Nüfusun sayısal anlamda normal olarak büyümesi, bilindiği üzere nüfus artışı olarak isimlendiriliyor.
Dünya genelinde nüfus artışı, dünyanın var olduğu zamandan bu tarafa sürekli olarak yaşandı ve halende yaşanmaya devam ediyor. Son yıllarda ise bu artış oranı kontrolsüz ve daha hızlı olarak devam ediyor. Bu konuda bir takım sıkıntıları beraberinde getiriyor.
Özellikle insanların yerleşik hayata geçmeleri ile birlikte, farklı yerlerde, gruplar halinde yaşamaları sonucunda, nüfus oranları büyük artışlar gösterdi.
Sağlık alanındaki ilerlemeler, yaşam standartlarındaki düzelmeler ve en son, bizzat gerçek hayatta örneğini yaşadığımız coronavirüse karşı geliştirilen, uygulanan aşılar bile aslında nüfus artışına gizli birer örnektir. Yani farkına varmadan dahi, bu şekilde düşünerek var olan bir nüfus artışını gözlemleyebiliyoruz.
Geçmişte yaşanılan Sanayi Devrimi; dünya nüfusunda bir patlama yaşanması noktasında, çok önemli ve kilit bir rol oynamıştır. Çünkü Sanayi Devrimi sayesinde dünya nüfusu o an için, 6 milyar kişiye ulaşmıştı.
Bir ülkede, nüfusun kontrolsüz olarak artış yoğunluğu ne kadar fazla olursa, ülkenin ekonomik olarak kalkınma gücü de o denli yavaş olur. İnsanlar artık normal ölçüde temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelebilir.
Ek olarak; işsizlik çoğalır, kişi başı milli gelir azalır, tüketim artar, geçim sıkıntısı artar, faydasız göçler oluşur, dış ihracat azalır, çevre kirliliği artar, çarpık yerleşmeler kaçak yapılar oluşur, yani kısacası ekonomik refah seviyesi inanılmaz seviyede düşer.
Bu manada bir ülke için nüfus artış oranı, plansız ve sıradan bir konu değildir. Geçiştirilemez, dikkate alınmadan hareket edilemez.
Bu açıdan, günümüzde nüfusun nitelikleri büyük önem taşımaktadır. Çünkü genç bir nüfusla, yaşlı bir nüfusun getirdiği sinerji, üretim aynı ölçüde değildir.
Maalesef ekonomik, teknolojik, sağlık, eğitim vb. gibi konularda geri kalmış ülkelerde, kontrolsüz nüfus artışı daha fazla görülmektedir. Bu durumda yine bizler için, kendi ülkemiz adına örnek teşkil eden bir konudur.
Gelişmiş, genç ve eğitimli, dinamik nüfusa sahip ülkeler de; bu mesele tam tersi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkeler kayda değer, güzel ilerlemeler yaşamıştır. O yüzden de gelişmiş ülkelerde nüfusun artışı değil, azalışı sorun teşkil etmektedir.
O halde kontrolsüz değil, ölçülü bir şekilde ve ülkemizin mevcut durumu göz önüne alınarak, bir birey olarak bu yönde hareket etmeliyiz. Aksi halde kontrolsüz her büyüme veya küçülme fayda sağlamayacaktır.