Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren sözleşme görüşmelerinin aylardır sonuçlanmaması nedeniyle yapılan açıklamada, talepler dile getirildi.
Basın açıklamasını Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası Afyonkarahisar Şube Başkanı Recep Kaplan yaptı.
“TEMEL İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAYAMAZ HALE GELDİK”
600 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme sürecinde işverenin %16 zam teklifiyle masaya gelmesine tepki gösteren Kaplan, “Tam 4 ay önce 2025-2026 yıllarını kapsayan Kamu Çerçeve Protokolü için 600 bin kamu işçisi adına TÜHİS'e teklifimizi sunduk. Talebimiz: Taban ücretin günlük brüt 1800 TL’ye çekilmesi, İlk 6 ay için %50 zam ve refah payı, Haftalık çalışma süresinin 40 saate düşürülmesi, Aile ve çocuk yardımı dahil toplam 21 maddelik düzenleme idi. Ancak işveren tarafı süreci 4 ay boyunca oyaladı ve 13 Haziran’da yalnızca %16 zam teklifiyle karşımıza çıktı. Diğer maddeler için hiçbir karşı öneride dahi bulunulmadı. Bu teklif, mevcut ekonomik şartlarda kabul edilemez. Artan hayat pahalılığı karşısında biz sağlık işçileri temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamaz hale geldik. Gıda fiyatları her gün yükseliyor, kira ücretleri asgari ücreti aşıyor. Bu şartlarda bize sunulan zam ne ekonomik gerçeklerle ne de insan onuruyla bağdaşmaktadır.” şeklinde konuştu.
"ZORDAYIZ, GEÇİNEMİYORUZ!"
Kaplan, kamu işçilerinin düşük maaş ve ağır vergi yükü altında ezildiğini belirterek vergide adalet çağrısı yaptı. Kaplan, “Ne zaman işçilere zam gündeme gelse, birileri çıkıp “işçi ayda 70-80 bin TL kazanıyor” demeye başlıyor. İşte gerçek maaş bordrolarımız ortada! Brüt maaşlarımız bile bu iddiaların yanına yaklaşmıyor. 600 bin kamu işçisi, asgari ücretin çok az üzerinde bir maaşla geçim mücadelesi veriyor. Daha maaş elimize geçmeden kazancımızın: %14’ü SGK, %27’si gelir vergisi, %1’i işsizlik sigortası, Binde 7,59’u damga vergisi olarak kesiliyor. Yani maaşımızın neredeyse yarısını devlete geri ödüyoruz. Bu denli adaletsiz bir vergi sistemi dünyada yok. “Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alın” diyoruz, ama sesimizi duyan yok. Vergide adalet istiyoruz! Zordayız, geçinemiyoruz!” ifadelerine yer verdi.
"VERGİDE ADALET, GEÇİMDE RAHATLIK İSTİYORUZ!"
Artan hayat pahalılığı ve düşük ücretler nedeniyle kamu işçilerinin temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini kaydeden Kaplan, “Maaşlarımız eridi, alım gücümüz düştü, geçim derdimiz her geçen gün büyüyor. Hayat pahalılığı, işçinin sırtında artık taşınamaz bir yüke dönüştü. Ay sonunu getiremiyor, çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geldik. Bir simidi bile hesapsız alamıyoruz. Kredi kartı borçlarımız birikti, bankalar maaşımıza haciz koymak için sıraya girdi. Sayın Cumhurbaşkanımız her fırsatta doğum oranlarının artırılması gerektiğini, her ailenin en az 3 çocuk sahibi olmasını savunuyor. Bu tespit doğru, ancak gerçek şu: Bugün karı koca çalışan işçi aileler yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Kadın işçi anneler, çocuklarını henüz 10 aylıkken bırakmak zorunda kalıyor. Oysa memur anneler çocuklarını 3 yaşına kadar bırakmıyor. Bu adaletsizliktir! Bir bakıcının aylık ücreti 22 bin liraya çıktı, bez ve mama artık ihtiyaç değil, lüks oldu. İşçiler geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda kalıyor. Bu yaşananlar ne kader ne de mecburiyet; bunlar emeği yok sayan yanlış politikaların ürünüdür. Vergide adalet istiyoruz! Yaşanabilir bir ücret, insanca bir hayat istiyoruz!” dedi.
ÜCRETTE ADALET, VERGİDE EŞİTLİK İSTİYORUZ!
Milli gelirden işçiye düşen payın düşük olduğunu ve %16’lık zam teklifinin kabul edilemez olduğunu belirten Kaplan sözlerini şu şekilde tamamladı:
“OECD ülkeleri arasında milli gelirden işçiye en az pay veren ülkelerden biri Türkiye. İşçilere düşen pay yalnızca %35; oysa bu oran Kanada’da %63,4, ABD’de %64,7. Ekonominin başındaki Sayın Bakan dünyayı iyi tanıyor olabilir, ama Türkiye’yi yeterince tanımıyor. Eğer tanısaydı, açlık sınırının 25 bin, yoksulluk sınırının 81 bin lira olduğu bu ülkede kamu işçisine %16 zam teklif etmezdi. "Vergiyi tabana yayacağız" diyen Sayın Bakan’a Afyon’dan sesleniyoruz: Taban ezildi, sıra tavanda! Bu ülkenin nimeti hep yukarıdakilere, külfeti ise işçiye kaldı. Türkiye ekonomisi kağıt üzerinde büyürken işçinin maaşı küçülüyor. 2024’te ekonomi %3,2 büyüdü ama bu büyümeden kamu işçisine ne düştü? Soframız küçüldü, markette etiket korkusu büyüdü. Bizler TÜRK-İŞ’e bağlı sendika temsilcileri olarak 18 Haziran’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde toplandık, temsili tabutumuzu, baretlerimizi bıraktık, sesimizi duyurduk. Bu mücadele burada bitmeyecek. 600 bin kamu işçisinin sesi duyulmazsa, hakkımızı hukuki ve meşru yollarla almak için mücadelemizi daha da büyüteceğiz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: