ŞEHRE DEĞER KATANLAR
Nakilcioğlu ailesinin 500 yıldır Afyonkarahisar’da yaşadığını söyleyen İlhan Nakilcioğlu, Avukatlık mesleğinde 52 yılı devirdiğini ifade etti.
“52 SENEDİR AVUKATLIK MESLEĞİNİ İCRA EDİYORUM”
Avukatlık mesleğini çok sevdiğini aktaran Nakilcioğlu, mesleğe ilk başladığı yıllarda işleyişin çok farklı olduğunu vurguladı ve eskiden avukatların parmakla gösterildiğinin altını çizdi. Nakilcioğlu: “Benim ailem 500 yıl önce Afyonkarahisar’a gelmiş ve bu şehre yerleşmiş. 500 yıldır Afyonkarahisar’da ikamet eden bir ailenin ferdiyim. Bizim esas yerimiz İmaret Camii’nin üst tarafında Nakilci Mahallesi idi. En eski mahalle orasıdır bizim bütün ailemiz oradan gelişmiş ve dağılmıştır. Daha sonra mahalleleri küçülttüler ve Nakilci Mahallesi de kayboldu. Ancak halen hem tapuda ve hem de nüfusta Nakilci Mahallesi bulunmakta. Ben oradan büyüdüm ve AVUKAT oldum. 52 senedir de Avukatlık mesleğini icra ediyorum. Avukatlık mesleğini çok seviyorum. Hüznüyle, müvekkillerinize verdiklerinizle, hakim ve savcı ilişkileriyle, çevreyle ve sosyal hayatla çok güzel bir meslek. Yaşanan hayatın her deminde hukuk vardır. Onun içinde daha çok sevmişimdi. Tabii ki zor bir meslek. Son gelişmelerden sonra yeni arkadaşlarımız daha da zorluklar yaşarlar diye düşünüyorum. Ben mesleğe başladığım dönemde böyle zorluklar yoktu. O zaman avukatın kendi becerisi, kendi yetenekleri, kendi katkısı çok daha fazlaydı. Ama dava adedi de bu kadar çok değildi dolayısıyla avukatlar o yüzden bu kadar fazla yoktu. Bu yüzden avukatlar parmak ile gösterilirdi. Benim ilk yerim Uzun Çarşıda bulunuyordu daha sonra şuan ki mevcut ofisime Oruçoğlu Pasajına geldim. 1986 yılından beri de burada avukatlık yapıyorum” dedi.
“EĞİTİM SİSTEMİMİZ ÇOK ZORDU”
Avukatlık mesleğini tercih ederken yaşadığı süreçleri Türkeli Gazetesi muhabirlerine aktaran Nakilcioğlu, eksi yıllarda eğitim sisteminin çok zor olduğunu söyledi. Nakilcioğlu: “Benim ailemin tamamı serbest meslek ve ticaretle uğraşmıştır. Kendim de ticaretle uğraşmak istedim. Benim büyük amcam yıllar önce İstanbul’a gitmiş orada tahsilini yapmış. İthalat ve ihracatla uğraşmış, biz ondan çok istifade ettik. Bende Afyonkarahisar’da ticaretle uğraşmayı çok seviyordum. İlk defa yerleştirme sistemiyle olan üniversite sınavları benim mezun olduğum yıllarda daha yeniydi. Pek fazla kimse bilmiyordu. O arada benim bildiğim bir şey vardı; en fazla öğrenci alan okullar Hukuk Fakülteleriydi. O yüzden ben Hukuk Fakültesini birinci sıraya yazdım. Aslında İstanbul’u istiyordum ama Ankara’da Hukuk Fakültesi’nde okudum. Yoksa ben idealinde avukatlık olan bir insan ya da hukukun diğer branşlarında çalışmayı düşünen bir insan değildim. Fakat benim aldığım puan o tarihte her bölümde okumaya yetiyordu. 17 yaşında ben üniversiteye girdim. Bizim eğitim sistemimiz çok zordu, şimdikiler hiçbir şey değil. Örnek veriyorum 10 tane ders varsa o sene içlerinden 2 ders kura ile çekilir ve eleme imtihanı olurdu. O 2 dersten en az 5 puan alırsan geri kalan 8 derse de girme hakkı kazanırsın. Bu 8 dersten herhangi birisinden kaldığın zaman elemek hakkın baki kalmak suretiyle diğer 8 dersin tamamından tekrar sınava girersin. Ayrıca bu sınavların hepsinden geçerek ortalamada üslü nizam dedikleri 7 puanı tutturmak gerekirdi. Bu sistem şimdi olsa bu üniversite okuyanların hiçbirisi elemeyi de geçemezdi” ifadelerini kullandı.
“AVUKATLIK MESLEĞİ ROBOTİK BİR BOYUTA GELDİ”
Çok kıymetli hocalardan eğitim aldığını söyleyen başarılı Avukat Nakilcioğlu, günümüzde mesleğin özünü oluşturan değerlerin ortadan kaybolduğunu ifade ederek, “Bizim dönemimizde çok değerli hocalar vardı, biz o hocalardan yetiştik. Hocalarımın bana öğrettiği şeylerden bir tanesi hukuk mantığıdır. Kişinin doğasındaki kabiliyeti kapsar bu söz. Burada gayretli arkadaşlar çok yine. Doğasından gelen vasıfları olan arkadaşlarımız var. Artık davaların birden çok çeşitleri var onlarda başarılı olmaları ayrı bir olay. Ama ben geldiğimiz bu sistem içerisinde her şey şu telefona sığdı diye düşünüyorum. Bu mesleğin robotik bir boyuta geldiği düşüncesi içerisindeyim. Biz öyle değildik. Bizim zamanımızda kitaplar falan çok azdı. Islahatlar falan sonradan yayınlanmaya başladı. Onları biz ayrı ayrı araştırırdık. Olaya kendisini verip kişinin kendi katkısıyla olayı çözmek apayrı bir işti. Şimdi bu yok çünkü kişi kendisinden bir şey katmıyor. Bir sistem mevcut zaten oradan hazır ulaşıyor. Her olayın kendine mahsus bir özelliği vardır. İkisi de aynı bir olaya benzeyebilir fakat çok küçük farklarla birbirinden ayrılır. İşte bizim avukat olarak yaptığımız iş, o ayrılığı bulup bizim kendi müvekkilimiz üzerinde refah sağlamaktır. Günümüzde bu yok ben böyle görüyorum” şeklinde konuştu.
“DAVA ŞİVE ANLAŞMAZLIĞI GEREKÇESİ İLE DÜŞTÜ”
Meslek hayatında başına gelen ilginç davalardan söz eden Nakilcioğlu, hukukçu olmanın bu yönünü çok sevdiğini ifade etti. Nakilcioğlu: “Meslek hayatımda unutamadığım bir anımdan söz etmek gerekirse, davanın birinde müvekkilimi kurtarmak için çırpınıyordum. Afyonkarahisar’da k harfleri şive ile birlikte g harfine dönüşür. Şehrimizde ‘goz’ tabiri vardır. Bu şekilde bir konuşma sırasında kişi alınmış bu tabirden şikâyette bulunmuş ve hakkında dava açılmış. Anlatıyoruz diyoruz ki; hakim bey Afyon’un kendi lisanı içerisinde bu şekilde k harfi yoktur. O aslında ‘koz’ şeklindedir diye. Koz ise apayrı bir şey elinde bulunan bir şeyi ifade ediyor yani hakaret anlamında değil diye hakim beye açıklamaya çalışıyorum. Bunun bu şekilde değerlendirilmesi lazım diye derdimi anlattım hakime. Mahkeme salonunda arka sıralarda oturan bir arkadaş söz alarak, o cümle öyle değil argo da kötü bir anlama geldiğini ifade etmişti. Bunu üzerine bende Türk Dil Kurumu’na başvurulmasını talep etmiştim. Hakim beyin bu olaya tepkisi çok güzel olmuştu ve o bile gülmüştü. Neticesinde de dava şive anlaşmazlığı gerekçesi ile düşmüştü ve biz kazanmıştık” şeklinde konuşarak sözlerini tamamladı.
>>ÖZEL HABER: HÜSEYİN ER - HİLAL PARLAK
HÜSEYİN ER
Mesleğini onur,haysiyet,ve aşkla yapan sevgili arkadaşım. Sana daha uzun yıllar da görevini icra etmenii diler sağlık ve uzun ömürler dilerim. Dr. Ömer tulay ergüven