Meşhur ve güzel bir söz var.
“İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir” derler.
Bizde zaman zaman her ne kadar Mehmet Emin Güzbey ile karşılıklı yazılarımızda atışsak da zaman zaman bir araya geliyoruz.
Cumartesi günü Odak Gazetesinde kahve içerken Belediye Başkanı Mehmet Zeybek çat kapı içeri girdi.
Eyvah, ne oluyoruz falan demeden Başkan Zeybek, “Benden habersiz kaçak kahve içiyormuşsunuz” dedi.
Dedik buyurun başkan bey sizde için dedik bir orta kahvede Zeybek başkana söyledik.
Daha biz bir şey demeden başkan anlatmaya başladı.
Biliyorsunuz Hatay’daydım.
Hatay yerle bir koca şehir kazınacak ve yeniden inşa edilecek.
Orada gördüklerimizi fotoğrafladık.
Onlardan bir fotoğraf sergisi yapacağız.
Çok vahim bir durum dedi.
Başkanım böyle olmaz.
O zaman biz bir kağıt kalem alalım böyle kuru kuruya sohbet olmasın bunları yazıya dökelim dedim.
Zeybek başkan biraz gönülsüz bazı sorulara da yazılmamak kaydıyla dedi.
Sayın başkan yazılmayacak soruyu niye soralım.
Biz soralım, siz yaşadıklarınızı gördüklerinizi anlatın.
Anlatın ki tedbir alalım, neler yapacağımızı bilelim.
Mesela ben Uydukent Hatay olmasın diye yazılar yazdım.
Hatay ile Uydukent zemini bir birine benzemiyor mu? Diye sordum.
Başkan Zeybek bir Güzbey’e birde bana baktı.
Nereden geldim buraya dercesine.
Yazılmamak kaydıyla diye bir kez daha başladı.
Baktım Güzbey’den bir hamle yok, “Burada konuşulan her şey yazılacak başkanım.
Biz sorularımızı soralım siz yazılacak kadar cevap verin” dedim.
Aslında çok daha fazla şeyler anlatacaktı ama yazılacak kadarını anlatmak kaydıyla tamam o zaman dedik.
Başkan Zeybek önce yaşanan deprem felaketiyle ilgili ilk günden beri neler yaptıklarını anlattı.
İlk gece Başkan Yardımcısı Murat Öner bir ekiple yola çıkıyor.
Konya civarında yaşanan bir kaza sonrası geri dönüyor.
Daha sonra Başkan Yardımcısı Süleyman Karakuş deprem bölgesine gidiyor.
Tanıdığı bütün belediye başkanlarını arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulunup bizden ne istiyorsunuz diye soruyor.
Afyonkarahisar Belediyesinin 84 iş makinesi araçları Hatay bölgesinde hizmet veriyor.
2. Günden itibaren Afbel otel aşçıları Hatay meydanında kurdukları mutfakta günlük 15 bin kişiye kahvaltı ve yemek veriyor.
15 gün önce Hatay’dan sonra İskenderun’da bize verildi.
Hatay milletvekilleri arayıp teşekkür ediyor.
En organize çalışan belediye Afyonkarahisar belediyesi diye.
Bir saat içinde deprem bölgesinde olan önceki valimiz Gökmen Çiçek ve Süleyman Soylu bir saat sonra basın toplantısı yaptı.
Gökmen beyi aradım bizden istediğiniz bir şey var mı diye.
2 tır çöp konteynırı gönderdik.
18 damperli kamyon, 22 çöp toplama kamyonu ve 100 temizlik görevlimiz, 9 iş makinası olmak üzere 84 aracımız Hatay ve İskenderun’da.
Bende 2 kez gittim.
Orada gördüklerimden sonra inşaat yapan biri olarak çok ders çıkardım.
Burada araya girdik.
İnşaat işleri yapan biri ve aynı zamanda Belediye Başkanı olarak gördükleriniz ve yaşadıklarınızdan sonra ne düşünüyorsunuz?
Zeybek başkan bir süre sustu, soluklandı kahvesinden bir yudum içtikten sonra, Müteahhitlik ve inşaat yapma kuralları yeniden yapılandırılmalı.
Yapı Denetim sistemi yeniden yapılandırılmalı.
Yapı Denetim şirketleri işlerini tam olarak yapmıyor.
Beton örneklerini gelip mikserden almalı, ama öyle yapmıyorlar, rast gele farklı mikserlerden ilk betondan örnek almaları gerekiyor.
Maalesef işlerini tam olarak yapmıyorlar.
İnşaatın demir işlerini yapan firma demirleri bağlarken bir atlayarak bağlıyor.
Benim yaptığım inşaatlarda her demiri bağlamalarını istiyorum.
Benden ekstra para istiyorlar maliyeti artırıyor ve zaman kaybına neden oluyor diye.
Olsun neyse farkını ben veririm diyorum.
Her cebine para koyan ben müteahhidim diye ortalık da dolaşmamalı.
Ciddi bir çeki düzen verilmeli.
Başkan Zeybek, Türkiye bir deprem ülkesi bir kere herkes bunu iyice anlamalı.
Elbette depremde her bina hasar görebilir.
Ancak hasar gören binadan insanlar hayatını kaybetmeden çıkmasını sağlamak iyi müteahhitin başarısı.
Son gittiğimde oğlum Ali Zeybek’i de yanımda götürdüm.
Gel bak sende bina yapıyorsun.
Deprem bölgesini gör, incele, neyi yanlış yapmışlar gözlerinle gör yaşa ve ondan sonra bina yap dedim.
Benim anlamadığım ev almaya gelen ailelerin hiç birisi inşaat ile kullanılan demir ve bina hakkında soru sormuyor.
Herkes içinde kullanılan mobilyaya rengine, fayansa bakıyor.
Başkan Mehmet Zeybek’e dedim ki, “Sayın başkan Hatay’a gittiniz yerle bir olduğunu ve şehrin tamamen kazınacağını söylüyorsunuz.
Hatay zemini ile bizim Uydukent zemini aynı değil mi?
Başkan Mehmet Zeybek bir kez daha durdu.
Yine bir bana birde Güzbey’e baktı.
Çok şey söyleyecek gibi derin bir nefes aldı.
Sonra Yazılmamak kaydıyla dedi.
Yazılmamak kaydıyla olayını kabul etmiyorum.
Yazmak için size bir soru soruyorum sizde yazılacak şekilde cevap verin dedim.
Başkan bir yudum su içtikten sonra, aslında söylemeyi düşündüğü bir çok şeyi konuşmaktan vazgeçti.
Ben hiç Uydukent’te inşaat yapmadım dedi.
Niye yapmadınız?
Uydukent zemini sağlam değil.
Sağlam zemin 80 metreden sonra sağlam zemin var.
Uydukent’te olması gereken kat 2-3-4 hadi en fazla 5 kat 6 kata izin verilmemeli.
Ben Uydukent’te iş yapmadım yapmam.
Yüksek kata izin vermem, yüksek kata karşı değilim.
Sağlam zeminde ve deprem izolatörü olsun gelsinler 10 kata izin vereyim.
Ama aksi durumda asla olmaz.
Birde aynı caddede 4 kat varsa orada 5. Kata izin vermem.
Başta sorduğum soruyu başkan Zeybek kurnazca savuşturdu.
Ben bir kez daha başkanım Hatay Zemini ile Uydukent zemini arasında bir fark var mı? diye sordum.
Sayın başkan benim niyetim kimseyi kırmak, üzmek, korkutmak değil.
Tek derdim Uydukent Hatay gibi olmasın istiyorum.
Varsa yapılması gerekenler şimdiden önlem alınsın istiyorum.
Yoksa benim işim felaket tellallığı yapmak değil dedim.
Başkan yine biraz durakladıktan sonra “Hatay ile Uydukent zemini aynı, fark yok.
Orası zamanında Amik gölüymüş, kurutulup tarım arazi yapılıyor.
5-10 yıl iyi ürün almışlar sonra zemin tarıma elverişli olmamamaya başlayınca yerleşim yeri olmuş.
Sonrasını görüyoruz.
Uydukent zemininin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Uydukent’te 80 metreden sonra sağlam zemin başlıyor.
Başka sorum yok başkan.