Maalesef ülkemizde sağlık çalışanlarına ve doktorlara şiddet bir türlü son bulmuyor.
Bu yasalarla olursa son bulması da beklenemez.
Son olay Şanlıurfa’dan geldi.
Üç kişi hastaneyi bassın.
Doktora saldır, darp et, işine engel ol, mahkemeye çık adli kontrol şartıyla serbest kal.
Bu kabul edilir bir durum değil.
Sonra doktor bu duruma isyan ederek diplomasını yırtıyor mesleği bırakıyor.
Doğru değil ama tepkisini gösteriyor.
Can güvenliği olmadığı bir yerde insan nasıl çalışır ki?
Birkaç hafta öncede Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesinden bir doktor telefonda bir magandanın tehdit etmesi üzerine istifa etmişti.
Görevi başında hastane ve sağlık kurumunu basıp sağlık çalışanlarını ve doktoru darp eden, hatta tehdit edene en az 1 yıl hapis cezası verilsin bakalım hangi maganda aynı eylemi yapıyor.
Acil durumlar dışında tedavi hizmetlerinden men et.
Bakın bakalım durum aynı oluyor mu?
Elbette sadece doktora ve sağlık çalışanlarına değil tüm meslekler, kadına, çocuğa, hayvana her türlü şiddete hayır.
Caydırıcı cezalar şart.
Neyse konumuz aslında bu değildi.
Mehmet Telek’i bilirsiniz.
Doktor Mehmet Telek, Milletvekili Mehmet Telek.
Gerçi buraları bırakıp İstanbul’a gitti.
Güzel sohbetlerinden bizi mahrum etti.
Bir konuşmamızda onun okul yıllarında hocalarından birinin bir sözü aklıma geldi.
Diyor ki, “Bazı branşlar vardır, cerrahi, doğum, kalp gibi.
Tedavi edersiniz hastanızın hali vakti yerindeyse ertesi gün yerel gazetede Doktora, hemşirelere, sağlık çalışanlarına teşekkür ilanı yayınlar.
Sizde havanızı atarsınız, daha da tanınır hale gelirsiniz.
Adam kalp krizi geçirmiş, Azrail aldı alacak, sizin marifetli elleriniz, doğru ve zamanında müdahale ile hayata döndürülüyor.
Adama ikinci bir yaşama şansı veriyorsunuz.
Ertesi gün gazetede tam sayfa ilan, “Kalp doktorum falanca’ya teşekkür ederim falan filan”.
O gün hastaneye geldiğinizde ayaklarınız yere basmaz.
Havanız yerinde.
Eşiniz hamile doğum yapıyor doktor ertesi gün gazetede teşekkür ilanı veriliyor.
Bunlar tamam da bazı doktorlar var ki onlar için hiç kimse ilan vermiyor.
Oysa diğerleri kadar önemli ve hayati.
Mesela siz hiç gazetede akıl sağlığıyla ilgili doktora ilan veren birini gördünüz mü?
Başka bir örnek basurumu tedavi eden doktoruma teşekkür ederim diye bir ilan gördünüz mü?
Ne kadar önemli bir branş.
Çok şükür henüz öyle bir sorunum yok ama olan arkadaşlarım var.
İnsanın hayatını mahvediyor.
Yaşam kalitesini düşürüyor.
Otursan oturamıyorsun, yatsan yatamıyorsun.
Neyin var dediklerinde bile rahatsızlığını söyleyemiyorsun.
Ayıplı gibi.
Değil arkadaş değil işte normal diğer organlarda olduğu gibi bu da bir hastalık.
Izdırap çekiyorsunuz çare doktorda gidiyorsunuz, “Doktor kurtar beni bu durumdan” diyorsunuz.
Doktor “hay hay, buyurun” diyor.
Tedavi ediyor birkaç ilaç sonra hadi güle güle.
Rahatlamış bir şekilde doktora teşekkür edip çıkıyorsunuz.
Ama ertesi gün gazeteye ilan vermek yok.
Çok ayıp değil mi.
Adam sizi büyük bir sıkıntıdan kurtarmış.
Tamam bir kalp cerrahı değil, beyin ameliyatı yapmadı ama size sağlığınız verdi.
Ayıp değil mi?
O doktorunda gazeteye çıkma hakkı yok mu?
Bak adı bile kocaman Genel Cerrah Operatör Doktor.
Üstelik sağlıkta teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin Basur tedavisinde doktor eli çok önemli.
Neyse konuyu değiştirelim.
Mesela bir sebepten dolayı akıl sağlığınız bozulmaya başladı.
Aileniz sizi çaresiz doktora götürdü.
Psikiyatri doktoruna gittiniz.
Teşhis konuldu tedavi başladı.
Hatta sizi hastaneye, Akıl ve Ruh sağlığı bölümüne yatırdı.
Doktorunuz ne kadar ünlü ve tanınmış olursa olsun siz hiç onun için gazeteye ilan veren bir hasta yakını gördünüz mü?.
“Kıymetli babamıza akıl sağlığının yerinde olmadığı teşhisi koyan sayın doktorumuz ….. ve ekibine teşekkür ederiz” diye ilana rastladınız mı?
Yani şimdi onlar da doktor.
Onlarında bir teşekküre ilanına ihtiyaçları yok mu?
Ayıp vallahi.
Bu arada Doktor Mehmet Telek’in sohbetlerini özledik.
Ara sıra yolu Afyonkarahisar’a düşerse bekleriz.
Tüm doktorlarımıza selam olsun.
Hepiniz canımızsınız.