I. BÖLÜM
Peygamberlerin ve Evliyaların Gönüllere Sunduğu İlahi ve Manevi Nağmeler Hakkında
İsrafil sûrunu günün birinde çalacak ve yüzlerce sene evvel çürümüş ölülere can verecektir.
Peygamberlerin gönüllerinde öyle nağmeler vardır ki (Allah’ı) arayıcılara paha biçilmez bir hayat bağışlar.
(Fakat) his kulağı (vücuttaki kulak) o nağmeleri işitmez, zira bu his kulağı günahlarla kirlenmiştir. (duymaz)
İnsanlar perilerin nağmelerini duymaz, zira perilerin esrarına yabancıdır.
Gerçi perilerin nağmesi de bu alemdendir. (Fakat) gönül nağmesi her iki alemden de üstündür.
Aslında peri de insan da hapistedir. Her ikisi de cehalet zindanında esirdir. (Yâ ma’şere’l-cin) âyetini Rahman suresi’nde oku; “İsteta’tüm en tenfuzu” cümlesinin manasını öğren! (Manası: Ey peri ve adem topluluğu! Eğer göklerin ve yerin kenarından çıkıp kaçabilirseniz haydi çıkın, kaçın! Asla kaçamazsınız, siz ancak kahır ve kuvvetle çıkabilirsiniz”
Evliyanın gönüllerindeki nağmeler (kâlp kulaklarında sağırlık olmayanlara) önce şunu söyler; “Ey (La)nın (yokluğun) cüz’üleri! (herkes yaratılanlar)
kendinize gelin; “Lâ” deyip nefyetmekten (olumsuzluktan) başınızı kurtarın, bu hayali, bu vehmi (kuruntuyu) bir tarafa koyun.
Ey kevnü fesâd âleminde (İçinde yaşadığımız alem yani oluş ve yok oluş alemi) çürümüş olanlar; sizin bâki ve ebedi olan canlarınız ne bitmiş (bitki gibi) nede doğmuştur!
Eğer o nağmelerden bir şemmecik (bir kerecik) söyleyecek olsan, canlar mezarlarından baş kaldırır.
Kulağını yaklaştır, zira o (nağmeler uzak değildir, lâkin sana söylemeye izin yok.
KONUNUN AÇIKLAMASI
Bir gün İsrafil sûrunu üfleyecek. Asırlarca evvel çürümüş vücutlar bu sesle ürperip canlanacaklar ve hakiki hayata kavuşacaklar.
İsrafil’in üflediği nağmeler gibi, Peygamberlerin ve evliyaların sözleri ve nağmeleri de böyledir. Bu sözler anlayanlar için ebedi hayat verendir. Bu söz ve nağmeleri his kulağı olanlar değil ancak, gönül ve vicdan kulağı olanlar duyar.
Perilerin ve insanların sesleri ilâhi alemin sesleri gibi değil daha çok bu dünyanın sesleridir.
İnsanlar, cinlerin esrarına ulaşamadıkları için onların seslerini duyamazlar. Hakikatte Peri de insan da cehalet zindanının esirleridir. Büyük saadetten habersizdirler. Kulakları hayat veren seslere tıkalıdır.
Kur’an-ı Kerim’in Rahman suresindeki “Yâ ma’şere’l-Cinni ve’l-ins” suresi; insan ve cin topluluğuna şöyle seslenir.
“Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin çevresinden çıkıp, ölümden kurtulmaya ve kaçmaya gücünüz yeterse çıkın ve kaçın! Fakat geçemezsiniz, bunun için Allah’ın size bir kudret, bir selâhiyet vermesi lazımdır” buyuruyor.
Vücut zindanında mahpus kalmış dünya emelleriyle meşgul hakikatin cahili olan cin ve insan topluluğuna Peygamberler ve evliyalar şöyle seslenir:
“Ey yokluğun yeryüzündeki mümessilleri! Ey sonunda maddi varlıkları hiçliğe karışacak olan zerreler, kendinize gelin.
Durmaksızın “Lâ” demeyin (külli bir yok sayma) Eğer söyleyeceksiniz LÂ İLAHE İLLALLAH deyin. Bu, tek ve mutlak olan ALLAH’tan başka ALLAH yoktur demektir.
Bunu söyleyin, bunu diyebilmek için de ALLAH’tan gayrı olan hevesleri giderin! Çünkü ALLAH’tan gayrı olanlara duyulan her heves insanı o ölçüde ALLAH’tan uzaklaştırır.
Ey oluş ve yok oluş aleminde yaşayanlar eğer Peygamberlerin ve evliyaların gönüllerindeki sesi duymuyor, çevrenizdeki ilâhi varlığın türlü, tecellilerini görmüyorsanız, can kulağınız açılmamış gönül gözünüz görmez olmuştur.
Eğer gönül kulağını bu sese verirsen, Allah dostlarının derunundaki sesi duyar, etrafınızdaki ilahi varlığın (Allah’ın) türlü ve sonsuz tecellilerini görüp duyuyorsan Allah’a o kadar yaklaşmış olursun.
Allah velileri yaşadıkları zamanın İsrafil’idir. Nice ölü ruhlar vücut kabrinde ve ten kafesi içinde gömülmüş yatıyorken Allah velilerinin sedasını duyunca canlanır kefenlerini yırtar gerçek hayata ulaşırlar.
Bu sadalar ALLAH’ın sadası Hakk’ın sesleridir.