Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Yalnızca Allah’a ibadet ederler. Allah’ı her şeyden üstün tutarlar. Yalnızca Allah’tan korkup sakınırlar. Kendilerine Allah’tan başka ilah aramaya kalkışmazlar. Yüce yaratıcıya hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Hiçbir kuşkuya kapılmaksızın Allah’a iman ederler. İyi, kötü her bir şeyin Allah’tan geldiğini bilirler. Yaşadıkları süre içinde Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırlar. Allah karşısında her zaman acizliklerini ifade ederler. Her zaman her halde Allah’a tevekkül etmeyi bilirler. Allah’ı devamlı olarak zikretmeye devam ederler. Şükür-zikir ve fikir üçgeni arasında devamlı olarak gidip gelmeye bakarlar. Allah kelamı Kur’an’ı Kerim-í öğrenirler daima okumaya çalışırlar. Öğrendikleriyle amel etmenin yollarını bulmaya çalışırlar. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeye çalışırlar. Kendilerine yapılan her bir kötülüğe karşı her zaman iyilikle muamele etmesini bilirler. Diğer insanlarla hayır yolunda gizli bir yarışta her zaman her yarışta birinci olmaya çalışırlar. Cennetin cömertlerin yurdu olduğunu bilerek yaşamaya çalışırlar. Allah’ın kendilerine verdiğinden vermek için birbirleriyle yarışırlar.
Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Hoşgörülü ve bağışlayıcılık kavramından ödün vermemeye çalışırlar. Alçakgönüllü ve mütevazı özelliğini kaybetmezler. Her bir insana karşı merhametli ve yumuşak huyludurlar. Hiçbir zaman hiçbir kimseyle münakaşa etmezler, öyle veya böyle herhangi bir münakaşaya tutuşmuşlarsa kendi açısından haklı bile olsalar o münakaşadan hemen çekilmeyi bilirler. Öğrendikleriyle amel etmenin yolunu tutarlar. Her zaman Hakk’ı ve doğruyu söylemekten çekinmezler. Öğrendiklerini başkalarına tebliğ etmeye ve anlatmaya çalışırken hiçbir menfaat gözetmezler. Her bir meselede istişare etmeyi kendilerine şiar edinirler. Nefislerini ıslah etmeye çalışırlar. Nafile ibadetlerle ve amellerle Allah’a yaklaşmaya çalışırlar. Her hangi bir hata yaptığında veya kusur işlediğinde özür dilemesini bilirler. Acılara, musibetlere ve hastalıklara karşı sabırla davranırlar. Her bir zaman diliminde Allah’a güvenirler. Hiçbir zaman yalan söylemezler. İçki içip haram yola düşmezler. Trafik kazalarına karşı uyanık olurlar.
Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Hiçbir zaman hatada ısrar yolunu seçmezler. Allah’ın kendilerine verdiği her türlü nimete nankörlük etmezler. Kıyamet gününe kesin olarak inanırlar. Yaptıkları amellerle hiçbir zaman övünme yolunu seçmezler ve yaptıkları amellere güvenmezler. Ümit ve korku arasında yaşamaya devam ederler. Bu dünyanın geçici olduğunu kavrayarak esas ebedi âlemin öbür tarafta olduğunu bilirler. Ömür boyu nasıl yaşarlarsa öyle öleceklerinin bilincini taşırlar. Hiçbir zaman rızık ve gelecek endişesi taşımazlar. Kadere tam manasıyla iman ederler. Kendisini yaratan yüce Allah’a karşı kulluk görevlerinde hiçbir zaman ihmallikte bulunmazlar. Başlarına gelen her türlü bela ve musibetlere sabretmesini bilirler. Allah’ın Peygamberlerine gönülden inanır ve iman ederler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünneti ve seniyyesi üzerine yaşamaya çalışırlar. Kumar illetinden uzak durmaya çalışırlar. İnsanlara karşı alçak sesle tatlı dilli ve güler yüzle davranmaya çalışırlar.
Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Kendilerini hak yolundan ayırmaya çalışan şeytanlara itibar etmezler ve inanmazlar. Şeytandan ve şeytan gibi insanlardan uzaklaşmasını bilirler. Allah’ın sevdiği Allah dostlarını severler ve dost edinmeye bakarlar. İlim meclislerine devamlı olarak gitmeye bakarlar. Ezan okunmadan önce caminin yolunu tutarlar. Camiye girerken camide kalacakları süre için itikafa girmek için niyet ederler. Her bir vakit namazını kılmak için titizlikle hareket ederler. Her önüne gelene selam vermeye bakarlar. Sofralarında mümkün olduğunca misafir bulundurmaya çalışırlar, Sılayı rahim yapmayı ihmal etmezler. İmanlı ve inançlı gönüllere girmeye çalışırlar. Geceleri gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkarak teheccüd namazı kılarlar. Yoksulları, garipleri, öksüzleri ve yetimleri korumaya çalışırlar. Ellerinde bir dilim ekmek de olsa yalnız yememeye özen gösterirler.
Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Yemekten önce ve sonra Allah’ın vermiş olduğu nimetlere şükretmesini bilirler. Her türlü zorluğun, güçlüğün Allah’tan geldiğini bilerek doğru bildikleri Hak yolundan dönmezler. Ellerinden geldiğince Allah’ın dinini yaymak için tebliğ görevini ihmal etmezler. Bilgi, beceri, ahlak ve ilim yolunda yürürken hiçbir zaman gevşeklik göstermezler. Nefsiyle ve şeytanla mücadeleyi elden bırakmazlar. Toplumda barıştırıcı ve uzlaştırıcı rolünü yerine getirirler. Verdikleri sözden hiçbir zaman caymazlar. Konuşmalarında iki de bir yemin etmezler. Doğruluktan ayrılmazlar ve ayrılmaya çalışanları ikna etme yolunu seçerler. Her gün ama her gün yatmadan önce kendilerini hesaba çekerek o günün muhasebesini yapmaya çalışırlar. Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğu bilincini hiçbir zaman akıllarından çıkarmamaya özen gösterirler. Allah’ın kendilerine verdiklerinden cömertçe vermeye bakarlar. Her gün erken yatıp erken kalkmaya bakarlar. Seher vakitlerinde dağıtılan nimetlerden elde edebilmek için o vakitlerde uyanık kalmaya çalışırlar.
Onlar öyle Müminlerdir ki; Hiçbir kimseyle alay etmezler. Yapamayacakları şeyleri söylemezler. Kesinlikle ikiyüzlü olarak davranmazlar. Verdikleri sözleri harfiyyen yerine getirmeye çalışırlar. Kazandıklarını helal yollardan kazanmaya çalışırlar. Çocuklarına ve beraber yaşadıklarına helal lokma yedirmeye çalışırlar. İsraftan kaçınırlar. Müsriflikten de kaçınırlar. Cimrilikten de sakınırlar. İnsanlar arasında kesinlikle hiç bir ayrım yapmazlar. İşlerini sünneti seniyye üzerine yapmaya çalışırlar. Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Her türlü şeyde aşırılığa kaçmazlar. İffet ve namuslarını korurlar. Ellerinde olanla yetinmeyi bilirler. Başkalarının elinde olana haset etmezler. Kıskançlık ve bencillikten kaçınırlar. Olabildiğince vefakâr ve cefakâr olmaya özen gösterirler. Yaptıkları her bir iyiliği kesinlikle hiçbir zaman başa kakmazlar. Suçlulara arka çıkmamayı şiar edinirler. Namazlarını huşu içerisinde kılmaya özen gösterirler. Namazlarını tadil-i erkâna dikkat ederek kılmaya çalışırlar. Başkalarının etlisine ve sütlüsüne karışmazlar. Başkalarının kusurlarını aramaya yeltenmezler. Başkalarında gördüğü kusurları deşifre etmeden görmemeye çalışırlar. Namazın cennetin anahtarı olduğunu akıllarından çıkarmamaya özen gösterirler. Nafile ibadetlerle Allah’a yaklaşmaya çalışırlar. Boş zamanlarını okumayla, anlamayla ve anlatmayla değerlendiriler.
Onlar öyle Mümin kimselerdir ki; Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in; “Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olandır.” Hadis-i Şerifinin ne demek istediğini anlamaya çalışan ve uygulama safhasına koyanlardır. Sağlığını her zaman dikkat ederek korumaya özen gösterirler. Anne ve babalarına, komşulara ve akrabalara her zaman iyi davranırlar. Önlerine çıkan engelleri aşmak için ümitsizliğe kapılmazlar. Hiçbir kimsenin gıybetini yapmazlar. Hiçbir şan, şöhret, makam ve mevki peşine düşmezler. İnkâr edenlerin ileri gelenleriyle mücadele ederler. Temizliğe büyük önem verirler. Kalplerindeki nur yüzlerine vurmuştur. Her zaman kendilerinin Allah’ın koruması altında olduğunu bilirler. Faizden şeytandan kaçar gibi kaçmasını bilirler. Konuştukları zaman sözün en güzelini söylemeye çalışırlar. Orucu tutarlar ve zekâtı zamanında verirler. Gerektiğinde hicret etmesini bilirler. Emanete riayet konusunda müsamaha göstermezler. Güvenilir insanlarla oturup kalkmaya özen gösterirler. Alışverişlerde hile yoluna başvurmazlar. Münafıklarla işbirliğine gitmezler. Sohbet edilirken konuşma ve söz alma kurallarına riayet ederler. Mümkün olduğunca abdestli olarak durmaya bakarlar. Her işe besmele ile başlamayı akıllarından çıkarmazlar. Konuşulanı dinlemesini bilirler. Kendilerine söz verildiğinde kısa ve öz konuşurlar. Az yer, az uyur, azı ve özü konuşurlar. Büyüklerine karşı saygılı davranırlar. Küçükleri sevindirmeye özen gösterirler. Kusurları bağışlamasını bilirler. Böbürlenerek, salınarak yürümekten çekinirler. Kendilerini diğer insanlardan her zaman küçük ve geride görmeye çalışırlar. ‘Edep Ya Hu’ sözünü akıllarından çıkarmazlar. Anne ve babalarına karşı saygısız bir şekilde davranmazlar. Anne ve babalarına öf bile demezler. Onların bir dediğini iki etmeden yerine getirmeye çalışırlar. Anne ve babaları yaşlandığında onları huzur evlerine göndermeye çalışmazlar. Yurdunu, milletini, bayrağını, devletini sever, çocuklarını milli ve manevi değerlere göre yetiştirirler. Evlatları arasında kesinlikle ayrım yapmazlar.
Yukarıda adı geçen bütün bunlar hiç şüphesiz ki anne ve babaların yapması gerekli olan şeylerdir. Her anne ve baba bütün bunları yaparsa ve evlatlarına da yapması için uyarılarda bulunurlarsa ve onları güzel bir şekilde küçük yaşlardan itibaren yetiştirmeye özen gösterirlerse işte o zaman polise ve jandarmaya gerek kalmadan bütün insanlar huzur, mutluluk ve neye içinde yaşamaya devam ederler değil mi?
Rabbim cümlemize yukarıda yazılı olanları okumayı, öğrenmeyi, anlamayı ve birilerine anlatmayı cümlemize nasip eylesin. Âmin.