Edebe ulaşmak için Hak’tan yardım isteyelim. Çünkü edebi olmayan Allah’ın lutfundan mahrum kalmıştır.
Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmekle kalmaz, belki bütün cihanı ateşe verir. (Musa’nın kavmine) maide(yemek sofrası) iner; zahmetsiz ve hiçbir alım satım olmadan erişirdi (Bakara:57;Araf:160) Fakat Musa’nın kavminden birkaç edep yoksulu (zahmetsiz nimete ve tek türlü yemeğe kanaat etmeyip çeşitli yemekler istediler) ve hani ya sarımsak ve mercimek dediler (Bakara:61) bunun üzerine, gökten inen sofranın ve ekmeğin arkası kesildi ve yerine bel bellemek, ekip biçmek orak sallamak zahmeti geldi.
Nice sonraları Hz İsa şefaat edince yine Allah, duasını kabul edip yemek sofrası indirdi. Ve sini, sini nimet ve ganimet gönderdi (Maide: 112-114)
Fakat küstahlar yine EDEBİ terk etiler, dilenciler gibi sofradan artıkları toplayıp sakladılar. HZ. İsa onlara: “Bu nimet daimidir ve yeryüzüne inmekten kesilmeyecektir” diye yalvardı. “Bir ulunun sofrasında şüpheye düşmek, açgözlülük etmek, nimete karşı küfür olur” dedi.
İşte o, görmemiş dilenci suratlılarını hırs ve tamahlarından dolayı o nimet görünmez oldu. Rahmet kapıları onların üzerlerine kapandı. Zekât verilmeyince (semamıza ) yağmur bulutu gelmez, zinanın çoğalmasından da etrafa veba (ve değişik virüsler) yayılır.(korana virüsü gibi) zulmet ve gamdan gönlüne ne düşerse,o senin pervasızlığından ve küstahlığındandır. Kim ki dostun yolunda pervasızlık ve edepsizlik ederse, o kimse nice insanların yolunu kesmiş olur. Ve namert olur. Bu (dokuz) felek, edep yüzünden nurla doldu. Ve melekler edeple masum edeple, masum, onunla pak oldular Güneşin tutulması küstahlık yüzündendir. Şeytan’da cüretinden dolayı kapıdan kovuldu.
Edep, bütün güzel ahlakın vücuda gelmesi; oluşması demektir.HZ. Muhammed: “rabim beni terbiye etti ve edebimi güzel eyledi” buyurmuştur. Kur’an-ı kerim’deki “vettekü fitneden “Ayet-i kerimesi: “ey inanmışlar! O fitneden sakınınız ki yalnız zalimlere isabet etmeyebilir. Ondan mazlumlar da fenalık görebilir diye buyurmuştur. Şu demek ki terbiye ve insaftan uzak kimseleri hatta zalimleri, Allah cezalandırması, ister gökyüzünden gelsin ister yer yeryüzünden gelsin insanların başına her ne bela gelirse bu Allah’a karşı, haddini bilmemekten “Allah’ın hududunu” tecavüze kalkacak kadar ,beşeri tevazudan uzak olmaktandır; edepten uzak olmaktandır.
Bir toplulukta iman azalmış, maneviyat tükenmiş insanlar birbirlerini sevmez, birbirlerine yardım etmez olmuşlarsa; bencilik artmış ise o, topluluklarda bir takım felaketler olması tabiidir. Çünkü bize maddi şeklinde görünen bu cisimler alemi ile maneviyat alemi arasında bir takım perdeler girmesi , güneş ışığının kesilmesi gibi dünyamızı karanlıkta bırakır; semanın rahmeti görünmez olur. Yerde, (insanlar arasında ) hırs menfaat, şehvet ve zina çoğalır. Dünyaya bir takım haset, şehvet ve felaket piçleri yayılır. Kitsel ölümlere sebep olan hastalıklar dünyada ne kadar insan öldürürse bu azgınlıklarda gönüllerdeki Allah sevgisini , şükür, kanat duygusunu, hülasa insanı insan eden bütün faziletleri tahrip eder. İnsanlar neşeli iken ızdıraba düşmesi, kusurlarının cezasıdır.
“SANA İSABET EDEN FENALIK KENDİ NEFSİNDENİR” buyuran Allah kelamının manası budur (Nisa:79)” uyanın artık”
HZ. MEVLANA MESNEVİ. (78-92.BEYİTLER)