Ey gizlice heva ve hevesini tazeleyen kimse! İmanını tazele ama yalnız dille olmasın.
Heva ve hevesi tazeleyip durdukça iman taze değildir. Çünkü heva iman kapısının kilididir.
Bâkir sözü te’vil etmişsin (bâkir söze başka anlam vermişsin) sen kendini te’vil et, Kur’an-ı Kerim’i değil.
İsteğine göre Kur’an-ı Kerim’i te’vil ediyorsun. Yüce mâna, senin te’vilinden aşağılandı, aykırı bir şekle girdi.
Senin ahvalin (durumun) o, tuhaf sineğe benzer ki; o kendini bir adam sanırdı.
İçmeden kendi kendine sarhoş olmuş, zerre kadar olan vücudunu güneş sanmıştı.
Doğan kuşlarının öğüldüğünü işitmiş ve “muhakkak ben zamanın ankasıyım” demişti.
Merkep idrarı üzerinde yüzen saman çöpüne konan o sinek, saman çöpünü gemi, kendisini bir gemi kaptanı sanıp (gururla) baş kaldırıp;
“Ben deniz ve gemi hikayesini okumuş, bir zaman bunu düşünmüştüm.
İşte şu deniz, şu gemi, ben de tedbir sahibi bir kaptanım” dedi.
Samandan olan gemisini (eşek sidiğinden ibaret olan) denizin üstünde yüzdürüyor, o kadarcık bir su ona haddinden fazla görünüyordu.
O sidik, sineğe göre hudutsuzdu; sinekte onu bulduğu gibi görecek göz nerede?
Onun alemi kendi görüşüne göre olur. Gözü bu kadardır; denizi de ona göre!
(İşte) batıl te’vil sahibi o sinek gibidir.
O’nun vehimleri eşek sidiğine, tasavvurları da saman çöpüne benzer.
Eğer sinek, kendi isteğiyle saplandığı te’vilden geçse, bahtı (kaderi) o sineği “hüma kuşu” yapar.
Bu ibret gözüne sahip olan (esasen) sinek olmaz; ruhu suretinin üstünde bir varlık olur.
Mesevi 1079 – 1090. Beyitler