GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNİN DURUMU!
H. ŞABAN KORKMAZ
“Çocuk yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” (Atasözü)
Yeni nesil, bugünkü mamur beldenin, refahın, bolluğun, temizliğin, intizamın, imanın, inancın, teslimiyetin, yardımseverliğin, hoşgörünün, yardımlaşmanın ve medeniyetin kıymetini bilmiyorlar. Bilenler yok mu? Elbette var ama yeterli değil!..
Günümüz gençliği bugünün insanının nereden nerelere geldiğini bilmiyor, bilmek te istemiyor. Çünkü mahrumiyet, yokluk, ızdırap, acı ve hüzün görmediler. Hiçbir zaman acı çekmediler, yamalı pantolon giymediler. Delik pabuçla ve aç karnına okula gitmediler. Zamanımızda bunların bir dedikleri iki olmadan yerine geldi. Ana ve babalar evlatları hiç ağlamasın istediler ve her istediklerini yerine getirdiler. Yemediler, yedirdiler, giymediler giydirdiler.
Günümüzün nesli bolluk içinde gözünü dünyaya açtı. Her şeyi yerli yerinde hazır buldular. Buna rağmen Allah’a şükretmeyi bilmediler. Top sahalarını doldururken camilere uğramaz oldular.
Günümüz gençliğinin kalbinde Allah sevgisi, Peygamber Sevgisi, Ana-baba sevgisi, bayrak, millet, vatan sevgisi bazılarında bulunsa bile bazılarına hiç uğramadı. Ana-babalar onların bütün ihtiyaçlarını iki demeden yerine getirdiler ama onlar ana-baba kıymeti bilmediler. Ana-baba yaşlandığında evin bir evladı bile olsa huzur evlerine göndermek için işin kolay yönünü seçmeye baktılar. (birileri hariç)
Günümüz gençliğine yıllar önce edilen nasihatler az da olsa tutuluyordu. Şimdi ise gençler nasihat dinlemek bile istemez bir halde değil mi? Bazıları “Ben bilirim” diye caka satmaya bakıyorlar. Başkalarını küçüksüyor, dünyayı ben yarattım der gibi adım atıyor. Alın teriyle kazanmak yerine milli piyango-toto-loto ve buna benzer yollarla bedavadan para kazanma derdine düşmüşler. (Birileri hariç)
Günümüz gençliği sofra yerine yemeğini masada yemek istiyor. Aynı kaba kaşık salınmasından ve yenmesinden yana değil. Bereket nedir diye sorsan cevap bile veremez bir durumda. ( birileri hariç)
Birlikte yenilen yemekte bereketin olduğunu bilmiyorlar. Sofraya oturmadan önce ve sonrasında ellerini yıkamaktan bi haberler. (birileri hariç)
Eskiden çocuklar ve gençler ana-babasının yanında ayak uzatmazlardı, sigara içmezlerdi, saygısızlık yapmazlardı. Ama bugün gelin görün ki bunlar normal şeylermiş gibi işleniyor vekarşılanıyor.
Eskiden sofraya oturulduğunda hep birden yemeğe başlanırdı. Önce evin yaşlısı kim ise o yemeğe başlamadan diğerleri yemeğe başlamazdı. Şimdi böyle mi? Belki de bir evde günde herkes ayrı ayrı yemeğe oturuyor ve hiç kimse beklenmiyor değil mi?
Adamın oğlu üniversiteyi gidiyor, ana ve babasına itaat etmiyor. Baba bundan şikâyet ediyor. Baba suçu kendinde değil de oğlunda aramaya bakıyor. Kendi kendine: “Ben bu çocuğa acaba haram lokma mı yedirdim de bu çocuk bana itaat etmiyor.” Diye hiç düşünmüyor.
Eskiden sofraya oturulduğunda Allah’a verdiği bunca nimetler için dua edilerek yemeğe başlanırdı. Şimdi bu dua bazı evlerde yapılıyor Allah’a şükürler olsun.
Eskiden büyük olsun küçük olsun herkes sofraya oturmadan önce Peygamber Efendimiz (s.av.) gibi ellerini yıkama gibi bir derdi vardı. Şimdi her yerde su olmasına rağmen bu güzelliğe hasret kaldık gibi.
Şimdiki gençlik (birileri hariç) Allah’a şükretmeyi bilmiyor, abdesti, namazı, niyazı bilmiyor. Ahiret için zerre misgal hazırlığı yok gibi. Alabildiğince cimrileşmiş. Hiçbir kimseye yardım yapmıyor. (birileri hariç). Hâlbuki kendisini yaratan Yüce Allah’a hamdetse verdiği nimetlere şükretse, daha çok rızık elde edebileceğini bilecek.
Ana-babalara çok önemli görevler düşmektedir. Şurası iyi bilinmelidir ki:
“Çocuğun terbiyesi anne karnında başlar, doğunca da devam eder, okula başlayınca da devam eder, elhasılı evleninceye kadar devam eder.” İşte bunun bilinci içinde olmamız gerekir toplum olarak.
Anne-baba daha küçük yaşlarda çocuklarına yalan söylememeleri hususunda titizlik göstermelidirler. Haramı helali anlatmalıdırlar. Abdesti-namazı-niyazı-hakkı-hukuku-sevgiyi-saygıyı-muhabbeti-yardımlaşmayı-cömert olmayı öğretmelidirler. Hal böyle olunca her şey kendiliğinden düzelecektir inşallah. İnsan ki hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemelidir.
Günün ATASÖZÜ:
“Bağa bak üzüm olsun, yemeğe yüzün olsun.”