Dünya’ya hiçbir şeyimiz olmadan geldik.
Makam, mevki, mal, mülk kısacası sahip olduğumuz hiçbir şeyimiz daha önce yoktu.
Gençlik, güzellik, dinç olma, azimli, güçlü ve kuvvetli olma gibi kendimize has özelliklerimizi bu dünya ya geldikten sonra kazandık. Yüce Allah’ın bizlere vermiş olduğu akıl, zekâ ve iradeye sahip olduk. Hepsini Yaradan’ın takdiri ile kazanmış olduk.
Sonra yaşlandıkça farkına vardık ki; gençliğimiz, güzelliğimiz ağır ağır değiştikçe elimizde olan az önce saydığımız birçok şey, birer birer bizde farklılık göstermeye başladı.
Yaşımız ilerledikçe güzelliğimiz, gücümüz, kuvvetimiz de, bizle birlikte bir değişim aşamasına girmiş oldu. Sürekli aynı noktada değiliz.
Aklımız, irademiz, hafızamız yavaş yavaş eski günlerini aratmaya başladı. Ve en sonunda yaşamın değişmezi ölüm ile bizlerde elbet bir gün karşı karşıya geleceğiz. Ve dünya da kazandığımız her şeyi bir kenara bırakıp göçüp gideceğiz.
Ölüm, bizlere bu dünya da sadece emanet olarak verilen varlıkların, nimetlerin, gelip, geçici bir dünya malı olduğunu, o zaman tekrar hatırlatmış olacak. İşte o an emaneti gerçek sahibi olan yüce yaradana tekrar teslim etmiş olacağız.
Tekrar rabbimize döneceğiz. Üstelik yanımızda hiç bir şey de olmadan döneceğiz. Yanımıza sadece alabileceğimiz tek şey bir kefen olacaktır. O da bir müddet sonra kabrimizde çürüyerek yok olacaktır.
Geriye dönüp düşündüğümüzde bu dünyada kazandıklarımızın haricinde, diğer dünyamız için hazırlığımız nedir?
Böyle bir hazırlığımız var mıdır?
En önemli nokta da aslında bizler için, tam anlamıyla budur.
Çünkü bu dünyada zengin, fakir, ya da orta halli bir şekilde hayatımızı sürdürüp devam edebiliyoruz. Kazandığımız birçok varlığımız da mevcut. Yeri geldiğinde de rahatça bunu dile getirebiliyoruz. Biliyoruz ki; çalıştıktan sonra rabbimiz rızkımızı veriyor ve aç kalmıyoruz.
Mesleklerimizden, kazançlarımızdan söz ederken bir şeyi unutuyoruz. Ne kadar hazırlıklıyız?
Ben mühendisim, doktorum, öğretmenim, memurum, amirim, çiftçiyim, işçiyim, köylüyüm diyoruz. Evet, hepimizin bir mesleği var. Olmalı da. Tabi ki bu dünyamızdaki hayatımızı da kazanmalıyız.
Fakat burada bulunmamızın esas amacı sadece bu dünyayı kazanmak değil; dinimizi öğrenmek, öğretmek, yaymak, dinimize hizmet etmek ve diğer dünyamız için de çalışmaktır.
İmtihan için burada olduğumuzu unutmadan, tüm hazırlıklarımızı buna göre yapmalı, sadece bu dünya için değil, yatırımımızı diğer dünyamız için de yapmalıyız.