IV. BÖLÜM
“Yaşadığımız günlerde rabbinizin güzel kokuları vardır. Kendinize gelin; O güzel kokuları almaya çalışın”
Hadisi Şerif’inin Tefsiri;
Büyükler “Temiz kişilerin cisimleri de can gibi saftır” sözünü boşuna söylememişler.
Onların sözleri, nefisleri, suret ve halleri nişansız kayıtsız ruh kesilmiştir.
Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O, düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır ancak bir addan ibarettir.
(Temiz insanları) düşman sayanlar toprağa girdi. Tamamiyle toprak oldu. Temiz kişiler ise tuzlaya düşüp tamamiyle arındı.
O, öyle güzel bir tuzdur ki Hz.Muhammed onun kaynağından geçmekle cümleden daha saf ve güzel olmuştur. Bu saf ve güzellik ile Hz.Muhammed kendi hadîsinden daha düzgün konuşma kıvamına gelmiştir.
Bu tuz (bu rabbâni aşk ve güzellik) ondan miras kalmıştır; o varisler seninle beraberdir. Ara bul!
Mustafa (s.a.v)’nın varisi senin karşısında oturmaktadır. (Fakat) senin “karşın” neresidir? O, senin önündedir (Fakat) önü düşünen can nerededir?
Eğer sen kendinde “ön” ve “art” diye bir şeyin olduğunu düşünüyorsan, cisme bağlısın ve ruhtan mahrumsun.
“Alt”, “üst”, “ön”, “art” cismin vasıflarıdır; nurani olan can ise (bunlardan) münezzeh (uzak) ve cihetsiz (yanı yönü olmayan)dir.
Kısa görüşlüler gibi zanna düşmemek için gözünü O pâk padişah’ın (Allah c.c.) nuriyle aç.
Sen madem ki zahiri önü, sonu düşünmektesin. Ancak ve ancak bu gam ve neşe alemindesin. Ey hakikatte yok olan Adem. Adem’in önü, ardı (geçmişi geleceği) olur mu?
Yağmur günüdür, gece vaktine kadar yürü. Bu yağmur bildiğimiz yağmur değildir. Hakk’ın rahmetidir.
KONUYU BİRAZ AÇIKLAYALIM
Kemâle ermiş, olgunlaşmış kişilerin sözleri, nefisleri vücutları bütün halleri ruhları gibi saf ve temizdir.
Bu kemâle ermiş temiz gönülleri, Allah aşıklarını anlamayan ve onlara kötü gözle bakan kişilerin vücutları sade maddedir. Bu kişilerin maddi varlıklarında birazcık nur hüzmesi olsaydı kendi ruhlarının aydınlığında Allah aşıklarının ruhlarındaki hakikatı görür anlarlardı.
Cinsin cinse duyduğu yakınlık, canın da cana yakın olmasını gerektirir; temiz gönüllülerdeki canı hissedemeyenlerde ise elbette ruhtan eser bulunmaz. Onlar maddeden ibarettir. Temiz ruhlu kişilere kötü gözle bakanlar toprağa girince orada toprak olup kalacaklardır. Temiz ruhlu bedenler ise toprağa girince tuz yatağına gömülen vücutlar gibi her zerreriyle tertemiz kalacaklardır.
Hz.Muhammed (s.a.v)’in varlığındaki güzellik, her bir söz ve mânâ san’atının bir şaheseri olan kendi hadislerinin de üstündeki bir güzelliktir.
İşte, Hakk aşıkları zamanın her anında mekânların her yerinde Hz.Muhammed (s.a.v)’in hakikatinin ve güzelliğinin varislediri.
Onlar senin çevrende oturmuşlardır. Ancak senin çevren neresidir? Karşın veya yanın ne yöndedir?
Eğer sen ön, art, yukarı, aşağı endişesi içinde isen, sen henüz cisimsin, maddesin; beşeriyet mertebesindesin, ruhani derecelerden uzaksın. Halbuki ruh için cihet yoktur ilâhi nurun sağı, solu, önü ardı olmaz. O, her yerde ve her anda mevcuttur.
Sen, doğru yolu “insan-ı Kâmil kişilerin aydınlığında ve Hz.Muhammed (s.a.v)’in gösterdiği yolda bulacaksın.
Sen ki hâlâ vücut icaplarından kurtulamadın. Dünyanın neşe ve kederini, hakiki gam, hakiki neşe sayıyorsun; ruhunun Allah’ımıza duyduğu özleyişten habersiz yaşıyorsun. Bir gün ölüm gelir de yokluğa karışırsan, bu yokluğun önü, ardı olacakmıdır? Seni Allah’ın nurundan alakoyuyorsa bu cihet kaydından kurtulmaya bak.
Âleme, Hakk’ın rahmeti yağıyor. Bu rahmetten henüz vaktin varken faydalanmaya bak. Ölüm geldikten sonra herşey biter.
Bu rahmet, Kur’an-ı Kerim yolu ve Hz.Muhammed (s.a.v)’in yoludur. Doğruluk, dürüstlük, adalet, hak, saygı, sevgi, çalışıp üretme, yardımlaşma, birlik beraberlik... tüm güzellikler yoludur.
Hz.MEVLANA
MESNEVİ-2000-2010 Beyitler.