Bugünkü yazımızda, vefatının 35. yılı münasebetiyle merhum Ali Türk Keskin’den söz ederek yeni nesle tanıtmak ve hayırla yad etmek istiyorum. Ali Türk Keskin, Afyonkarahisarımızın yetiştirdiği gazeteci ve şairlerden biridir. Ali Türk Keskin, Afyonkarahisar Edebiyatı adlı eserlerde, "Afyonkarahisarlı Heccav Şâirler" başlıklı makalede ve Afyonkarahisar Merkez İlçe Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında verilen bilgilere göre Ali Türk Keskin 1 Temmuz 1913'te Afyonkarahisar'da doğdu. Babası Müderris Necati Hoca, annesi Emine Hanım'dır. İlköğrenimini Gedik Ahmet Paşa İlkokulu'nda yapan Keskin, Afyon'da başladığı ortaöğrenimine İstanbul'da devam etti ve Vefa Lisesi'nden mezun oldu. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'ndeki maddede ise "Afyon Lisesi'ni bitirdi" yazmaktadır. Çalışma hayatına 1939'da TCDD Derince Traves Fabrikası'nda başladı. Aynı yıl, ilkokul öğretmeni Rukiye Hanım'la evlendi ve bu evlilikten dört çocukları dünyaya geldi: 1942'de Olcay Milli (avukat), 1944'te Tülay Topçu (öğretmen), 1947'de Celal Türk Keskin (bankacı), 1953'te Şadiye Çolak (öğretmen). Afyonkarahisar Merkez İlçe Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında da Olcay, Tülay Otağ, Mehmet Celal, Şadiye adlarında biri oğlan üçü kız dört çocuk babası olduğu kayıtlıdır.
Afyon'da uzun yıllar gazetecilik yapan Ali Türk Keskin, Sebat Gazetesi'ni çıkardı. Memur olarak çalıştığı Afyon Çimento Fabrikası'ndan 1971'de emekli oldu. Yarım asır gazetecilik, başyazarlık, muhabirlik yapan ve şiirler yazan Ali Türk Keskin, gazetelerdeki fıkra yazılarında "Kale Bekçisi" takma adını kullandı. Efendiliği, mütevazı kişiliği, dürüstlüğü, nazikliği; ahlaklı, namuslu, millî değerlere bağlı ve inançlı oluşuyla Afyonkarahisar'da çok sevildi. 24 Ekim 1986'da vefat eden Ali Türk Keskin, şiir alanında tesirinde kaldığı Adanalı Ziyâ ile dayısı Çizmecizade Vehbî'nin medfun bulundukları Asri Mezarlık'taki kabre defnedildi. Afyonkarahisar’da "şairler mezarı" olarak anılan, ancak yeri tam olarak belli olmayan kabrin yeri çalışmalarımız sonucu tespit edilmiş ve yine girişimlerimiz sonucu bir kabir taşı yaptırılarak merhum üç şairin adları yazdırılmıştır.
Ali Türk Keskin, Adanalı Ziyâ'dan çok etkilendi. Bu etkilenişi gösteren şiirlerinden birisi, aruz vezniyle yazdığı "Ramazan" başlıklı kıt'ası olup, Ziyâ'nın felsefi kıt'alarını hatırlatır:
“Vecd-i Hakk zevk-i ilâhîyle musaffâ ruhlar
Çıkarak göklere ecrâmile seyretmededir
Tabiat reng-i ilâhîye bürünmüş bakınız
Ramazân geldi felek 'aşk ile devretmededir”
Şiir yazmaya küçük yaşlarda başlayan şairin ilk şiiri 1933'te Yeni Hayat dergisinde yayımlanır. Hem aruz hem hece vezniyle yazan şairin serbest yazdığı şiirleri de vardır. Şiirlerinin bazıları tarz-ı kadim üzere yazılmıştır. Şiirlerinde Afyonkarahisar'a çokça yer veren şair, Afyonkarahisar'ın tanınmış şairlerinden Adanalı Ziyâ'nın ve dayısı Çizmecioğlu Vehbî'nin tesirindedir. Şiirlerinde en dikkat çekici taraf hicvin ön planda tutulmasıdır. Dalkavuk" başlıklı hicviyesinde olduğu gibi pek çok şiirinde insanı ele alan Ali Türk Keskin; dalkavuk, ikiyüzlü, kâse yalayan insanları, ince bir dille hicveder. Yine "Şarlatan" isimli hicviyesinde de laftan, sözden anlamayan ve bilmediğini bilmeyen cahilleri edep dâhilinde hicveder. Bakan emriyle Malatya'ya tayin edilince hece ölçüsüyle yazdığı meşhur şiiri "Kusura Kalma Beyim Ben Gidemem Afyon'dan" şiiri de bunlardan biridir:
"Aç yatar, çıplak gezer, sırtımda taş taşırım,
Başıma bela yağsa sabreder alışırım,
Canıma kast eyleyen hasımla barışırım,
Yalnız, bir şey yapamam, çıkarma hiç kafandan
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.
....................................................................."
Ali Türk Keskin onurlu biriydi. Konuşmaları anlamlı ve düzgündü. Hayatında olduğu gibi hicvinde de saygıyı, sevgiyi ve nezaketi elden bırakmadı. Paraya, makama değer vermedi. Açık sözlü, dobra dobra ve samimi idi. Adanalı Ziyâ'yı hatırlatan "Rakı" şiiri, bu tarz şiirlerinden biridir:
"Allah'a şükürler olsun
Kin ve haset kirletmedi içimi
Ne muhtarlık düşündüm
Ne seçimi
Dünya bu
Kimi zevki kovalar kimi geçimi
Fakat bir başka alemdir
Şu rakının içimi
................................."
Eserleri: Benim Sesim (şiir) (1954); Kusura Kalma Beyim (şiir) (1965); Bir Su Gibi İçtim (roman).
DALKAVUK
"Yerini yadırgamaz her toprakta yetişir,
Döğmek söğmek vız gelir küfrettikçe gelişir,
Namevcut karakteri, bir lahzada değişir,
Dalkavuk derler buna usanmadan dil döker,
Önce elini öper sonra dişini söker.
Köpeğe benzetemem o mahlukta vefâ var,
Eşek desem malumdur, feylesof, işe yarar,
Ne yazık tavsif için kalem aciz lisân dar,
Dalkavuk derler buna her köşeye diz çöker,
Önce elini öper sonra dişini söker.
...................................................."
Vefatının 35. Yılında merhum Ali Türk Keskin’i hayırla ve rahmetle yad ediyor; mekanının cennet olmasını yüce Rabb’imden niyaz ediyorum.