Kalpler ahir zaman kirleriyle paslanmış, kararmıştı. “Bugünlerde herkes sıkıntıdan şekvâ ediyor.” Kuraklık iyiden iyiye varlığını hissettiriyordu. “Âdeta manevi havanın bozukluğundan…”Arzdan semaya dualar yükseliyordu. Umumi bir sıkıntıdan insanlar, aydınlık bir saban için ümit ışığı bekliyordu. Yeryüzünde bütün mahlûkat, denizlerdeki balıklar dâhil nura, huzura, berekete susamışlardı.
Rahmet bulutları belirdi gökyüzünün derinliklerinden… Her güzelliğin, şirin nimetlerin, müjdeli haberlerin geldiği yere çevrilmişti nazarlar. Cenab-ı Hakkın şefkat ve rahmet eserleri gökyüzünde tecelli etmeye başladı. Bulutlar merasim geçidiyle hazırlanıyorlardı. Onun mülkünde her şey, tevhit mühürlerini, kudretini, azametini ve isimlerinin işaretlerini gösteriyordu. Duaya eden gönüller ve kalkan ellerin arzusu sağanaklarla gelmeye başladı…
Gök kubbeden kar taneleri, beyaz ve saf mücevherler gibi süzülmeye başladı. Her zerresi zarif, süslü, temiz, beyaz kristaller peş peşe yeryüzüne iniyorlar. Rabbimin hazinesinden melekler, envai çeşit şekiller, motifler, desenlerle tezyin edilmiş damlacıkları taşıyordu. Sanat harikası bolluk ve bereket müjdeleri gökyüzünden sevinçle raks ederek, emir tahtında savrulup arz-ı endam ediyorlardı.
Rüzgârla tüy hafiliğindeki savrulan kar taneciklerinin pamuklar, çiçekler, kuşlar, arılar, kelebekler gibi süzülüşlerine Karacaoğlan: “İncecikten bir kar yağar, Tozar Elif Elif diye.” (Elif, Allah isminin ilk harfidir.) Kudret-i İlahi’den yeryüzüne tozarak inen kar tanelerindeki inceliği ve zarafeti anlatmış.
Çocuklar, kar sevinciyle bayram havasında sokaklara koşuştular. Büyükler, pencereden onların oyunlarını tebessümle seyrederken rahmet hazinesinden inen, kar taneciklerindeki kristallerin sonsuz şekillerini, süslü moleküllerini ve görünüp kaybolan sanat eserlerini tefekküre daldılar…
“Evet, herkes kâinatı kendi âyinesiyle görür.” Farklı mülahazalarla baksalar da arzın yüzü beyaz ve temiz örtü ile kaplanmıştı. İşârâtü’l- İ’câz isimli eserdeki latif anlatımına bakalım: “Arz, kış mevsiminde kardan mamul beyaz elbiselerini giyer, oturur. Bahar mevsimi gelince o beyaz elbiseyi üzerinden çıkarır, zümrüt gibi yeşil halılarını sahralarına serer, yem yeşil gömleklerini dağlara giydirir. O dağların şahikalarının başlarına beyaz sarıklarını sarar ve bu güzel inkılâp ve manzaralarıyla kudret-i İlahiyyenin mu’cizelerini hikmet-i İlahiyenin nazarına arz eder…”
“O her şeyi en güzel şekilde yarattı.” Secde Suresi 7. Ayetin işaretiyle kâinatta nizam, intizamla işleyen güzellikleri şuur ile anlamalıyız. Mesela: “Kar”ı pek bâridâne ve tatsız telâkkî ederler. Hâlbuki o bârid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gayeler ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez…” Sözler,18. Söz.
Semanın müzeyyen yüzünden inen rahmet tanecikleri nurlu beyazlığıyla gönüllere huzur ve sürür veriyordu. Karanlıktan sonra şafak aydınlığının geldiği gibi, Cennet asa bahar güzelliklerinin kar ve nur perdesinin arkasında olduğunu hatırlayalım. Kış formasında kar nimetinin nüktesini tefekkürle mütalaa etmeye çalışalım.
Büyük kâinat kitabının arz sayfasında “…bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevad-ı Kerîm…”Sözler,7.Söz. Cenab-ı Hakkın fikir ve şuur sahiplerini imana ve tevhide davet eden muhteşem saltanatının işaretlerini, eserlerini görüp anlamalıyız. “Senin tarif edicilerin, bütün masnuatındaki (sanatlı yaratılanlar) mucizelerindir.” Demeliyiz…