KONUNUN II. BÖLÜMÜ
Maddeci Görüşün Salih Peygamber’i Küçük Görmesi Hakkında
Semûd Kavmi Allah’ın kahrını beklemeye başladı; o kahır ve azap da gelip o şehri yok etti.
Salih (Peygamber) halvetten çıkıp şehre doğru gitti; gördü ki o şehir duman ve ateş içinde.
Onların parçalanmış vücutlarından bile feryad ve figanlarını duyuyor ama feryad edenler görünmüyordu.
Salih Peygamber onların kemiklerinden iniltiler, sızıltılar duydu; canlarından çiğ taneleri gibi yaş dökülüyor, ağlıyorlardı.
Salih, bunu duyup ağlamaya başladı; feryad edenlerle beraber feryad etmeye başladı.
Dedi ki: “Ey batıl yolda yaşayan kavim! Ben sizin için Allah’a şikayet etmiş ağlamıştım.
Allah Bana “Onların eziyetlerine sabret; onlara nasihat ver. Zaten onların onların devirlerinden çok bir zaman kalmadı.
Ben ise (Allah’a) onların cefaları eziyetleri yüzünden onlara nasihat edemiyorum. Nasihat sütü sevgiden, safadan coşup, akar.
Bana o kadar eziyet ettiniz ki nasihat sütü damarlarımda dondu.
Allah, Bana “Ben sana lütuf ve inayet eder o yaralara merhem koyarım” buyurdu.
Hakk, gönlümü sema gibi saf bir hale getirdi. Gönlümden sizin cefalarınızı sildi, süpürdü.
“Ben size tekrar nasihatlar vermeye, tatlı diller dökmeye, meseller söylemeye başladım.
(Nasihatlarımla) ben size şekerden taze süt çıkarıp, balla şekeri sözlerime katmaya, size tatlı tatlı öğütler vermeye koyuldum.
O, sözler zehir gibi tesir etti. Çünkü siz baştan aşağı zehir kaynağı idiniz.
Nasıl gamlanayım ki gam baş aşağı yuvarlanıp gitti. Ey inaçcı kavim, bana gam sizdiniz.
Hiç gamın ölümüne ağlayıp feryad eden olur mu? Baştaki yara iyileşince bu yüzden saçını sakalını yolan bulunur mu? hiç”
Salih Peygamber’in aklı kendi kendine diyordu ki: “Ne diye ağlıyorsun, onlar ağlamaya değmez!”
Ey Kur’an’ı doğru okuyan! Eğri okuma: zalim kavmin ardından nasıl yas tutayım?
Fakat yine gözünden, gönlünden yaşlar akmaya başladı. Onda sebepsiz bir merhamet hasıl oldu.
Gözyaşı damarları (yağmur gibi) yağmaktaydı; kendisi de şaşırmıştı. Bu yaşlar cömertlik deryasından sebepsiz dökülen damlalardı.
Neye ağlıyorsun söyle. Yaptıkları işlere mi? O gidişleri kötü kin askerine mi?
Onların paslı karanlık gönüllerine mi, yılan gibi zehirli dillerine mi? Onların Sekrar’larınkine (Sekrar: köpek başlı, keçi sakallı, fil kulaklı, korkunç bir mahluk) benzeyen, nefes ve dişlerine mi? Akrep yatağı olan ağız ve gözlerine mi?
İnatlarına mı? Alaylarına mı, kınamalarına mı?
Şükret; Bak Allah onları nasıl hapsetti, helâk eyledi.
Elleri eğri, ayakları eğri, gözleri eğri, bakışları eğri, savaşları eğri, öfkeleri eğri...
Birbirlerinin gözlerine kulaklarına hoş görünmek için nefislerinin esaretinden kurtulup hür kişi olmadılar, har kişi (kart eşek) oldular.
Allah Cehennemlikleri göstermek için dünyaya Cennet’ten kullar gönderdi.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Salih Peygamber’in zalim Semûd Kavmi Allah’ın emirlerine karşı gelmiş, sadece geçmişlerini taklit edip gönül gözlerini kapamışlardı.
Nefislerinin isteklerinden kurtulup hür olarak doğru yolu bulacakları yerde har, yani eşek olmuşlardı.
Allah, onları doğru yola yönlendirmek için Salih Peygamber’i gönderdi. Cennet’e layık ruhlarla Cehennemlikler belli olsun, Cehenneme yönelenler Cennet yolunu görsün diye. Fakat onlar bakar kördü, gözleri görüyordu ama ruhları gerçeği görmüyordu.
Sonunda Allah’ın gazabına uğrayıp helâk oldular.
Allah, hepimizin gönül gözlerimizi açıp gerçeği görebilmeyi ve hidayete ulaştırmayı nasip eylesin İnşaallah. Amin.
Hz. Mevlana
Mesnevi 2541-2569 beyitler