Dünya üzerinde binlerce insan korona virüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Bununla birlikte hızla yayılan bu bulaşıcı salgın hastalık, hemen hemen tüm dünya ülkelerine de yayıldı. Bilindiği üzere henüz korona virüsün bir ilacı ya da aşısı da bulunamadı.
Bu kötü salgın yüzünden okullar tatil edildi, birçok öğrenci eğitimden uzak kaldı. Ekonomi de aynı şekilde bu salgın hastalıktan darbe alarak ciddi derecede etkilendi. Turizm durakladı. Virüsün bu ve bunlar gibi daha birçok zararlarını sıralayabiliriz. Böylelikle dünya’da ekonomik bir krizin oluşmasını da sağlamış oldu.
Üzülerek bahsetmek gerekiyor ki; üretebilmek yerine şu dönemde daha çok tüketme aşamasındayız. Hazırdan yiyoruz, birikimler eriyor. Birikimi olmayanlar ise her geçen gün daha da borçlanıyor. Her şey virüsün ortaya çıkmasından önceki dönemde olduğu gibi, maalesef değil. Aşırı bir üretim içerisinde olamıyoruz, rahat hareket edemiyoruz, piyasanın dengesinin bozukluğundan dolayı neyin ne olacağını bilemiyor, önümüzü göremiyoruz. Bu da hareketlerimizi kısıtlama ve bizleri temkinli olma yoluna itiyor.
Hemen hemen hepimiz bu durumları biliyoruz. Fakat salgının hızla yayıldığı özellikle bu yaz aylarında, krizin içindeyken, biraz önce saydığımız olan biten her şeyin farkındayken, bir türlü vazgeçemediğimiz tatil yapma alışkanlığımız maalesef bu sıkıntılı dönemde de devam ediyor.
Ekonomik yönden sıkıntılı günlerden geçtiğimiz bu dönemde, hem kendi sağlığımız, hem de diğer insanların sağlığı açısından daha dikkatli olmamız gereken bu zamanda, birbirimizle yarışır gibi tatile gidilmesi, kalabalık ortamlarda yan yana gelinip sık temas kurulması inanılır gibi değil. Borçla tatile gitmek de işin ayrı bir garip yönü. Hele ki bu dönemde.
Ne olursa olsun her yönüyle temkinli olmamız gereken bu süreçte işin ekonomik yönünü bir kenara bile bıraksak, sağlık açısından son derece önemli, veballi bir sorumsuzluğun sergilendiğini görmek gerçekten üzücü bir durum. Bu yıl, ya da salgın geçinceye kadar tatile gidilmese ne kaybedilebilirdi? Hiçbir şey.
İnsanın kendi sağlığından, ailesinin sağlığından daha önemli ve öncelikli ne olabilir ki? Bununla birlikte başkalarının sağlığını tehlikeye atmaya ne hakkımız olabilir?
Hala bunu kendi içinde sorgulamadan hareket eden, sosyal mesafeye uymayan, maske takmayan, kurallara riayet etmeyen birçok kişi bulunuyor. Bunun neticesinde artan vaka ve ölüm sayıları dikkat çekmiyor. Sanırım hastalık kapımızı çalana kadar bu böyle devam edecek.
Fakat şunu unutmamalıyız ki; eğer kendi içimizde bu kararları alamayıp, konunun halen ciddiyetine varamamayı sürdürürsek, devletimizin düğünler hakkında almış olduğu son karar gibi yeni değişen kararlar olabilir. Hatta daha ağır kararlar olarak virüsün ilk çıktığı dönemdeki katı kararlara tekrar dönebiliriz. Artık bunun farkına varmalıyız.
Buna paralel, ilginç olan farklı bir konu da eğlencemizden, tatilimizden ödün vermeyerek onları gerçekleştirirken virüsün tehlikeli olmaması. Ya da salgının öneminin farkında olmamızın işimize gelmemesi. Fakat iş eğitime, okulların açılmasına gelince, bir anda okulların açılması çok tehlikeli oluyor, hiç güvenli olmuyor.
Yanımızda tehlikeli bir şekilde tatile sürüklediğimiz çocuğumuz tatilde son derece güvende oluyor. Ama iş kurallara uyarak dikkatli bir şekilde eğitime devam etme noktasına gelince, güven ortadan kalkıveriyor. Bunu da anlamak, açıklamak gerçekten bana çok zor geliyor.
Korona virüsü biliyoruz ama demek ki tekrar hatırlatmak gerekiyor. Yakın temasla bulaştığını, maske takmamakla bulaştığını, dikkatsiz bir şekilde kalabalık ortamlardan bulaştığını, sosyal mesafe ve bu gibi kurallara uymamak yüzünden bulaştığını, gereksiz yakın temaslı tatiller, düğünler, eğlenceler, kutlamalar vs. vs. yoluyla bulaştığını tekrar hatırlamamız gerekiyor.
Dikkatli ve kontrollü bir şekilde eğitimin başlaması, çalışmaya devam etmemiz, işimize gitmemiz, hayatın devam etmesi gibi yapmamız gereken zorunlu işlerimizin haricindeki her şey, bence bu dönemde bir lüks ve gereksiz olan asıl şeydir. Unutmayalım ki; bu dönemde kontrolsüz ve insanları tehdit eder şekilde yapılan hiçbir tatil, eğlence, kutlama, olmassa olmazımız değildir.
Aksine bizim olmassa olmazımız eğitimdir, çalışmaktır, üretmektir, aktarılan kurallara harfiyen uymaktır. Sorgulamak yerine, elbette yetkili kişilerin bunu söylerken bir bildiği var diyebilmektir. Ancak bu zorlu süreci, bu sayede atlatabiliriz…