Savaşta düşmanın, Emirü’l Müminin Ali’nin yüzüne tükürmesi üzerine Hz. Ali’nin ona cevap vermesi hakkında
Emirü’l Müminin o gence (yüzüne tüküren düşman askerine) dedi ki: “Ey yiğit! Savaşırken, sen yüzüme tükürünce, nefsim kabardı, hiddetlendim ve bozuldum.
Öyle bir hale geldim ki o anda savaşımın yarısı Allah içindi, yarısı nefsim içindi. Halbuki Allah için yapılan işte ikilik yaraşmaz.
Sen Allah’ın nakışısın. Seni O, kudret eliyle yarattı, bezedi. O’nun eserisin benim değil.
Hakk’ın nakşını yine Hakk’ın eliyle kır. Sevgilinin camını, yine sevgilinin taşıyla kır.
Kâfir bu sözü işitti, gönlünde öyle bir nur zuhur etti ki belindeki zünnarını (ateşe tapanların bellerine bağladıkları kuşak) kesti yere attı.
Dedi ki: (Ya Ali) meğer ben cefa tohumunu ekmişim. Seni başka türlü sanıyordum.
Halbuki sen (adalette) Allah huylu bir terazi imişsin, hatta her terazinin ibresi imişsin.
Meğer sen benim soyum, aslım ve neslim imişsin, meğer cerağımın (ışığımın) nuru ve aydınlığı imişsin.
Ben o görür göz arayan cerağın kulu kölesiyim ki senin cerağın da ondan (Hz. Muhammed (S.A.V.) nurlanmış ve aydınlanmıştır.
Ben böyle bir inciyi meydana çıkaran o nur denizinin kulu ve kölesiyim.
Ya Ali, bana Kelime-I Şehadeti telkin et, çünkü ben seni zamanın en yükseği gördüm.
O, yiğidin akraba ve kabilesinden elli kişiye yakın kimse, bunun üzerine yüzlerini aşkla, şevkle İslam dinine çevirdiler. Hz. Ali hilmi kılıcı ile, bunca boğazı, bunca halkı kılıçtan kurtardı.
Hilm kılıcı demir kılıçtan daha keskindir; belki yüzlerce ordudan daha büyük zaferler kazanıcıdır.
Hilm; yumuşak davranmak ve merhametli olmaktır.
Hz. Mevlana
Mesnevi
3975 – 3390 beyitler