Gözümüz, kulağımız, yüreğimiz, aklımız Kahramanmaraş’ta, Hatay’da, Osmaniye’de, Şanlıurfa’da, Adıyaman’da, Kilis’de, Malatya’da, Gaziantep’de, Diyarbakır ve Adana’da.
Birçok ülkeden büyük bir alan 10 il, ilçeleri, köyleri, beldeleri yerlebir.
Binlerce insanımız hayatını kaybetti.
Daha kaç kişi enkaz altında bilmiyoruz.
Bu sadece bu yüzyılın değil, son 500 yılın beklide en büyük yıkımı olacak.
Yapılan binaların, özellikle depreme dayanıklı diye, deprem yönetmeliğine göre yapıldı diye adı rezidance olan milyonlarca para ödeyip alınan güvenle oturmayı hayal eden insanlar aslında kendilerine tabut aldıkları ortaya çıktı.
Yeni binalar yerle bir.
Oysa 30-40 yıllık müteahhit, mühendis, deprem kuralları olmadan inşaat ustalarının yaptıkları evler sapasağlam.
Bunların hepsini daha çok konuşacağız.
Özellikle Afyonkarahisar’ı daha çok konuşmamız lazım.
Kahramanmaraş’a, Hatay’a, Osmaniye’ye, Şanlıurfa’ya, Adıyaman’a, Kilis’e, Malatya’ya, Gaziantep’e, Diyarbakır ve Adana’ya üzülelim, elimizden geldiğince yardım edelim.
Ama!
Ama yaşadığımız şehirde yaklaşmakta olan deprem gerçeğini unutmayalım.
Pazartesinden tezi yok.
Özellikle Hastaneler, okullar, yurtlar incelenmeli.
Uydukent’ye yapılmış ve yapılmakta olan tüm inşaatlar yeniden ayrım, kayırmaca, bizden olan olmayan demeden tek tek incelenmeli.
Afyonkarahisar’da yapılan tüm inşaatlar 10 şiddetinde deprem olacakmış gibi yapılmalı.
Ömergecek, Erkmen, Gazlıgöl, Sultandağı fayları hala aktif.
Deprem geliyorum diyor.
Biz buna kulaklarımızı, gözlerimizi kapatırsak.
Bilime ve uzmanları duymazsak bir gece uyandığımızda enkaz altında kalan bizler, sevdiklerimiz, çocuklarımız, anamız babamız olabilir.
O zaman ağlamanın bir faydası yok.
Bir şey yapacaksak bunu hemen şimdi yapmalıyız.
Sonra!
Sonra çok geç oluyor.
Deprem üzerimizden silindir gibi gelip geçiyor.
Hatırlıyor musunuz?
Sultandağı depreminin 21. Yıl dönümü.
Hani unutup gittiğimiz.
Tarih 2002.
Aylardan 3 Şubat.
Saat 09.11.
6.5 şiddetinde meydana gelen Sultandağı depremi.
Antalya’dan benden önce başka bir ekip geldi.
Gece yarısı bende çıktım yola.
Sabaha karşı Çay’a geldik ilk gördüğüm Çay Belediyesi tarafından yapılan bir yerdi yerle bir.
Sultandağı’na girdiğimizde yıkılan evler, kurtarma çalışmaları.
Bir taraftan Kızılay çadır kuruyor, bir taraftan yaralılar hastanelere yetiştiriliyor.
Evlerin çoğu eski ve kerpiç evler.
Ne tarafa baksanız yıkıntı, yakınlarını kaybetmiş insanlar.
Acı, feryat, gözyaşı.
Dayanılır gibi değil.
O zamanlar Sabah Gazetesinde çalışıyorum.
Benim yaşadığım en büyük felaket Sultandağı Depremiydi.
Bir gazeteci, haberci olarak depremin en çarpıcı fotoğraflarını çekmek için yıkıntılar arasında dolaşıyoruz.
İnsan hikayeleri yapıyoruz.
Yine çok soğuk ve donuyoruz.
O zaman 10 gün boyunca deprem bölgesinde çalıştım.
10 gün boyunca aynı kıyafetler, ne duş, ne kıyafet değiştirme.
Böyle bir felaket, böyle acı olmaz diye düşünüyorum.
42 kişi yaşamını yitirdi.
Bolvadin’de caminin minaresi de yıkılmış ve hasar vardı.
Cuma namazı meydanda, sokakta kılındı.
Çektiğim fotoğraf sabah gazetesinde geniş bir şekilde yer aldı.
Aynı şekilde köyde, beldede, ilçede meydanlarda namaz kılındı.
Bakın size bir konudan bahsedeyim.
Şu anda deprem bölgesinde en çok tartışılan konu koordinasyon meselesi.
Çay’da yaşanan bir olay vardı.
Çay Kaymakamı Turgay İlhan makam arabasıyla bölgeyi gezerken Kızılay yardım kamyonları Sultandağı’nı, Çay’ı geçip Bolvadin’e gidiyor.
Oysa en büyük hasar Sultandağı ve Çay’da.
Kaymakam kamyonun yolunu kesiyor, “Nereye gidiyorsunuz?” diye soruyor.
Bize verilen talimat Bolvadin’e gitmemiz gerekiyor diyor.
Kaymakam, “Ben Çay kaymakamı olarak araca el koyuyorum.
Aracı Çay’a çek diyor”
Yardım malzemesi dolu kamyonu Çay meydanına çektiren kaymakam kamyonun üzerine çıkıyor ve yardım malzemelerini dağıtıyor.
Neden Kızılay kamyonları Sultandağı’na ve Çay’a değil de Bolvadin’e gidiyor.
İşgüzar bürokratların yalakalıklarından.
Çünkü o zamanki Bayındırlık ve İskan Bakanı Abdülkadir Akcan Bolvadinli olunca yardımlar hep Bolvadin’e gidiyor.
Oysa deprem Sultandağı depremi en çok hasar orada ve Çay’da.
Bakana yalakalık yapmak için yardımlar olması gereken yere değil Bolvadin’e gidiyor.
Bu durum elbette siyasetçilerin hoşuna gitmiyor.
Devlet Bakanı Hasan Gemici deprem bölgesini gezerken, Çay Kaymakamı Turgay İlhan’ın kurduğu sisteme göre yardımlar dağıtılırken bakan, “Niye insanlar böyle sırada alıp gitsinler dağıtın diyor.
Bakanın bu sözlerinden sonra yardım sırası bozuluyor ve yağmaya varan bir kargaşa yaşanıyor.
Kaymakam daha fazla dayanamıyor, “Efendim benim amirim olabilirsiniz ama bırakında işimizi bildiğimiz gibi yapalım” diyor.
Vay sen misin bunu diyen.
2 gün sonra Çay Kaymakamı Turgay İlhan sürgün ediliyor.
Olayı duydum, kaymakam ve görgü tanıkları ile görüşüp haber yaptık, ertesi gün 11 Şubat 2002’de Sabah gazetesinde manşet haber.
“Deprem Değil Bakan çarptı”
Bazen sırf bulunduğumuz konum gereği bilmediğimiz konularda bile talimat verme huyumuz var.
Oysa işi uzmanlarına bıraksak zaten işler yoluna girecek.
İşini yapmaya çalışan bir kaymakam bakanın talimatıyla Yozgat’ın Şefaatli ilçesine sürgün edildi.
Bazen deprem bölgelerinde gözden kaçan bir çok farklı hikayeler yaşanıyor.
Her zaman herkesin söylediği şey “liyakat” işi uzmanına teslim etmek.
Etmezsen olmuyor.
Bir çuval incir berbat oluyor.
Bu vesile ile yaşanan büyük felakete üzülelim ama kendi yaşadığımız acıları unutmayalım.
Unutmayalım ara sıra hatırlayalım.
Hatırlayalım ki ders çıkaralım.
Yaşadığımız bu kadar acıya rağmen bilime, uzmanlara kulak tıkamayalım.
Felaket yaşanmadan, başımıza gelmeden, canlarımız göçük altında kalmadan önlem alalım.
Yarından tezi yok.
Başta hastane, okullar, yurtlar sonra yapılmakta olan ve yapılacak olan inşaatlar 10 şiddetinde depreme dayanıklı olacak şekilde yapılmasını sağlayalım.
Rektör Mehmet Karakaş, İGM Başkanı Burhanettin Çoban, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, Vali Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, teknik oda başkanları, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser, mimarlar, mühendisler, müteahhitler, yapı denetim şirketleri şapkanızı önünüze koyun ve Afyonkarahisar’da bir felaket olmadan yapıla bilecek tüm önlemleri alın.
Sizin göreviniz ve işiniz göz göre göre gelen bir felakete karşı önleyici tedbirler almak.
Şehir başımıza yıkıldıktan sonra alacağınız hiçbir tedbir işe yaramaz.
Bir şey yapacaksanız hemen şimdi yarın yapın.
Yoksa iki elimiz yakanızda haberiniz ola.
Yaşanan depreme üzülelim.
Ama!
Dinar depremini unutmayalım.
Sultandağı depremini unutmayalım.
Erkmen, Ömergecek, Gazlıgöl, Sultandağı faylarını unutmayalım.
Fayların üzerinde yaşadığımızı ve 6.8 şiddetinde bir deprem olacağını unutmayalım.
Tedbir alalım.
Önlem alalım.
Bilime ve uzmanlara kulak verelim.
Ömer bey şuan afyon depremi için hiç bir hazırlık ve önlem yok. Müteahhit firmalar afyonspor a yardım yaptı mı işler yürüyor. Denetim şirketleri hak getire. Ruhsat verme süreci problemli...