İslam’a savaş açanlarla aynı safta olmamız imkânsızdır. Çünkü İslam’da günahkâr olmanın yeri ayrıdır, isyankâr olmanın yeri ayrıdır.
Son günlerde konuşulan tartışmaya açık olmayan bir konu malumunuz, söylemeye dahi dilim el vermiyor. O derece de bizim dinimizde tartışmaya açık olmayan bir konudur.
Unutmamak lazım ki ve tekrar hatırlamak gerekiyor ki; Lut Kavmi içinde 80.000 kişi gece namazı kılardı. Ama içlerindeki ahlaksız 33 kişiye engel olamadıkları için hepsi helak oldular. Geçmişte bu ve buna benzer örnekler varken, İslamiyet’in olduğu Müslüman bir ülke de 2020 yılında bunun tartışılarak gündeme gelmesi gerçekten çok üzücü bir durumdur. Ve utanılması da gerekir.
Geçtiğimiz günler de Diyanet işleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor.” demesinden sonra gördüğü tepki aslında Ali Erbaş hocaya gösterilen bir tepki değildir. Gösterilen tepki İslam’adır, Kur-ana’dır, Peygamber efendimizedir. Çünkü tekrar ediyorum dinimiz de yeri olmayan bir konu ve hatta yanlış olduğu bildirilmiş bir konu nasıl tartışmaya açık olur ve savunulur?
Ülkemizin, bu vatan toraklarının Dini İslam’dır. Dinimizde’de eşcinsellik haramdır. Bu şekildeki yanlış görüşler, yanlış savunmalar aslında toplumumuzdaki aile kavramını ortadan kaldırmaya yönelik yapılan bir davranıştır. Geçmiş tarihi ve kültürel öz değerleri İslam olan toplumumuzu, Allah’ın izniyle bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Savaştayken, “Namazı sonra kılalım” diyenlere, Hz. Ali (r.a) şöyle cevap vermiş; “Uğruna savaştığınız değerleri ihmal ederek, zafer kazanmanın hiçbir anlamı yoktur. Aynı durum bizler içinde geçerlidir. Savunduğunuz değerleri terk ederek, mücadele etmenin hiç bir anlamı yoktur. Çünkü hepimiz değerlerimiz için yaşarız.
Diyanet işleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş’da hutbesinde kendi fikrini değil, Kur’an-ı Kerim’in hükmünü ifade etmiştir. Müslüman olarak bu konuya kimsenin itirazı olamaz, olmamalıdır. Müslüman olmayan kişilerin de zaten bu konuyu gündeme getirip de gereksiz yere pirim yapmaya çalışmasına da gerek yoktur.
Dinimizde korunması gereken beş esastan bir tanesi de neslin korunmasıdır. Bu çerçevede dinimiz ahlaksızlığın yaygınlaşmasını kesinlikle istemez ve onunla mücadele edilmesini de emreder. Bu doğrultu da hareket etmeliyiz. Ve biz kendimizi bildikçe, duyarlı oldukça bu şekilde sapkın görüşlerin savunulması imkânsız olacaktır.
Bu mücadele bizim mücadelemizdir. Tarafsız olamayız. Tarafımızı açıkça belli etmemiz gerekiyor. Tabi ki yalnızca taraf olmakta yetmiyor, bununla birlikte elimizden gelen çabayı da dilimizle, elimizle, kalbimizle göstermemiz gerekiyor.
İnsanlık tarihinin en büyük musibetlerinden biri olan korona virüs ile karşı karşıya kaldığımız bu zor zamanda ve evlerimizde mahsur kaldığımız bu mübarek Ramazan ayında daha anlamlı ve daha düşünceli bir yaklaşım içerisinde olunması ve bu utanç verici tartışmaya bir an evvel son verilmesi gerekiyor.