İçinde bulunduğumuz bu hafta en önemli değerlerimizden bir tanesi olan Hz. Mevlana’nın vefatının 748. Yıldönümüdür.
Mevlana Celaleddin Rumi anadolumuzun en önemli isimlerinden bir tanesi olup, dünya üzerinde çok önemli bir düşünürdür. Her 7-17 Aralık tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle Mevlana’yı anarız.
Hz. Mevlana, yaşamı boyunca sevgi, aşk ve doğruluk gibi önemli kavramları örnek göstererek bizleri sürekli Allah yoluna ve dürüstlüğe yönlendirmiştir. Mevlana Hazretleri, tasavvuf ehli olarak, tasavvufa kattığı değerler ile hepimizin ismini her duyduğumuzda duygulandığımız ve gönlümüzde önemli bir yeri olan büyük bir insandır.
Hoşgörünün simgesi olarak kabul edilen ilim insanı Mevlana Celaleddin Rumi; 1207 yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur.
Okumuş olduğum önemli kaynaklar sonucunda edinmiş olduğum bilgiler nezlinde, Hz. Mevlana’nın babası Belh şehrinin önemli isimlerinden olup, sağlığında “Bilginlerin Sultanı” ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Mevlana Hazretleri 11 yaşında ise Konya şehrimize ayak basmıştır. Fakat 11 yaşında olmasına rağmen ailesinden almış olduğu eğitim sayesinde yaşıtlarına nazaran daha bilgin bir kişi olmayı başarmıştır. Ve her geçen yıl, kendisini ilim, irfan yolunda geliştirdiği tarihin önemli sayfalarında yerini almıştır.
24 yaşında akademik dersler verdiği bilinmektedir. Eserlerinin tamamına yakını Farsça dili ile yazılmıştır. Bazı eserleri nadiren olmakla birlikte Türkçe, Rumca ve Arapça’dır.
Tarihte bir ilim insanı olarak; hayatındaki değişimlere her zaman izin verdiği aktarılan Mevlana Celalettin Rumi’nin yaşamındaki en önemli dönüm noktası olarak Şems-i Tebrizi ile tanışması gösterilmiştir. Şems ile olan anılarından her zaman söz ettiği ve kazanmış olduğu ilmin büyük bir kısmını geçmişte ona borçlu olduğunu ifade etmiştir.
Hayatımızda her zaman unutmamamız ve örnek almamız gereken Mevlana Celaleddin Rumi’yi anlamak, insanı sevmek ve anlamaktan geçmektedir. O halde her zaman onun düşüncelerini yaşatmalı ve örnek almalıyız. Hoşgörüyü aramızda hiçbir zaman eksik etmemeliyiz.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin yolundan giderken, bizlere yakışan ve üzerimize düşen görevde; doğruluktan vazgeçmeden onun düşüncelerini olduğu gibi yansıtmaktır.
Yazıma Mevlana’nın güzel sözleri ile son vermek istiyorum:
“Yalnızlık Allah’a mahsus, her canlı bir eş arar. Taşın kalbi yok ama, onu bile yosun sarar”.