Dr. Sahinur Aycan Alkan Lejyoner Hastalığı Hakkında Bilgilendirdi!
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sahinur Aycan Alkan, klimayla ilişkilendirilen Lejyoner hastalığının özellikle 50 yaş üstü erkek hastalar ve ek hastalığı olanlarda daha ağır seyrettiğini belirtti. Dr. Alkan, “Lejyoner hastalığının ilerlemesi durumunda diğer organları da etkileyebilir; akciğer dışında beyin zarı, kalp zarı ve mide-bağırsak sistemi gibi sistemleri de etkileyerek daha ağır tablolar ortaya çıkarabilir.” dedi
Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sahinur Aycan Alkan, klimalardaki su sistemlerinde biriken mikropların ortama yayılmasıyla gelişen ve toplumda az bilinen Lejyoner hastalığı hakkında gazetemize bilgiler verdi.
“KLİMADA BİRİKEN MİKROPLAR LEJYONER HASTALIĞINA SEBEP OLABİLİR”
Klimalardaki su sistemlerinde biriken mikropların ortama yayılmasıyla toplumda az bilinen ve klimayla ilişkilendirilen Lejyoner hastalığının oluşabildiğini belirten Dr. Alkan, “Klima, aslında ortamdaki nemi azalttığı için ortamda kuruluğa neden olabiliyor. Bu durum, ciltte veya gözde kurumayla beraber tahriş hissi oluşturabiliyor. Ayrıca, ortamdaki nem azaldığı ve odanın havalanması da azaldığı için klima, içerideki havayı sürekli döndürerek çeşitli mikroorganizmaların çoğalmasına veya çeşitli alerjenlerin kişileri daha fazla rahatsız etmesine neden olabiliyor. Astım hastalarında klima içinde biriken sporlar ve alerjenlerin yanı sıra soğuk hava da ataklara neden olabiliyor. Bunun dışında, toplumda az çok bilinen ve klimayla ilişkilendirilen Lejyoner hastalığı da bulunmaktadır. Bu hastalık, klimaların genellikle su sistemlerinde oluşur ve suyla ilişkilidir. Ev tipi klimalarda genellikle nemlendirme veya su sistemi olmadığı için Lejyoner hastalığına pek rastlanmaz. Ancak büyük klima sistemlerinin olduğu iş yerlerinde, iş merkezlerinde veya seyahat sonrası otellerde bu hastalık görülebilir. Özellikle hac dönüşü gibi yoğun seyahat dönemlerinde, klimalardaki su sistemlerinde biriken mikropların ortama yayılmasıyla hastalıklar oluşabiliyor.” ifadelerinde bulundu.
“LEJYONER HASTALIĞI ASLINDA ÜÇ AYRI ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKABİLİYOR”
Lejyoner hastalığında daha çok Legionella pneumophila isimli bakterileri sıkça gördüklerini ifade eden Dr. Alkan, “Ancak bunun bazı alt tipleri de var. Pneumophila dışında diğer Legionella tipleri de bu hastalığa neden olabiliyor. Bu hastalık aslında üç ayrı şekilde ortaya çıkabiliyor. Pontiac ateşi, bu hastalığın zatürre yapmadan, akciğeri çok etkilemeden baş ağrısı, halsizlik, ateş, kas yorgunluğu, kas ağrısı, burun akıntısı gibi semptomlarla kendini gösteren bir formudur. Genellikle bir hafta içinde kendiliğinden gerileyebilir. Ancak bazı durumlarda, kişinin sağlık durumuna bağlı olarak, ileri yaşta olması, KOAH gibi ek akciğer hastalıklarının bulunması, savunma sistemini düşüren hastalıklarının olması (örneğin kanser), savunma sistemini baskılayan ilaçlar kullanması veya şeker hastası olması, bu mikrobun akciğerde alt solunum yollarına inme ihtimalini artırır. Bu durumda Legionella pnömonisi dediğimiz zatürre tablosunu görüyoruz. Bu tablo, diğer zatürrelerden biraz farklıdır. Genelde bulantı, kusma, öksürük gibi belirtilerle seyreder ve bu hastalarda çok fazla balgam görülmez. Ateş ve yorgunluk hissi belirgindir. Laboratuvar değerlerindeki bazı değişiklikler de bu hastalığı diğer zatürrelerden ayırt etmemizi sağlar.” şeklinde konuştu.
“HASTALIK 50 YAŞ ÜSTÜ ERKEK HASTALARDA DAHA AĞIR SEYREDİYOR”
Hastalığın seyrinin kişinin savunma sistemine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini belirten Dr. Alkan, “Kimisinde ayaktan çeşitli antibiyotiklerle tedavi sağlanabiliyor. Bu hastalık genelde normal zatürreden farklı olduğu için ilk basamakta verilen ilaçlar çok etkili olmayabiliyor. İlaç kullanmasına rağmen öksürük, nefes darlığı, kas ağrısı ve ateş gibi şikâyetleri devam eden hastaların göğüs hastalıkları uzmanına başvurmasını öneriyoruz, özellikle ek hastalığı varsa. Bazı hastalar ayaktan tedavi ile iyileşirken, bazı hastalarda hastaneye yatış gerekebiliyor. Özellikle 50 yaş üstü erkek hastalar ve ek hastalığı olanlarda genelde daha ağır seyrediyor. Hastalık ilerlediğinde diğer organları da etkileyebilir; akciğer dışında kalp, beyin zarı, kalp zarı ve mide-bağırsak sistemi gibi sistemleri de etkileyerek daha ağır tablolar ortaya çıkarabilir. Böyle durumlarda %10-20 civarında ölüm riski olabiliyor. Bu hastalık özellikle hastane kaynaklıysa, yani hastanede yatan hastada bu mikrobu görürsek, daha ağır seyrediyor.” ifadelerinde bulundu.
“KRONİK VE YANDAŞ HASTALIĞI BULUNANLAR RİSK ALTINDA”
Özellikle 50 yaş üzerindeki erkek hastaların, KOAH gibi bir akciğer hastalığı olan kişilerin risk altında olduğunu kaydeden Dr. Alkan, “Bunun dışında, şeker hastalığı gibi vücut savunma sisteminin gücünü azaltan hastalıklara sahip olanlar, savunma sisteminin gücünü azaltan ilaçlar kullananlar (örneğin, kanser hastaları, kemoterapi alanlar, romatizmal hastalığı olanlar ve bu nedenle ilaç kullanmak zorunda kalanlar) ve alkol ile sigara kullananlar da risk altındadır.” diye konuştu.
“KİLİMALARDAKİ SU HAZNESİ VE SUYOLLARI DÜZENLİ OLARAK TEMİZLİDİR”
Dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi veren Dr. Alkan, genelde ev tipi klimalarda değil, daha çok turizmle, seyahatle veya iş yerleriyle ilgili büyük klimalarda Legionella bakterisinin görüldüğünü belirtti. Dr. Alkan, “Lejyonella genellikle ev tipi cihazlarda değil, daha çok turizm, seyahat veya iş yeri gibi büyük sistemlerde karşımıza çıkar. Bu sistemlerdeki su haznesi ve suyollarının düzenli olarak temizlenmesi önemlidir. Suyun durgun olması engellenmeli ve en azından 6 ayda bir su sistemi tamamen temizlenmelidir. Gerekirse kimyasal veya ısıl işlemlerle, lejyonella ve benzeri diğer bakterilerin ortadan kaldırılması sağlanmalıdır. Düzenli bakım yapılmadığında klima içlerinde biyofilm tabakası oluşabilir. Bu tabaka, zararlı canlıların yüzeyde birikmesine neden olur ve düzenli olarak temizlenmesi gerekir. Ev tipi klimalarda ise grip benzeri durumları veya astım ve alerjik rahatsızlıkları önlemek için ortamın nemli tutulması önemlidir. Bu, belli alanlara su koymak veya nem üreten cihazlar kullanmakla sağlanabilir. Klimanın filtrelerinin düzenli olarak değiştirilmesi, hava ve polen filtrelerinin temiz tutulması gereklidir. Kişinin kendisinin yapabileceği pek bir şey yoktur. İş yerinde sürekli maske kullanımı çok uygulanabilir olmayabilir, ancak birçok hastalık için bariyer oluşturur. Özellikle bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanan kişilerin, hem seyahat ederken hem de iş yerinde maske kullanması önerilir. Ev tipi klima sistemleri genellikle su sistemi içermez, bu nedenle daha az risk taşır. Ancak buhar döngüsü sağlayan cihazlar kullanılıyorsa, su haznesinin temizlenmesi, sürekli aynı suyun kullanılmaması ve gerekirse dezenfektan maddelerin kullanılması hastalık riskini azaltır. Özellikle risk altındaki kişilerin bahsettiğimiz şikâyetleri olması halinde göğüs hastalıkları uzmanlarına kontrole gelmesini öneriyoruz. Herkese güzel bir yaz diliyorum.” dedi. >> ÖZEL HABER- ŞEYDA YEŞİLÇAY - SELÇUK AYDIN
Yorumlar
Kalan Karakter: