Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam, Halik emriyle tesir eder. Allah, isterse bizzat gam neşe olur; ayak bağı da, azatlık ve hürriyet olur. Rüzgâr, toprak, su, ateş; (Allah’ın emir kulu) köleleridir. Bana ve sana göre ölüdürler. Hakka ‘la diridirler ancak O’nun emrini tutarlar. Ateş, Allah’ın huzurunda daima emre hazırdır; aşık gibi gece, gündüz daima kıvranıp durmaktadır. Taşı, demire vurunca kıvılcım çıkar. Fakat kıvılcım (senin çakmağı çakmanla değil) , Allah’ın fermanı ile dışarıya ayak basar. Zulüm demiri ile (nefsin arzularının taşı ile demirini) taşını birbirine vurma. Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi meydana çocuk getirirler. Ey Allah’ın iyi kulu! Gerçi taş ve demir sebepten ibaret ama sen bunun da üstündeki sebebe bak. Çünkü bu sebebi, O, (Allah ) sebep meydana getirmiştir. Zahiri sebep, hakiki sebep olmaksızın kendi kendine nasıl meydana gelir?
Enbiyalara yol gösteren O,Hakiki sebepler, bu zahiri sebeplerden daha yüksektir. Bu (hakiki )sebep, O (zahiri) sebebin etkenidir. Bazen de O,(hakiki) sebep, zahiri sebebi hükümsüz l kılar. Bu (zahiri) sebebe akıllar mahremdir.O,(hakiki) sebeplerin mahremi de Enbiya’dır.
Bu (arapça) sebep kelimesinin Türkçesi nedir? Denirse iptir diye cevap ver. Bu sebepler ipi bu kuyuda (dünya kuyusunda) işe yarar. Çıkrığın dönmesi, ipin sarılıp koy verilmesine sebeptir. Fakat çıkrığı döndüreni görememek hatadır. Dünyada bu sebep iplerini oynatanı sakın ha, sakın ha… Bu başı dönmüş felekten bilme. Ki felek gibi bomboş ve sersem bir halde kalmayasın; akılsızlıktan çıra gibi yanmayasın. Rüzgar Hakk’ın emriyle ateş olur; her ikisi de Allah’ın şarabıyla sarhoş olmuşlardır. Ey oğul! Eğer gözünü açarsan hilm (sabırlı, ağırbaşlı, akılı) suyunun da hışım ateşinin de Hak’tan olduğunu görürsün. Rüzgârın canı Hakk’a vakıf olmasaydı (Hakk’ı bilmeseydi) Ad kavmini (müminlerden) nasıl ayır ederdi. Hud, (peygamber) müminlerin bulundukları yerin çevresine bir çizgi çizdi. Rüzgâr o araya gelince hafif latif bir halde esiyordu. Çizgiden dışarda olanların hepsini havada parça parça ediyordu. Şeyban-i Rai’(sahabeden ermiş bir çoban) de (koyun) sürüsünün etrafında böyle apaçık bir çizgi çizerdi. Cuma günü, namaz vakti Cuma namazına gidince kurtlar sürüye saldırmasın, yağmalamasın diye böyle yapardı. Hiçbir kurt çizgiden içeriye girmezdi. Hiçbir koyun da çizgi dışına çıkmazdı.
Allah’ın erinin dairesi, kurdun hırs yeline de set ve mânia olmuştu; koyunun hırs yeline de. Böylece ecel rüzgârı da ariflere gül bahçesinden esip gelen rüzgâr gibi latif ve hoştur. Ateş İbrahim’e(peygamber) diş geçiremedi. Çünkü Allah’ın seçilmişiydi. Onu nasıl ısırabilir? Din erbabı da (dini bilen) şehvet ateşinden yanmaz; halbuki başkalarını (din bilmeyenleri) ta yerin dibine geçirmiştir. Hz. Mevlana
Hayırlı Cuma’lar dilerim.