Cuma namazı çıkışında caminin avlusunda iki genç, proje çalışmalarını tanıtıyorlardı. Yaptığımız bir iyiliği yazmamız, yapılan iyilikten sonra içimizden geçen duygularımız ve iyilik görenin tavrı ve hissiyatı soruluyordu. Yazıp gösterdikleri sandığa attım. Ayrılırken tebrik edip başarılar diledim. Onlar da teşekkür ettiler.
Orada yaşlı bir amca, gençlere beni mazur görün anlamında: “Ne yalan söyleyeyim, aklıma hiçbir şey gelmiyor! Ne yazsam ki” diyordu. Biraz sonra, kendi zihnimi yokladım. Nefsimi sorguladım, vicdani muhasebe yaptım. Şahsi ibadetlerin ve mensup olduğumuz hizmet aksiyonu dışında; riyadan, gösterişten uzak yaptıklarımı hatırlamaya çalışırken az-çok zorlandım.
Oysa her insan, Allahın kendisine lütfettiği nimetlerden ihtiyaç sahibi olan insanlara, varlıklara tasadduk etmeyi, iyilik yapmayı Sevgili Peygamberimiz (asm) Her fırsatta tavsiye etmiştir: “Her iyilik sadakadır.”(1) “ İnsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir.”(2) “Bir mümini sevindiren, beni sevindirmiş olur.”(3) buyurmuştur.
İyilikten sayılırsa... Yıllar önce, soğuk bir kış günüydü. Sabahın erken saatinde her taraf karlarla kaplı, poyraz olanca şiddetiyle esiyordu. Yetiştirme Yurdundaki göreve giderken, iliklerime kadar üşüdüğümü hissettikçe boynumdaki kaşkolün ucunu pardösünün içinden çıkarıp elimle ağzıma, burnuma tutarak yürüyordum.
Her sabah olduğu gibi düzenli şekilde okullara giden, çırak olarak çalıştığı iş yerlerine sevk edilen o gençlerden karşılaştıklarımızla selamlaşıyoruz. Yurda yaklaştığımda bir çocuk dikkatimi çekti. Yurttan çıkmış, giydiği ceketle işe gidiyordu. Yanıma çağırdım. Parkesini niçin giymediğini soracaktım ki saçlarının da ıslak olduğunu fark ettim!
Mevlit, az konuşan, sessiz, çekingen bir mizacı vardı. Belli ki duş alırken yatakhane kapanmış olabilir. Çocukların okula, çırakların işyerlerine zamanında gitmeleri bir kuraldı. “Haydi, çocuklar kimse kalmasın!” Uyarısı ile Mevlit, kimseye bir şey söyleyemeden, herkesle beraber işe geç kalmamak için apar topar yola çıkmış olmalı!
Bir ustanın yanında su tesisatçılığı işkolunda çırak olarak çalışıyordu. İnşaatların beton plakalarını eski usul çekiç-murçla delerek su borularının montajını yapıyorlardı. Her tarafı açık inşaat yapılan binada, soğuk betonları el gücüyle delmekti onun işi. Şimdiki gibi beton delici hiltli, darbeli matkap gibi teknik malzemeler olmadığı için her iş bilek gücü yapılır, delinir, kırılırdı.
Konuşmaya bile zaman yoktu… Mevlit’le birlikte hızlı adımlarla yurda dönüyoruz. İçimden iyi ki bu saf ve temiz kalpli masum gençle karşılaştım, diye geçti? Zavallı çocuk, o keskin soğukta akşama kadar neler olurdu, diye hala aklıma geldikçe ürperirim.
Mevlit’le birlikte Yurda girdik. O devirde yurtta saç kurutma makinesi olmadığı için, kalorifer ocağında saçını kurutmasını sağlamak en pratik yöntem olarak aklıma geldi. Beraber kalorifer haneye girdik. Ocağın kapağını açtım ve Mevlit’e başını ateşe tutmasını söyledim. Kuvvetli ateş karşısında başından buharlar çıktı ve saçları çabucak kurudu. Rahatlayıp ferahlamıştı. Yüzüme baktı, gülümsedi! Bundan sonra başı ve vücudu ıslakken dışarıya çıkmamasını, sağlığına dikkat etmesini hatırlattım.
O her sözüme, tamam, olur, evet gibi cevaplar veriyordu. Sonra kilitlenmiş yatakhaneyi açıp dolaptan parkesini alıp giydi. Kaşkolünü, beresini taktı ve sabahın ayazında yola koyuldu…
Mevlit, çocuk kalbinin sessizliğiyle çekingenliği ve olanca masumluğuyla meslek öğrenerek hayata hazırlanıyordu. O yüzüme bakıp tebessümle “Allaha ısmarladık hocam.”dedi. O soğuk havada hızlı adımlarla işe giderken caddede gözden kayboluncaya kadar arkasından baktım…
Mevlit ve arkadaşları hayatın zorluklarına sabrederek çıraklık, kalfalık ederek yetişip usta oldular. Sıkıntılı bir süreçten sonra huzurlu geleceğe hazırlandılar. Başarılı, sağlıklı, mutlu bir insan olarak hayata tutundular. Ahlaklı, faziletle ve dürüst insanlar, ustalar olarak iş sahibi oldular. Yuva kurdular, aileleri, çocukları oldu. Saygın insanlar olarak toplumdaki yerlerini aldılar.
Allahın verdiği sayısız nimetlerle donatılmışız. Zihnimizi her yokladığımızda bir çırpıda karşılık beklemeden yaptığımız sayısız iyilikler, hayırlar, fedakarlıklar ve güzel davranışların hemen hatırımıza gelmesi temennisiyle…..