Yoğun geçen çalışma temposu içersinde ziyarete gelen iki arkadaşıma geç de olsa zaman ayırma fırsatım oldu. Onlarla beraber huzurevine gelen üçüncü kişiyi tanımıyordum. Yaşlı bir kişi olduğu için onunla çabuk diyaloga geçtik. Samimi sohbetimiz koyulaşınca ötekiler: “Bizler yad el olduk, Bey Amca tanış oldu. Sanki O, bizi buraya misafir olarak getirmiş gibi oldu.” Dediler. Sakin duruşlu, olgun ve kibar konuşmasıyla boş bir insana benzemiyordu. Kulağındaki işitme cihazına rağmen söylenenleri rahat bir şekilde anlıyor, uygun ve yerinde cevaplar veriyordu. Hemen karşılıklı bir ülfet ve samimiyet oluşmuştu. Biraz daha konuştuktan sonra Ömer Hulusi Beyin hak aşığı, şair olduğunu söylediler. Yüzünden iman ve İslam esintileri fark edilen yaşlı insandan birkaç kelam şiir söylemesini rica ettim. Hangi konuda istediğimi sorunca ezberinde çok şiirinin olduğunu anladım. Peygamberimiz (s.a.) hakkında şiirinin olup olmadığını sorunca O, anlatmaya başladı. Mukaddes topraklara yakında gitmiş. Oranın havasını koklamış, zemzemini içmiş, hasret gidermiş ve âşıkane gönlünün terennümlerini şiire çevirmiş. Beytullah’da gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini satırlara, şiir olarak yazılara dökmüş bir şairin şiirini okudu: Durdum da tavafı seyrettim hayran, Gördüm bir kâinat misali devran, Hangisi melektir, hangisi insan, Şaşırdım çok zaman Beytullah da ben. Bir sağnak misali selam yağmuru, Kimi sırılsıklam kimi kupkuru, İhlâs ateşinde nice hamuru, Pişiyorken gördüm Beytullah da ben. On kıtayla Kâbe-i Muazzam’daki halet-i ruhuyesini anlatan şiirini okuduktan sonra benim beklediğim ve merak ettiğim şiire sıra gelmişti. Medine’ye doğru yola koyulunca coşmuş Ömer Hulusi Bey: Güzel huydan, tatlı dilden Hepsi gider bir gün elden Seslenirim ta gönülden Muhammet’e gidiyoruz(s.a.) Beyaz saçlar dökülmeden Selvi boylar bükülmeden Mezar taşım dikilmeden Muhammet’e gidiyoruz(s.a.) Mavilikler kararmadan Yeşillikler sararmadan Vakit fazla daralmadan Muhammet’e gidiyoruz(s.a) Ezberindeki şiiri coşkuyla, aşkla ve sevgi dolu duygularla okurken yoğun bir iş temposundan sıyrılıp çıkarak o ulvi ve kutsal mekânlara kalben ve manen bizleri götürüp Kâbe’de tavaf ettirdikten sonra sevgili Peygamberimizin (s.a.) huzur-u saadetlerine ulaştıran Ömer Amca’ya takdir ve teşekkürlerimizi bildirdik. Aramıza yeni katılan şair Ömer Hulusi CAN’ın bir dörtlüğü de şöyle okumuştu: Ecel yastığına koyunca başın Akıtırsın gözünden kan ile yaşın İman Kur’an olur senin yoldaşın Azrail’e canını verdiğin zaman Ömer Amca daha sonraki zamanda bir Umre ziyareti dönüşünde memleketi olan Ankara havaalanında vefat etti. Memleket topraklarından ebedi aleme yolcu edildi…