Dünya üzerinde yaşanılan göç olayları, geçmişten günümüze kadar değişmeyen somut bir gerçektir.
Göçlerin engellenememesi, zorunlu hale gelmesi, insanların kendilerine oluşturabilecekleri başka imkânları ve çareleri olmaması maalesef göçleri tetikleyen nedenlerdir. Yıllardır süre gelen göçlerin çözümü, aslında yine ülkelerin kendi ellerindedir.
Ülkeler arasında yapılacak işbirlikleri, bu duruma karşı gösterilecek duyarlılıklar ve göç konusunun ciddi bir konu olarak ele alınıp değerlendirilmesi sorunun temeline inme anlamına gelir.
Bu sonuçla belki göç sorunu mutlaka birkaç yılda bitmeyecektir, fakat en azından azalması ve ileriye dönük yıllarda bitirilmesinin adımı atılmış olacaktır. Bunun oluşabilmesi içinde tabii ilk önce dünyadaki zalim ülkelerin; yani hak yiyen, başka ülkelerin kaynaklarını sömüren, her hakkı kendinde gören, kendi başına karar veren, adalet gözetmeyen işgalci devletlere, ülkemiz gibi birilerinin dur demesi gerekiyor.
Göçün, başta gelen en büyük nedenlerinden biri zengin ülkelerdeki iş potansiyelinin fazla olması ve kişilerin gelir noktasındaki kazanımlarının fazla olacağının hayalinin kurulmuş olmasıdır.
Peki; meydana gelen göçlerin ardından göç alan ülkelerde neler değişiyor?
Göç alan ülkenin öncelikle mevcut nüfusu artıyor, göçmenlerin iş araması ve bulması sonucunda ülkedeki mevcut çalışan işçilerin ücretleri düşebiliyor, artan göçmen sayıları yüzünden işsizlik hem göçmenler arasında, hem de ülkenin kendi çalışanları arasında fazlalaşabiliyor.
Yoksulluk ve açlık seviyesinin artması sonucunda otomatik olarak daha fazla göç oranları meydana geliyor. Bunlarla birlikte göç sırasında yaşamını kaybeden milyonlarca kişi ve hayatta kalmak için birçok zorlukları aşarak diğer ülkelere geçiş yapmak isteyenler bu zorlukları her zaman yaşıyorlar.
Bu sebeple göçmenlerin sorunlarını dile getirmek, problemlerin çözülmesine destek vermek bir insanlık görevidir. İfade ettiğimiz gibi göçlere çözüm yolu ise, ülkelerin kendi ellerindedir. Devletlerin ekonomik istikrarı, meydana gelebilecek sıkıntılara her zaman hazırlıklı olunması, kaynakların hiç bitmeyecekmiş gibi sonuna kadar yok edilip, tüketilmemesi göçlere kalıcı çözümlerdir.
Ben inanıyorum ki; hiçbir insan durduk yere kendi ülkesindeki düzenini, huzurunu ve aile ortamını bırakıp başka ülkelere gitmek istemez. Elbette nedenleri vardır. Savaş, açlık, yaşam kaygısı kimsenin yaşamak isteyeceği durumlar değildir.
İşin farklı bir boyutu ise, gideceğiniz ülkede hiçbir şeyin bir garantisinin olmamasıdır. Nasıl bir ülkenin sizi beklediğini bilmiyorsunuz, farklı insan gözüyle bakılacağını tahmin ederek göç ediyorsunuz. Bu şekilde bir umut diyerek bir yere sığınmak hiçte kolay bir durum değildir.
Bu nedenle insanlık adına tüm ülkelere ve bizlere önemli sorumluluklar düşmektedir. En başında sokakta gördüğümüz dilenmeden, alnının teriyle ekmek kazanmaya çalışan insanları hor görmeden, ötekileştirmeden bir insanlık vazifesi olarak eğer elimizden de geliyorsa onlara destek olabiliriz.
Kendimizi onların yerine koyabiliriz. Eminim hiç birimiz o durumları yaşamak istemez. O halde hem var olan imkânlarımızın kıymetini bilerek mutlu olmalıyız, hem de o insanların halinden anlamalıyız. Umarım dünyadaki adalet, hak, hukuk, eşitlik, saygı, anlayış, yardımlaşma gibi kavramlar gün gelir yerini bulur.