Bir şehrin, bir ülkenin ve bir toplumun en önemli önceliği eğitim.
Eğitimli bir toplum oluşturamazsanız başarılı olmazsınız.
İnşaattan tıp’a, tarımdan sanayiye kadar eğitim her alanda önemli.
Afyonkarahisar’da eğitim üzerine yazı yazan birkaç gazeteciden biriyim.
Bunun sebebi 30 yıllık mesleki hayatımın her alanında eğitimin içinde olmamdan, son 11 yıldır da çocuk okutan bir veli olarak eğitimin içinde ve hatta bir parçasıyım.
Çok iyi öğretmen dostlar edindim.
Çok başarılı ve çalışkan eğitimciler tanıdım.
Özel okulları olan iş adamları tanıdım.
Efsane Milli Eğitim Müdürleri tanıdım.
Ve tanımaya devam ediyorum.
Afyonkarahisar’ın eğitimdeki durumu hakkında da çok yazılar yazdım.
Yanlış olan konuları gündeme getirmeye devam edeceğiz.
Bir gazeteci olarak, bir öğrenci velisi olarak yaşanan olumsuzluklara gözlerimi kaparsam haksızlık yapmış ve vebale girmiş olurum.
Bu yanlışlar ve başarısızlıklar olup biterken sen gazeteci olarak ne yaptın diyen olursa hiç olmazsa göğsümü gere gere ben yanlışlara yanlış diyerek yazılar yazdım diye biliyorum.
Başkaları ne yapar o onların sorunu.
Onları kendi vicdanları ile baş başa bırakıyorum.
Son bir haftadır LGS sonuçları açıklandıktan sonra Türkiye 1.si olan Onur Yılmaz’ı kabul etmek için atanmış ve seçilmiş yöneticiler bir biri ile yarışıyor.
Tıpkı geçen ay Umut Öker’de olduğu gibi.
Hatırlarsınız Umut Öker’de Darüşşafaka bursunu Türkiye 1.si olarak kazanmıştı.
Her iki öğrencimizi de tebrik ediyorum.
Ne kadar özlemişiz Afyonkarahisar’da başarılı bir öğrenci görmek.
Başarıya ne kadar açmışız değil mi?
Herkes bu genç kahramanlarımızı kabul edip onlarla fotoğraf çektiriyor.
Başarıyı sahiplenmek, başarılı biriyle yan yana olmak ne kadar güzel değil mi?
Keşke bu iki çocuğumuzun başarısı il geneline yaya bilsek.
Bunun için hep birlikte bir çözüm üretebilsek.
İşte o zaman başarıyla övüne biliriz.
Umut’la umutlandık, Onur’la gururlandık.
Çok güzel keyfini çıkartalım diye bu güne kadar bekledim.
Onur’un babasıyla ilk gün telefonda görüştüm İstanbul’dayız Pazar günü döneceğiz dedi.
Sonrası zaten malum.
Maalesef Eğitim ve sporda başarıya giden yolda çocuklar ile bir tek aileleri ilgileniyor.
Başarıya giden yolda okul öğretmenlerinin verdikleri eğitim tek başına yetmiyor.
En az 3 farklı yayın evinin test kitaplarını çözmeniz gerekiyor.
Aylık bin liraya yakın bir bütçe ayırması gerekiyor velinin.
Yetmiyor!
Mutlaka matematik ve Türkçe başta olmak üzere en az 4 farklı özel ders almanız gerekiyor.
Şansınız varsa iyi bir hoca buluyorsunuz.
Bulduğunuz hocada saat başı 500 TL’den başlıyor.
Başlıyor diyorum üstü var.
Artık veli ne kadar ders kaldıra bilirse.
Etüt merkezleri var.
Başarıya giden yol zor ve dikenli olsa neyse bir yere kadar katlanacağız ama.
Başarıya giden yola anne ve babaların küçük bir servet sermesi gerekiyor.
Başarı tek başına olmuyor.
Elbette para tek başına başarı getirmiyor.
Öyle olsa çok paralı mermercilerin çocukları derece yapardı.
Burada en büyük pay elbette öğrencilerin.
Onda bir yetenek yoksa siz ne kadar hangi hocaya para akıtırsanız akıtın bir işe yaramaz.
7. sınıftan üniversite sınavına kadar bu sistem maalesef böyle.
Aynı şekilde sporla uğraşan çocukların anne babaları da öyle.
Futbol dışında tüm branşlarda zafere giden yolda tek başınasınız.
Milyonlarca çocuk arasında başarıp kazanırsanız işte o zaman herkes sizi sahipleniyor.
Ama o güne kadar sizin varlığınızdan kimsenin haberi bile yok.
Mesela bazı okullarımızda öğrencilerin her sabah ocak’ta şubat’ta sabah namazıyla gittiğini biliyor musunuz?.
Bu çocuk her sabah 06 gibi kalkıyor.
Daha gün doğmadan 07.20’de derse başlıyor.
O saatte birçoğunuz hala yataklarında uyurken.
Revamıdır bu çocuklara bu saatte okula göndermek?
Bunlara rağmen Umut Öker gibi Onur Yılmaz gibi çocuklarımız çıkıp başarıyı yakalıyor.
İkisini de tebrik ediyorum, kutluyorum.
Başarıyı sahiplenmek ne kadar güzel değil mi?
Hadi bu iki çocuğumuz herkese umut olsun.
Daha fazla çocuğumuz başarılı olsun, il yüzdeliğimiz artsın diye bir kafa yoralım.
Şimdi tam zamanı değil mi?
Aksi halde Umut ve Onur’u yanınıza alıp poz vermenizin hiçbir anlamı yok.
Çünkü bu iki çocuğun başarısı sadece ve sadece öğretmenleri ve kendi anne babaları sayesinde.
Ve onların kendi yetenekleri ile oldu.
Gelelim bayram mesajına.
Vallahi kimse kusura bakmasın ben bu sabah siz bu satırları okurken Antalya’ya doğru yola çıkmış olacağım.
Fesatlık yapmayın, 5 yıldızlı otelde tatil yapacak kadar zengin değilim.
Hele de bayramda.
Ama Finikeli bir hanım bulacak kadar akıllıyım.
Her yaz Finike’de tatilim hazır.
Ama sadece o değil bende Manavgatlıyım.
Aile evimiz var tatil yine beleşe geliyor.
Yetmedi Antalya merkezde de kendi evimiz olunca Konyaaltı plajından bir şezlong kiralamanız yetiyor.
Bu hayat pahalılığında tatile gitmek elbette akıl karı değil.
Aklımı seveyim.
Bir baktım bizim Hafize Özmen ve Alparslan Özmen Finike’ye gitmiyor mu?
Ne tesadüf araçta beleşe geliyor.
Hafize Özmen, “Biz Finike’ye gidiyoruz gelir misiniz?” dedi.
Hemen atlamadım, önce istemem yan cebime koy yapar gibi yaptım.
Baktım ısrar etmeye niyeti yok hemen atladım, “Vallahi Afyon’da Cafeyi açmam lazım ama siz şimdi yolda kaybolursunuz falan.
Geleyim bari” diyerek teklifi kaçırır mıyım.
Afyon Finike nereden baksan kişi başı 250 TL otobüs bileti.
Biz 4 kişiyiz gitti mi 1.000 TL.
Yolda yedin içtin 250’de o.
3-4 binde orada harcarsın.
Birde bunun geri dönüşü var eyvah eyvah aklımı oynatacağım.
En akıllısı Afyon’da kalmaktı.
Neyse ki Hafize Özmen’e yol boyunca “Onun arabası var güzel mi güzel, şoförü de var özel mi özel” diye diye şarkı söylerim.
Neyse yani ben kaçtım, Afyon size emanet.
İyi bayramlar diliyorum.
Sağlık ve güzellikleri içinde geçsin.
Bayram sonu yine kaldığımız yerden yazmaya devam.
Parmak arası terlik giydiğimi, güneşlenirken etrafı nasıl süzdüğümü, sıcak kumlardan serin denizlere nasıl daldığımı yazmayacağım.
Bak şimdi bazılarınız kıskandı galiba.
Hadi gelin beraber gidelim takılın peşimize.