Bu sözün sonu yoktur. Zeyd; kalk, söz Burak’ını bağla!
Söz, söyleme kabiliyeti ayıpları açar, gaypların perdelerini yırtar.
Allah bir zaman için ( ölüm gelinceye kadar) gizli kalmayı tercih eder; şu davulcuyu sür ve yolu kapa!
Söz atını hızlı sürme; yularını çek; gizli olan sırları meydana çıkarma; onların gizli kalması iyidir.
Cenâb-ı Hak ümitsizler de kendine ibadetten yüz çevirmesinler ister.
Onlar da Allahın ibadetiyle şereflensinler ve taatiyle meşgul bulunsunlar (ister.)
Ta ki onlar da bir ümitle ümitlensinler ve bir zaman o ümidin arkasından koşsunlar.
Allah’ın merhameti herkese şâmil olduğundan, Hak diler ki, rahmeti iyiye de kötüye de ışık tutsun.
Emir ve esir herkes ümit ve korku ile Allah’tan çekinsin.
Bu korku ve ümit (gayb-ı ilahinin) perdesidir ki, herkes bu perdenin ardında beslenip yetişsin diye perde ardına girmiştir.
Ümit ve korku perdesini yırttığın zaman gayp bütün gösterişiyle meydana çıkar.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Hz. Peygamber (s.a.v), hizmetlisi Zeyd’in hikayesi dolayısıyla tekrar buyurdu ki: “Ey Zeyd! Vahdet sırrı ve secde anında gerçekleşen Allah yakınlığı söz ile olmaz. Sen vardığın derece ve gördüğün nimet için kalk yine secdeye kapan. Dilini söylenmeyecek sırları söylemekten uzak tut!
Cenab-ı Hakk-ın mahşer gününe kadar kendi gayp aleminde kalmayı tercih edişi sebepsiz değildir. Allah, gayp perdesinin arkasında kalıp kullarının ümit ve emeller peşinde olmalarını ve bir ümit ile ibadet etmelerini ister. Kulun ümidi ya ahirettir. Yahut dünya. Her iki talep sahipleri için de niyaz kalıpları açıktır. Bu talepler peşinde koşanların ümit ve emelleri Allah’la arasında bir bağ demektir. Her kul bu ümit, endişe ve korku ile bilerek, bilmeyerek Cenab-ı Hakk’a bağlıdır.
Ümit, endişe ve korku gayp aleminin perdeleridir. O perdenin arkasında durup. Ümit ve korku ile Allah’tan merhamet dileyenler bir gün bu perde yırtılınca (canlar hakka yürüyünce ) bu alemin bütün ihtişamı ile saltanatı ile meydana çıktığını görürler.
İşte perde yırtılınca o ilahi alemde her şey aşikar olacağından ne korku ne ümit kalır. O, anda insan ya iyi niyetli yalvarışlarını ve iyi niyetle dünyada yaptıkları güzel davranışlarının Allah katında kabul olduğunu görür; Allah’ın Cennet sözü ile vaat ettiği mükafata ulaşır; veyahut korktuğuna uğrar.
Eğer her kul mahşerdeki akıbetini dünyada bilecek olsa, kötülük yapanlar ümitsizliğe kapılır, iyilik yapan müminler saadet içinde kalırdı. Fakat ilahi hikmet hükmünü bulmazdı. Çünkü Allah, yalnız müminin değil kötülük yapanın hatta kafirin’de kendinden bir ümidi olsun ister. Ve kim bilir belki bir gün dünya aleminde, nefsinin esiri olarak uçuruma yürüyenlerde biri bir an için gafletten uyanır da Allah’ından yardım ve iyilik isterse, şüphen olmasın ki Allah, onu affedecek ve onu iyi kullarının arasına almakta hiç tereddüt etmeyecek kadar büyüktür.
Hz. MEVLANA.
Mesnevi.3608 -3617. Beyitler