SARIKAMIŞ HAREKÂTINDA CEPHE MEKTUBU VE BAZI ANILAR
- Sarıkamış Harekâtı öncesi bir asker mektubu “bu yaz iki alayımızla Yemen’den buraya nakledildik. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemi sıcağı Köprüköy’de ki ayaz yanında nimet-i ilahi (Allah’ın nimeti) imiş. Buraya çadırın perdesi buz kezmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta.
Bölük kumandanının hasta olduğum için beni sıhhiyeye nakletmiş ise de tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekrar takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır kumandanımız; gelecek Cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O, gelinceye kadar da yün içlik, yün çorap ve pantolonların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi.
Allah devletimize milletimize zeval vermesin.
Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile Moskof’ın kahrolacağından ve kahirin karşımızdaki tepelerdeki geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin.
Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kız Kulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır am şükrolsun zafer bizim olacak.
Gece bastığında, tepelerdeki moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eder (çevirir)
Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki ateşe kavuşsak (Kasım-1914)
- Enver Paşa ileyaşlı bir köylünün konuşması
Gaziler (bardız) tarafından bir köye gelen Enver Paşa, yaşlı bir köylünün evine gidiyor orada yiyip içiyor. Paşanın evine uğradığı köylü 70-80 yaşlarında, Enver Paşa yaşlı köylüye diyor ki: “Dede biz bu dağlardan karşıya Rusya’ya taarruz edeceğiz. Ne diyorsunuz; Bu Aralık ayında?”
Dede de şey diyor:
“Oğlum sen paşasın; bütün askerlerinle eğer bu dağlardan taarruz yaparsan bu ay zemheri ayıdır. İşte kuş kuşluğuyla dışarı çıkmıyor. Aralık ayı çok tehlikelidir. Bütün askerleri kırdırırsın. Sakın böyle bir şeye kalkışma.”
Enver Paşa çok sinirleniyor ve diyor ki: “Eğer evinde ekmek yememiş çay içmemiş olsaydım, senin kelleni vurdururdum. Derhal bu evi terk edin” diyor.
- Amasya Göynücek’li Sarıkamış Mücahidi Çulluk Osman anlatıyor:
“Bir tepede düşman gözlüyoruz. Cafer hafifçe dürttü beni: ‘Tüfeğin patlar patlamaz yere at kendini’ dedi. Öne doğru düşman gözleye tüfeğini birden geriye çevirdi. Omzuna koydu ve tetiğe bastı.
Her şey bir anda olmuştu. Ben kendimi yere attım; o da attı. Az sonra doğrulup kalktık hemen arkamızda bir Rus askeri yatıyordu. Anlından yemişti kurşunu. Gizlice yaklaşıp bizi esir almak istemiş. On yıl elinden silah düşmeyen Cafer sese atıp vurur hale gelmişti. Nişan alması için Rus’un kar üstünde kar sesi yetmişti ona o günlerde öyle kar yağmıştı ki, bazı yerlerde telgraf direklerinin boylarına yaklaşmıştı. Kar üzerine bağdaş kurar tütün tabakalarımızı telgraf direklerinin tepesine kor, sigaralarımızı sarardık. Karın böyle yoğun olduğu bir yerde silah yüklü bir katık ağzına kadar kara gömülmüştü. Askerler uğraştılar, çıkaramadılar. Cafer: “Katırın yan tarafındaki karı biraz açın” dedi. Askerler denileni yaptılar. Cafer açılan çukura indi. Boynunu katırın altına soktu. “Ya Allah!” dedi. Askerler; kalıbının hakkını fazlasıyla veren kapılardan sığmayan dağ yapılı bu adama gıptayla baktılar.
“Sarıkamış Bir Destandır! Bu Destanın Bilinmeyen Öyküsü Teoman Alpaslan Kitabından Alıntıdır.”
MUSTAFA UYAR