Afyon Türkeli Gazetesi Köşe Yazarı Ömer Mazi, 'BUNLARI DUYDUNUZ MU?' isimli köşe yazısı kaleme aldı.
Bazen eş dost bir araya gelmeye korkuyorum.
Sohbet ilerlerken içlerinden biri bana dönüp “duydun mu?” diyor.
İşte o an’a bayılıyorum.
Sanki ben müneccimim.
Elbette bende birçok şey duyuyorum ama senin duyduğunla benim duyduğum bir olur mu?
Nereden bileyim.
Hangisini duydum mu?
İnsanlar konuşur, konuşan insanda ayaklı medya gibidir.
Kulaktan kulağa, dilden dile olaylar anlatılır.
Anlatırken de herkes üzerine bir şeyler ilave eder.
Bazen çok şey bilmek, çok şey duymak hiç iyi değil.
İnsanın üzerinde büyük bir ağırlık oluşturuyor.
Uykularını kaçırıyor.
Herkes konuşuyor bu normal.
Ama ben sadece konuşan değil aynı zamanda yazı yazan biriyim.
Durum böyle olunca insanlar duyduklarını bana anlatıyor.
Anlatıyor ki oturup yazayım.
Elbette anlatılanların birçoğu yazılması gereken şeyler.
Ama bazen yazmakla yazmamak arasında kalıyorum.
Sırtımda büyük bir yük oluşturuyor.
Hani atsan atılmaz satsan satılmaz denir ya benim durumda ona benziyor.
Yazsan yazılmaz yazmasan olmaz.
Birisi anlatıyor duydun mu?
Neyi?
Başkanın biri bir vakfa öyle bir para havale etmiş ki servet, servet.
Ne kadar bir servet?
Sorma.
Bak işte sormayacaksam niye anlatıyorsun? Anlatıyorsan soruyorum.
5 bin mi?
Çık.
50 bin mi?
Çık.
1 milyon mu?
Çık.
Yok, artık benimle dalga mı geçiyorsun?
Vallahi geçmiyorum ama çok daha fazla.
İyi de niye bir başkan bir vakfa daha fazla para göndersin?
Hem fazla ne olabilir ki?
5 milyon mu?
Çok daha fazla dedi.
X 6 yap.
Yok, artık o kadarda değil.
Tamam kapat konuyu benim beynimi bulandırma dedim.
Sonra başka biri başladı.
Bir kurumun şirketinde çalışan genç bir bayanla birinin ilişkisi oluyor.
Sonra o bayan evliymiş.
Kocası olayı duyuyor toplanıp o kişiyi bir güzel hastanelik edene kadar dövüyorlar.
Uzun bir süre hastanede yatıyor soranlara da kaza denilip geçiliyor.
Bunu duymamış olamazsın hiçbir yerde haber olmadı da dediler.
Yahu kardeşim tamam da bana ne bunlardan ben polis adliye muhabiri değilim.
Hem Afyon basını çok güçlü ve bağımsız.
Duysalar yazarlardı elbette.
Neyse araya birkaç farklı konu karıştıktan sonra başka biri duramadı.
Asıl bombayı duydun mu?
Az öncekiler kız kaçıran mıydı da asıl bombayı kaçırdım.
Duymadın söyle bakalım.
İYİ Parti 2024 seçimlerine kimi Belediye Başkanı gösterecek biliyor musun?
Bildiğin tek konu şu beni göstermeyecek o kesin gerisini bilemem.
Mahmut Koçak var, bizim Dr. Mustafa Seçen var, parti içinde bir sürü insan var bunlardan birini gösterir galiba.
Yok, geç onları.
Peki söyle bakalım kim?
“Vallahi siz nasıl gazetecisiniz anlamadım.
Afyonkarahisarlı biri iki kez Ankara’da İYİ Parti yönetimiyle görüşüyor.
Üçüncü ziyaret İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüşüp belediye başkanlığı pazarlığı yapılıyor” dedi.
Bak bu konuda bende meraklandım.
Kimmiş bu şahıs.
“Senin adamın o kadarını söyleyeyim”
Benim adamım bir tek oğlum Edis var.
O’na da bırakın belediye başkanlığı sınıf başkanlığı bile vermezler.
Adam sınıfı Hababam Sınıfı’na çevirir.
Başka da benim adamım yok, bende kimsenin adamı olmayı başaramadım zaten.
Öyle değil zaten, senin yazılarında yer alan sana karşıda baya bir öfkeli olan biri.
Gel de işin içinden çık şimdi.
Herkes benimle dalga geçmeye bana pazıl çözdürmeye bayılıyor.
İpucu var gerisi sonra.
Ya da sen çöz.
Bazen dostlarım benim aklımla dalga geçiyorlar diye düşünüyorum.
Bana da yazık bana bu kadar şey yüklemeyin.
Bu dediklerinizi yazsam yazılmaz, yazmasam olmaz.
Tamamda hepsi havada kaldı oldu mu böyle şimdi?
Gerçi herkes anladı ne olduğunu ama yinede bazı şeyler eksik kaldı gibi.
Vay be ne yapalım şimdilik bu ipuçlarını verelim birazda siz düşünün bakalım.
Sonra konuları detaylandırıp yazalım.
Hep siz bana pas verecek değilsiniz ya.
Birazda ben top çevireyim bakalım.
Hadi kolay gelsin.
Unutmayın iki kişinin bildiği şey sır değildir.
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.