla büyük bir özenle hazırladığı yemeği sabaha kadar pişirir. İlk başta etin azlığına burun kıvıran askerler, tadına baktıklarında hayran kalır. “Keşke etli olsaydı” şeklindeki serzenişleri zamanla yemeğin adı olur: Keşkek.
Kara Mustafa Paşa’nın Kızına Şifa Olan Keşkek
Bir diğer rivayet ise Merzifon’un Marınca köyünde geçer. Kara Mustafa Paşa’nın iştahsızlık nedeniyle zayıf düşen kızı Fatma Hanım’a, yaşlı bir çoban karı-koca, buğday ve ördek etiyle pişirdikleri özel bir yemek sunar. Lezzetli tereyağlı sosla tamamlanan bu yemeğe bayılan Fatma Hanım, kısa sürede sağlığına kavuşur. Yemeğin lezzetinden etkilenen Paşa, sofrada “Keşke biraz daha olsaydı” deyince, yaverlerinden biri esprili şekilde, “Paşam, yemeğin adı keşke mi olsun?” der. Paşa da “Bundan sonra bu yemeğin adı keşkek olsun,” diyerek ferman çıkarır. Ardından 40 gün boyunca konağında halka keşkek dağıtılmasını emreder.
UNESCO Tescilli Kültürel Değer
2011 yılında UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak tescillenen keşkek, bu unvanla yalnızca bir yemek olmanın ötesinde, toplum hafızasının bir parçası olarak kabul edildi. Keşkek isminin, Farsça “kaşidan” (ezmek, dövmek) fiilinden geldiği düşünülüyor. Zira bu yemek, uzun süre dövülerek buğday ve etin iyice karışmasıyla hazırlanıyor. Bir başka rivayete göre ise, yemeğin pişme süresi sırasında sabırsızlanan çocukların “keşke pişse” ifadesi zamanla “keşkek”e dönüşmüş.
Keşkek’in kökeni Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk boylarının et ve tahıla dayalı mutfağına dayanıyor. Göçebe yaşamın besleyici ve dayanıklı yemeklerinden biri olan keşkek, hem “toy” adı verilen şölen sofralarında hem de günlük hayatta yer bulmuş.
Geleneksel Keşkek Tarifi
Kişi Sayısı: 8-10
Hazırlık Süresi: 15 dakika
Pişme Süresi: 75 dakika
Malzemeler:
300 gr aşurelik buğday (dövme)
100 gr nohut
750 gr kemikli koyun eti
60 gr margarin
5,5 su bardağı su
Tuz, karabiber, kırmızı toz biber
Hazırlanışı:
Dövme ve nohudu bir gece önceden 2,5 su bardağı su ile ıslatın. Ertesi gün kemikli koyun etini düdüklü tencereye alın. Islatılmış nohut ve dövmeyi süzerek tencereye ekleyin. Islatma suyunu 4 bardak suya tamamlayın. Tuz, karabiber ve margarinin yarısını da ekleyerek yaklaşık 75 dakika, buğday lapalaşana kadar pişirin. Servis öncesi kalan margarin eritilip kırmızı toz biberle sos hazırlanarak yemeğin üzerine dökülür.
Yorumlar
Kalan Karakter: