Bir gece bir bedevi karısı, dedikoduyu hadden aşarak kocasına dedi ki;
“Bütün bu yoksulluğu, bu cefayı biz çekmekteyiz. Âlemin ömrü hoşlukla geçiyor. Sade biz kötü haldeyiz.
Ekmeğimiz yok, katığımız dert ve haset. Testimiz yok, suyumuz gözlerimizden akan yaştır.
Gündüzün elbisemiz yakıcı güneş, geceleğin döşeğimiz ve yorganımız ayışığı.
Açlığımızdan değirmi ayı, ekmek somunu sanıp elimizle gökyüzüne saldırıyoruz.
Fıkaranın (en fıkarası bile) bizim yoksulluğumuzdan ve gece gündüz yiyecek düşünmemizden utanıyorlar.
Samiri’nin (Samiri, Hz. Musa Tûr Dağı’nda iken İsrail kavminin yaptığı altından buzağıya taptırışı ve lanete uğrayarak tek başına yaşamaya mahkum oluşu, herkesin ondan kaçması. Tâ-ha Suresi 85-97. ayetler) halktan kaçtığı gibi akraba, yabancı herkes bizden kaçıyor.
Birisinden bir avuç mercimek isteyecek olsak bize “Sus, geber, ey ölüm ve veba saçan diyor.
Arab’ın iftiharı, savaş ve ihsandır. Sen ise yazıda kazınıp yok edilecek bir yanlışa benziyorsun.
Ne savaşı? zaten biz savaşsız öldürülmüş, bitmişiz; yoksulluk kılıcıyla başımız uçurulmuş, gitmiş.
İhsan nerede? Yoksulluğun etrafında dönüp dolaşarak ağ örmekte, havada uçan sineğin damarını sorup kanını emmekteyiz.
Eğer bize bir misafir gelecek olsa, gece uyuyunca o misafirin yırtık, pırtık elbiselerini çeker alırım.
Konunun açıklanması
Çöllerde yaşayan Araplara bedevi denir. Bu bedevilerden bir kadın kocasına yoksulluklarından dolayı sitem etti.
Bedevi kadınının kocasıyla tartıştığı gece, aslında gaflet gecesiydi. Bu gaflet gecesinde kadın “nefsi” temsil ediyor; kocası da “aklın” temsilcisidir. Kadın, kocasını ruhun hakikatından ayırmak istiyordu.
İnsanlarda nefis her zaman gerçekleri görmemize engel olur, akıl ise hayatın gerçeklerini görerek dışardan gelecek tehlikelere karşı önlemini almaya çalışır.
Nefis ile aklın çatışmasında eğer nefis galip gelirse insanlar sonu gelmez büyük kayıplara uğrarlar. Eğer akıl üstün gelir de gerçekleri görürse o zaman sabrederek ve aklın yolundan giderek huzura kavuşur başarıya ulaşırlar. Çünkü “aklın yolu birdir”
Hayatımızdan, nefsimiz ile aklımızın çatıştığı davranışlarımıza şu örneği verebiliriz.
Sigara içen biri tiryaki, sigaranın zararlarını bildiği halde “kanser”, “ayak damarlarının tıkanması sonucu ayakların kesilmesi”, “koah hastalığı”, “kalp hastalığı” gibi ölümcül hastalıkların başlıca sebebi olan sigarayı nefsine uyar da bırakmaz ise neticede ölüm mukadderdir. Eğer bu sigara tiryakisi aklı ile hareket eder ve bu ölümcül hastalıklara yakalanmamak için sigarayı bırakırsa doğru yolu bulmuş olur ve sevdikleri ile beraber sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı bir hayat sürer.
Ey nefis, sis gibisin sis.
Ben, Semavi bir deniz.
Sensiz. M.U.
Hazreti Mevlânâ
Mesnevi; 2252-2263 Beyitler