Üç yılı Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen, 37 yılı üniversitede akademisyen olarak geçen kırk yıllık hocalık hayatımda maaşımın, derecemin, katsayımın ne olduğunu bilmediğimi beni yakından tanıyanlar bilir. 1994’te Ankara Üniversitesi’nden Afyon Kocatepe Üniversitesi’ne gelir gelmez akademik görevim yanında idari, sosyal ve kültürel görevlerle sınandım. Dersler, bölüm başkanlıkları, yönetim kurulu, komisyon ve dernek üyelikleri; konferans, panel ve anma günü konuşmaları; yerel gazete ve dergilerde yazılar ve televizyon programları derken yıllar su gibi akıp geçti. Hiçbir zaman Doçent, Profesör olacağım diye hesap yapmadım ve sorumlu bulunduğum görevleri gücüm yettiğince en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Bu süreçte-sorumlu bulunduğum görevlerimi aksatırım korkusuyla- Doçentliğe başvurabilmek için gerekli birinci aşama olan yabancı dile çalışamadım. 2010’lu yıllarda üzerimde hiçbir idari görev kalmayınca yabancı dil çalışmaya zaman buldum, sınavımı verdim ve 2016’da Doçent oldum. Rabbimin yardımı ve nasip etmesiyle 22 Ekim 2021’de de Profesör olarak atandım. Haberi alınca, omuzlarımda bir yük, üzerimde bir ağırlık hissettim. Sorumluluğumuz bir kat daha artmıştı. Allah (c.c.) yeni unvanımızın içini dolduranlardan ve asıl imtihanı kazananlardan eylesin.
Atalarımızdan, hocalarımızdan ve okuduklarımızdan öğrendiğimize göre Allahü teâlânın nasip ettiği “ilim”den ve ilmin yayılmasından sorumluyuz. Allah’ın (c.c.) bahşettiği zaman, sağlık ve akılla birlikte nasip ettiği ilmi, insanlığın yararına sunma göreviyle yükümlüyüz ve görevimizi yerine getirmediğimiz takdirde bu ilmin bize ahirette ateş olarak döneceği bilincindeyiz. Bilindiği gibi âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde ilmin önemi hususunda birçok “ilim lafzı” bulunmaktadır. Fakültedeki, kitap ve çiçeklerle canlılık kazanan odamın duvarında; çalışma masamdan her başımı kaldırdığımda ibretle baktığım duvarda asılı Atatürk tablosu ile İstiklal Marşımızın Osmanlıca metni üzerindeki tabloda Arapça olarak yazılı hadis-i şerif, benim, odama gelen öğrencilerimin ve dostlarımın dikkatini çekmiştir: “Rütbetü’l-‘ilmi a‘ler’rüteb” (Rütbelerin en yücesi ilim rütbesidir). Rabbim, yeni ataması yapılan rütbenin manevi bilincinde olanlardan ve hakkını verenlerden eylesin.
“İlim”, Allah’a giden yoldur. Bütün ilimlerin temelinde Allah’ı tanıma ve tanıtma gayesi vardır. Bütün ilimler, Allah’ı daha iyi tanımak ve tanıtmak için yapılır. Yazılı ve sözlü dini konulu çalışmalarda sıkça kullanılan; bazı çalışmalarda Peygamber Efendimizin bir hadisi, bazı çalışmalarda bir rivayet olduğu belirtilen, Allahü teâlânın; “İlmi isteyene, zenginliği istediğime veririm” sözü ilmin ve çalışmanın önemi açısından dikkate alınması gereken bir müjdedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus Allah’ın (c.c.) “adalet” ve “ihsan”ıdır. Allah, bu sınav dünyasında kulları arasında ayırım yapmadan ve inançlarına bakmadan, isteyene ve çalışana adaletli bir şekilde “ilim” de verir “mal” da verir. Asıl hesap “Mahkeme-i kübrâ”da görülecektir.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de beni en çok düşündüren ayetlerden biri “Alak” sûresinin ilk ayeti “İkra” ayetidir: “İkra bismi rabbikellezi halaka” (Her şeyi) yaratan Rabbinin adiyle oku!) Allahü teâlâ bu ayetiyle kullarına ilk mesajını vermekte ve ilk uyarısını yapmaktadır. Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.), kadın-erkek ilim yapmamız gerektiği ve ilmin önemi yanında biz kullarına; “Ey iman edenler, mademki iman ettiniz, verdiğiniz söz gereği imtihana tabi tutulacaksınız. Size zaman, sağlık, göz, dil, kalp ve beyin verdim. Yine sizin görmeniz, anlamanız, ibret almanız, kıyaslayıp düşünmeniz için âlemler yarattım ve size “akıl” verdim. Beni tanımak, varlığımı anlamak ve bana kavuşmak mı istiyorsunuz? İşte sınav dünyası kitabı ve işte ipucu bilgiler: Doğum ve ölüm, sabah ve akşam, gündüz ve gece, sıcak ve soğuk, ateş ve su, hava ve toprak, güzel ve çirkin, tatlı ve acı... İbret almanız gereken işte yıldızlar, güneş, ay, dünya; işte hayvanlar, böcekler, çiçekler, ağaçlar… Beni anlamak mı istiyorsun? İşte size bu değerlerle birlikte nasip ettiğim beyin, kalp, göz, kulak ve “akıl”. Gör, düşün, hisset, ibret al, kıyasla. Beni, kendi imkânlarınla ve kendi çabanla bul ve ahiretteki yerini -Cennet veya Cehennem- belirle” buyurur gibidir. İnsan bilgilendikçe, ilmen yükseldikçe ve Allah’ı (c.c.) tanıdıkça mütevazılaşır ve meyveli ağaç gibi başı toprağa eğilir. Cahil, kibirli insan ise meyvesiz ağaç gibi dik ve gururludur.
Kullarını sağlıkla, felaketle, mal-mülkle, evlatla, makamla ve ilimle sınayan Allah’ıma(c.c.), tabi tutulacağım her türlü sınavında başarılı olabilmek; din ü devlete, millete ve insanlığa hayırlı eserler bırakabilmek için gerekli sağlığı, zamanı ve ilmi bu kuluna bahşetmesi için niyaz eder, tazarruda bulunurum. Rabbim, nasip ettiği yeni unvan altında mahcup eylemesin. Âmin!