Ülkemizde 45 yaş üstü vatandaşların da aşılanmaya başlanmasıyla birlikte, aşılamada büyük bir ilerleme kaydetmiş bulunuyoruz.
Ve geleceğe artık daha umutlu bakıyoruz. En azından artık çaresiz değiliz.
Aşı ne zaman bulunacak? Nerede kaldı aşılar? Ne zaman uygulanmaya başlayacak gibi cümleler artık karşılığını bulmaya başladı.
Bu konuda sevinçliyiz.
Fakat üzüldüğümüz farklı bir konu; bu kez de bazı mazeretlerden dolayı aşı olmak istemeyen, hem kendini hem de çevresini halen riskli olarak tutmak isteyen yakınlarımız bulunuyor.
Aşının bulunmasına ve uygulanmaya başlamasına sevinmemiz gerekirken maalesef toplum içerisinde bilginin doğruluğundan emin olunmamasına rağmen, insanları tedirgin etmeye ve aşı hakkında olumsuz görüşler bildirmeye devam eden kişiler bulunuyor.
Peki, bu durumun kime ne faydası var?
İnanın kimseye faydası yok. Toplum içinde gereksiz yere olumsuzluk ortamı oluşturmanın kimseye faydası yok.
Vatandaşı da bu şekilde yanlış yönlendirmelerin neticesinde, kişi etkilenerek aşı hakkı olmasına rağmen aşı olmadığı gibi, bir de yaşlı anne, babasının da aşı olmasına olumlu bakmıyor.
Biz değil miydik aşıların nerede kaldığını soran, ne zaman aşı olacağız, geç kaldık diyen. Evet bizdik.
Şuan ne değişti? Aslında hiç bir şey değişmedi.
Ülke olarak bizim, salgını tamamen bitirmemiz için, başkalarının tam olarak bilmediği olumsuz fikirlerine ihtiyacımız yok. Bizlerin bir an evvel aşılarımızı olup virüse karşı bağışıklık kazanmaya ihtiyacımız var. Buna bağlı olarak da tamamen bu illet hastalıktan kurtulmaya ihtiyacımız var.
Bu sebeple şuan zaman tartışma, sorgulama zamanı değil, devletimizin, büyüklerimizin, sağlık alanında konu hakkında uzman kişi ve kişilerin söylediklerini uygulama zamanıdır.
İlerleyen günlerde aşının daha da yaygın bir şekilde yapılmasının planlandığı bu dönemde daha fazla zaman kaybetmemeliyiz.
Bana garip gelen bir diğer konu ise; covit-19 virüsünün grip ile kıyaslanıyor olmasıdır. Bunun cevabı ise gayet açık ve nettir. Uzmanların bu konuda aktardığı bilgiyi direk olarak paylaşıyorum. Grip’in öldürücülüğü %1’in altındayken, covit-19’da ise bu rakam %4’dür. Yani dört kat daha fazladır. Bulaşma hızı da aynı şekilde açıklanmıştır.
Yani bu örnekte de anlaşıldığı üzere, henüz tam bilgiye sahip olmadan, covit-19’u bir anda griple aynı kefeye koyabiliyoruz. Üstelik covit-19 illeti halen yeni canlar almaya devam ederken bunu düşünüyoruz.
Ne garip…
Gelelim aşıların ilk olarak yaşlılara uygulanmaya başlanması konusuna; bu konuda da farklı bilgi kirliliği mevcut. Yaşlı nüfusun azaltılması vs gibi nedenlerinin olduğuna inananlar var.
Peki, yaşlı nüfusun önce aşılanmasının amacı neydi?
Bu durumun sebebi ise; bu yaş grubundaki kişilerin aşı olmaları sonucunda, hastaneye yatış ve ölüm oranlarının belirgin oranda azalmasıdır. Aşı olmayanların ise aksine, ölüm ve vaka sayılarındaki göstermiş oldukları artış oranı da bunu gözler önüne sermiştir.
Yani koronavirüsün belli bir nüfusu yok etmek için ortaya çıktığına dair kesin bir kanıt söz konusu değildir. Her hastalıkta ilk önce yaşlılar etkilendiği için ve ölüm oranları yaşlı hastalarda daha fazla olduğu için, ilk olarak yaşlılara aşıların yapılmış olması doğru bir yöntemdir.
Kısacası şuan da bu kadar kısa sürede aşı geliştirilmesini eleştirmek, sorgulamak yerine, pandemiden bir an önce kurtulmanın ve normal hayatımıza dönebilmenin hesaplarını yapmalıyız. Çevremizi de bu yönde yönlendirmeliyiz.
15 ayda bu salgını bitirememişken ve aşıların başlaması ile vakaların azaldığını görmüşken, demek ki gözüken o ki; aşı olmadan bu illeti yenmek çok zor.
O halde aşı olmalıyız.
Ve ek bir bilgi olarak; uygulanan aşıların sayesinde, hastalığa yakalanan kişilerin hastalığı hafif atlatmalarını sağladığı, yoğun bakıma yatış ve ölüm sayılarının azaldığı da son açıklanan tablolara net bir şekilde yansımıştır.