Büyük taarruz’un 100. Yılındayız.
Her ne kadar hala bir arpa boyu yol almadan zaman eriyip gitse de bu sene Zaferin 100. Yılı.
Bakın 9 Şubat 2015 yılında yazdığım bir yazı vardı.
Tozlu raflardan indirip bir kez daha gündeme getirmek istiyorum.
Gerçi Afyonkarahisar Müzeleri pek sevmiyor.
Afyonkarahisar’ın ziyaret edilen tek müzesi Zafer Müzesiydi.
2018’in başlarında tadilat yapacağız diyerek kapısına kilit vurdular.
2018 geçti.
2019 geçti.
2020 geçti.
2021 geçti.
2022 geçiyor hala tadilat işine başlanmadı.
Bir ara başlanır gibi oldu sonra uykuya bırakıldı.
Sanki bırakın kendi kendine yıkılsın da kurtulalım gibi bir akıl var.
12 yıldır bitirilemeyen yeni müzeyi saymıyorum bile.
İzmir yolunda Panoramik Müze yapıyoruz diye başlanan ama daha sonra kuşa çevrilerek İstiklal tanıtım merkezine dönüşen bir felaket var önümüzde.
İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi var ama yerini bilen yok.
Üniversitenin içinde bir yerlere sakladılar.
Alimoğlu’nun ofisi koca bir müze olacak kadar malzeme dolu ama sadece onu ziyaret edenler göre biliyor.
Afyon Müzesi var Türkiye’nin en fazla eserine sahip deniliyor ama çoğu kapalı kapılar arkasında depoda.
Neyse biz konumuza dönelim.
Hani Büyük Taarruzun 100. Yılı ya.
Bundan 7 yıl önce yazdığım ve sonrasında yapılmasına karar verilen esir müzesi hikayesi vardı.
Müze başlangıç olarak Taşhan’da kurulacak.
Daha sonra başka bir yere taşınacak.
O başka bir yer ise eski Devlet Hastanesi’nin olduğu yerde yapılacak olan Kent Müzesinde önemli bir yerde Afyon Esir Müzesine verilecekti.
Taş Medresede başlaması önemliydi.
Neden önemliydi?
Çünkü esirler İmaret Camii yanındaki medresede kalmış.
Aynı şekilde Ermeni mahallesinde de bir dizi terk edilmiş evde ve bugün sadece temelleri ve mihrap duvarının bir kısmı kalmış olan ermeni kilisesinde kalmışlar.
Olay şöyleydi kıymetli Afyonkarahisarlılar.
Bir dönem Afyon’da yaşamış rehber ve tarih araştırmacısı Doğan Şahin’in gündeme getirdiği proje beni heyecanlandırdı.
Termal turizmin başkenti iddiasındaki bir şehir için yabancı turistlerin şehre gelmesi için güzel bir fikir.
İşte Doğan Şahin’in projesinin detayları ve onun izlenimleri.
Afyonkarahisar antik kentler, kaleler, camiler, kervansaraylar, mezar ve tapınaklar, köprüler, mağaralar, kaplıcalar, koruma alanları, kuş gözlem alanı, müze ve sair ören yerleri, Frig vadisi ve sağlık turizmine yönelik çekim noktalarına sahip bir güzel ilimiz.
Benim de 3 senemi geçirdiğim, uzun yıllar yurt dışında yaşadıktan sonra geri dönüş yaptığım ülkemde ilk yerleştiğim yer olmuştur.
Afyon benim ülkemdeki geçmişime dair hafızamı tazeleyen, bir anlamda her yönüyle özüme geri dönmemi sağlayan bir yerdir.
Bu çıkış noktasından hareketle, Afyonkarahisar tarihi son 8-9 yıllık yaşamımda en önemli uğraş alanım haline gelmiştir.
Yukarıda saydığımız turizm çeşitliliğine sahip Afyonkarahisar’ın yakın zamana kadar pek de fazla bilinmeyen ancak birkaç kişinin şahsi çabalarıyla ve değerli Afyonkarahisar basınının ilgisiyle bilinir hale gelen yönü vardır ki biraz dikkat sarf edilirse, alternatif bir tarih turizm noktasına Afyonkarahisarı çekmesi kaçınılmazdır.
Bilindiği üzere 1. Dünya savaşı ve takiben de Kurtuluş savaşı sırasında Afyonkarahisar coğrafyasının oynadığı rol dillere destandır, en küçüğümüzden en büyüğümüze kadar Afyonkarahisarı “kurtuluşun kazanıldığı yer” olarak biliriz.
20 YY başlarında tren yolları ve karayollarının kesiştiği ve antik dönemden beridir müstahkem mevki olan Afyonkarahisar, bu özellikleri nedeniyle 1. Dünya savaşı esirlerinin hemen tamamının yolunun geçtiği bir kent olmuştur.
1915-1919 tarihleri arasında herhangi bir anda ortalama 2000 İngiliz, Fransız, Rus, Sırp, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli vb işgal askerleri esir olarak burada tutulmuş.
Buradan ülkemizin çeşitli noktalarında bulunan, başta Pozantı/belemedik demir yolları inşası olmak üzere, esir kamplarına dağıtımları yapılmış, bazıları Afyonkarahisar’da ölüp gömülmüş.
Bu döneme ait yüzlerce resim bulunmakta.
Aynı şekilde, esaret sonrası esirlerin yazdığı kitapların hemen tamamında Afyonkarahisar’dan bahsedilmektedir.
Örneğin Afyonkarahisar’ın ilk Belediye Başkanı olan Halil Agadan söz edilmekte, Kurtuluş savaşı sonrası Atatürk tarafından da taltif edilen bu şahsın esirlerin arasında serbestçe girebildiği, onların çarşı alışverişi yaptığını anlatmaktadır.
Bittabi, Halil Beyin teşkilat-ı mahsusa üyesi olduğunu söylemek mümkündür. Bugünkü İmaret hamamının orada yıkanan esirlerin uğrak yerlerinden birisi olduğunu anlıyoruz.
Hemen yanı başındaki medresede ise esirler kalmış.
Aynı şekilde Ermeni mahallesinde de bir dizi terk edilmiş evde ve bu gün sadece temelleri ve mihrap duvarının bir kısmı kalmış olan ermeni kilisesinde kalmışlar.
Özetle, 1. Dünya savaşına dair birçok belgede Afyonkarahisar’ın adı geçmektedir.
Afyonkarahisar’ın bu özelliğine dair günümüzde çeşitli yabancı medyada da yazılar olduğunu görüyoruz.
Zaman zaman da bir kısmı ile Afyon medyasında röportaj yapılan ve çoğunluğu da sessiz sedasız yüzlerce turist, esirlerin torunları ya da kitapları okumuş olanlar sadece bu nedenle Afyonkarahisar’a gelir.
Benim uzun yıllardır Afyonkarahisar sevdalıları ile tartıştığım bir konu vardır ki bana göre Afyonkarahisarı 1. Dünya savaşının bu kısmı ile ilgili olarak odak noktasına getirebilecek bir Savaş Esirleri müzesi açılmasıdır.
Alternatif tarih turizmi olarak mükemmel olacaktır.
Böyle bir müze için benim öngörüm en iyi yer taş medrese olup, imaret camiinin de bu çekimden faydalanacağı, civardaki esnafın faydalanacağı kuşkusuzdur.
Tahsis edilecek birkaç odada resimler, video gösterileri, kitaplar, afişler broşürler, hediyelik eşyalar, yurt dışındaki ilgili kuruluşlardan talep etmeyi planladığım gerçek, orijinal eserler, hatıratlar olacaktır.
Ve dünyanın ilk Savaş esirleri Müzesi olacaktır.
Bu açıdan 100. Yılda bu müze açılmalı, tüm dünyaya tanıtım fırsatından faydalanılmalıdır.
Doğan Şahin’in yazısı böyle.
Kendisiyle zaman zaman telefonla görüşüyoruz.
Daha önce bende Anzak askerlerinin fotoğraflarını ve bazı anılarını buradan sizlerle paylaşmıştım.
Çünkü yüzlerce Anzak askeri Afyon esir kamplarında kaldılar.
Birçoğunun günlüklerinde kaleme aldıkları anılarında Afyon’dan övgüyle bahsediyorlar.
Bir kısmının mezarları burada.
O nedenle Afyon Dünyanın ilk ve tek esir müzesini kurabilir.
Ve mutlaka İngiliz, Fransız, Rus, Sırp, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli ve diğer ülkelerden fotoğraflar belgeler, alınabilir.
Bu konu gündeme geldiğinde benim çok ilgimi çekmişti.
Dönemin Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ilgi duyuyordu ve Taş Medresede kurulması konusunda bir yaklaşımı vardı.
Ama sonra kaldı.
Sizce de güzel bir proje değil mi.?
Termal turizm, doğa ve tarih turizmi önemli ama asıl önemli ve daha fazla getirisi olacak yabancı turist guruplarını çekmek için Afyonkarahisar’da gerçek anlamda bir panaromik müze yapılmalıydı.
Hala yapılmalı.
Bunun bir başka bölümüne ise çeşitli dönemlerde Afyonkarahisar’da esir kalmış yabancı askerlerin bilgi ve belgelerinden oluşan dünyanın ilk “Esir Müzesi” Afyonkarahisar’a yapılabilir.
Düşünsenize bir tarafta dünya tarihinin en muazzam zaferinin kazanıldığı “Büyük Taarruz Panoramik Müze” burada Türk kahramanlarının destanını anlatırken, hemen yanı başında ise “Esir Müzesi” burada ise savaş sonrası Türk halkının esirlere ne kadar iyi davrandığı ve insanca muamele ettiğini göstereceğiz.
Burada kalan esir askerlerin bir çoğunun yazdığı kitaplardan Afyonkarahisar’dan övgüyle bahsediyor.
Savaş sırasında düşmana aman vermek yok.
Ama savaş sonrası ise esir alınmış askerlere ne kadar mahrem etli olduğumuzu tüm dünya biliyor.
Ne dersiniz Afyonkarahisar’da bir Esir Müzesi olur mu?