Direniş hattının en önemli omurgası sivil halk
Afyon Kocatepe Üniversitesi) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş tarafından “15 Temmuz: Direniş ve Diriliş Destanı” konulu konferans gerçekleştirildi.
Senato Salonunda gerçekleştirilen konferansın açış konuşmasını yapan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün ikinci yıl dönümünde de AKÜ personeliyle birlikte etkinliklere katıldıklarını ifade etti. Solak, “Allah bizlere bir daha 15 Temmuz yaşatmasın. Yükü, karşılığı, travması ağır bu nedenle ülke ve toplum olarak dikkat etmemiz ve üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Gece boyunca yapılan konuşmalarda Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmalarından da özetleyecek olursak hakikaten millet olarak, ülke olarak birçok konuya hassasiyet göstermemiz gerekiyor” diye konuştu.
“Kimse özgürlüğünden dışlanamaz”
AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsa Sağbaş ise mali alanda faydasından kimsenin dışlanamadığı malların kamusal mal olduğunu ifade etti. Sağbaş, “Özgürlük de bunlardan birisi. 15 Temmuz’da şehitlerin canlarıyla, gazilerin kanlarıyla bedelini ödedikleri özgürlüğü 80 milyon olarak hiçbir bedel ödemeden kullanıyoruz. 15 Temmuz’da olaylar Ankara ve İstanbul’da çok fazla yaşandı ve burada yaşayan vatandaşlarımız 15 Temmuz’u bizden daha fazla hissettiler. Beni en fazla etkileyen, şehadete giden vatandaşlarımızın parklardaki süs havuzlarından abdest almaları oldu. Ne mutlu onlara diyorum” dedi.
“Türkiye tarihi darbeler zinciri”
Açış konuşmalarının ardından AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş tarafından “15 Temmuz: Direniş ve Diriliş Destanı” adlı konferans verildi. Türkiye siyasi tarihinde darbelerin önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Karakaş, “Cumhuriyet döneminin kendine özgü bir vesayet sistemini ifade eden darbeler süreci var. Bunun son halkası ise hep beraber somut bir şekilde yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimidir.” diye konuştu.
“Darbeler tarihinin anası 27 Mayıs 1960 darbesi”
Çok partili hayata geçildikten sonra Cumhuriyet tarihinin darbeler döneminin başladığını ifade eden Karakaş, “Bu anlamda hepimizin bilgi olarak bildiği darbeler tarihinin anası olarak bilinen 27 Mayıs 1960 darbesidir. bu darbenin hafızalarımızda nasıl yer ettiğini biliyoruz. Dönemin seçilmiş başbakanının ve bakanlarının idam edilmesi hafızamızda olan en önemli bilgi ve görüntüdür. Yine hemen akabinde 12 Mart 1971 muhtırasını görüyoruz. Aslında bu muhtıra 9 Martta gerçekleştirilmek istenen sol içerikli bir girişim idi. 9 Martta darbe gerçekleşseydi yapısı itibariyle 15 Temmuz’a benzer nitelikteydi. Çünkü siyasi bir arka planı vardı. Sol siyasetin gerçekleştirmek istediği bir darbeydi. Fakat generaller bunu haber aldıkları için girişimi önleyerek karşı darbeyi 12 Martta bir muhtıra olarak siyasi iktidara bildirmiş oldular. 12 Eylül 1980 darbesi sonuçları açısından en büyük darbe diyebiliriz. Çünkü Türkiye’de siyasi oluşumlara ve sivil siyasete yönelik gerçekleştirilen, farklı gerekçeleri olan ama sonuç itibariyle siyaseti vesayet altına alacak ve somut sonuçları bulunan bir darbedir. Sonuçları itibariyle en büyük darbe diyebiliriz. 28 Şubat 1997 post-modern darbesini ise yöntemi farklı olan ancak sonuçları itibariyle darbe niteliği taşıyan, siyaseti vesayet altına alma girişimidir.” şeklinde konuştu.
15 Temmuza giden yol ve vesayet savaşları
Karakaş konuşmasına şöyle devam etti. “Ak Parti iktidarları döneminde de vesayet etme girişimi olarak değerlendirebileceğimiz olaylar zinciri var. Bunun en somut bilineni 27 Nisan 2007 e-muhtırasıdır. Hemen akabinde 27 Mayıs 2013 Gezi Parkı Kalkışması, bu da hem içeriden hem dışarıdan bir işbirliği ile mevcut siyasi iktidara karşı bir girişim olarak değerlendirilebilir. 17-25 Aralık yargı operasyonu olarak bildiğimiz yine sivil siyasete dönük vesayet girişimi gerçekleşti. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleşen hain eylem, ciddi anlamda sonuçları olan bir darbe girişimi ide ve halk soylu bir direnişle bu girişimi püskürttü. Bu hain darbe girişimini üç kavramla açıklamak istiyorum: Birincisi ihanet, ikincisi direniş, üçüncüsü ise diriliş.” Dedi
“Şanlı bir halk devrimi”
Direnişin oluşturduğu heyecan ve ruhun beraberinde şanlı bir halk devrimini inşa ettiğini ifade eden Karakaş, “O gece millet, iradesi, azmi ve cesaretiyle nasıl özgür kalabileceğini ve kaderini tayin edebileceğini tüm dünyaya göstermiş oldu. Direnişi ve dirilişi örgütleyen, tankların önüne yatan, kurşuna karşı yürüyen ve uçaklara kafa atmaya çalışanların oluşturduğu bir sosyoloji ile bu gerçekleşmiş oldu. Ve direniş, Demokrasi Mitingleri ile oluşan yeni duruş, Türkiye’nin yeni siyasal ve sosyolojik ikliminin bir tutumu haline gelmiş oldu. Bu tutum hem zihinsel hem de politik olarak diriliş ruhunu ifade ediyordu” diye konuştu.
Devrim değişimdir
Devrimin değişim olduğunu söyleyen Karakaş, “Dolayısıyla bundan sonra olacakların eskisinden farklılıklar arz etmesi gerekiyordu. Bu süreç sonrasında yapılan değişikliklere baktığımızda da bunu görüyoruz. Daha önce hiç aklımıza gelemeyecek değişikliklerin bu dönemden sonra yapıldığını görüyoruz. Mesela askeri eğitim sisteminden birliklerin kent dışına taşınmasına, OHAL kapsamındaki KHK’lar ile yapılan değişiklikler ve anayasa değişiklikleri ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçiş gibi gelişmeler, devrimsel değişimin en önemli göstergeleriydi. Bugün 24 Haziran
Darbe ihanet girişimlerine karşı nasıl direneceğimizi öğreten bir süreçti. Son olarak da tabandan tavana, milletimize diriliş ruhu kazandırdı. Bu ruhla milletimiz geleceğe daha umutla bakmayı, daha uyanık olmayı ve geleceği kendi ellerimizle yeniden inşa etmemiz gerektiği inancını kazandırdı. Bu sonuçlar açısından son derece önemliydi. Dolayısıyla 15 Temmuz gerçek bir ihanetti. Karşısında gerçek ve soylu bir direnişi buldu. Direnişin sonucunda da güçlü bir dirilişle şanlı bir halk devrimi gerçekleşti diye düşünüyorum. Bu vesileyle de 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.” Dedi>>>Haber merkezi
Yorumlar
Kalan Karakter: