III. BÖLÜM
HZ.MUHAMMED’İN HURMA AĞACIYLA SUALLİ CEVAPLI KONUŞMASI
Cemaat çoğalıp da “vaaz ettiğin zaman biz senin yüzünü göremiyoruz” diye minber yaptırmaları, evvelce dayanıp vaaz ettiği hurma sütununun inlemeğe başlaması ve Hz.Peygamberle sahabenin o iniltiyi işitmeleri, Hz.Mustafa (s.a.v)’ın o sütunla açıkça sualli, cevaplı konuşması. (devamı)
Ey körler güruhu! Ne kârda ve ne ameldesiniz? Aranıza bir gören kişi alın ona uyarak doğru yola gidiniz.
Sen de o âsayı verenin eteğini tut. Bak, bir kere Adem Peygamber istidlâli ve isyanı yüzünden neler çekti.
Hz.Mûsa’nın ve Hz.Muhammed’in mucizelerine nazar et! Âsa, nasıl yılan şekline girdi, hurma sütûnu nasıl irfan sahibi oldu?
Sopa yılan şekline girdi, hurma sütunu da inledi. Dini ilân için günde beş nöbet vurulmaktadır.
(Bu manevi hakikatlerin) lezzeti akıldan üstün olmasaydı bunca mucizelere ne lüzum kalırdı.
Akıl, kendi idrak edebileceği her şeyi sağa, sola çekmeden mucizeye ihtiyaç kalmadan kabul eder.
Bu bâkir olan rûhâni yolu akla aykırı, aklın dışında (akıl hududundan hâriç, kıyasa sığmaz) gör. O (ancak) kabul eden kimseye makbuldür; buna da dikkat et.
Şeytan ve yırtıcı hayvanların nasıl insan korkusundan ve hasetlerinden ürküp adalara, ıssız yerlere kaçtılarsa.
Münkirler de Peygamberlerin mucizelerinden korkup başlarını otların içlerine sokmuşlardır.
(Bu münkirler) müslümanlık perdesi altında yaşayıp riyâ ve sahtekarlıklarıyle kendilerinin kim olduklarını bilmeyesiniz diye.
Bunlar, o kalpazanlar gibidir ki âdi sikkeye gümüş sürüp padişahın namını vururlar.
Bu münafıklar da söyledikleri sözler şer’e ve tevhide uygun ise de asında ekmek içindeki delice tohumu gibidir.
Feylezofun inkârdan dem vurmaya cesareti yoktur. Zira bu hak din onu mat eder.
Onun eli ayağı cansızdır. Canı her ne emrederse ikisi de onun fermanındadır.
Feylezoflar dilleriyle eşyanın hareketini ve Hakk’ı tesbihini inkâr ederler. El ve ayakları ise (bunun mümkün olduğuna) şehadet eder.
(O gün onların ağızlarını mühürleyeceğiz. Onların dünyada işlemiş oldukları şeyleri elleri söylemek, ayakları da şahadet etmek suretiyle haber vereceklerdir.” Yâ-sin.65.)
KONUNUN AÇIKLAMASI
Körler, önlerini gözleriyle değil değnekleriyle görür. Körlerin değneklei kıyastır, delildir. Allah’ın varlığı ve yüceliği konusunda zan ve şüpheden yürüyerek deliller aramaktır.
Ey kör! elindeki değnek ne zaman bir münâkaşa, kavgaya dönüşürse; o değneği kır, kullanma.
Allah, gönül gözlerinin önünde olduğu halde vaktini Allah’ı arayacak veya ispat edecek deliller bulmaya sarf etme. Bil ki böyle bir değnekten kurtulduğun zaman gökte arayıp yerde istediğin Allah’ı gönül gözlerinin önünde hatta içinde bulacaksın.
Adem Peygamber’i hatırla. Adem Peygamber şeytanın aldatmalarına kapılıp Vesveseye düştü. Allah’ın menettiği meyveyi “Bunu yeme” emrine uymayarak yedi ve Cennet’ten kovuldu. Çünkü kendisine verilen açık Allah emrini, akıl ve kıyas yoluyla, olduğundan başka türlü tefsir etmişti.
Musa Peygamber’in ve Hz.Muhammed’in mucizelerini gönül gözünle gör. Musâ Peygamber’in asası ejder olmamıştır; kuru hurma direği asla inlememiştir diye gönül körlüğünde direnme. Çünkü günde beş vakit okunan ezandaki Allah’a seslenişi duy.
Akıl, kendi idrak edebileceği her şeyi mucizeye ihtiyaç kalmadan kabul eder. Fakat bu manevi hakikatlar olan mucizeler akıldan üstündür. Eğer her müşkül akılla halledilebilseydi mucizelere lüzum kalmazdı.
Cansızların neler söylediğini, ağaç dallarından yükselen tesbib seslerini akılla anlamak, kavramak beyhude davranıştır. Böyle sırları ancak gönül yolu ve ruhani melekeler hisseder.
Bazı münafıklar, müslümanlık perdesi altında yaşayıp riya ve sahtekarlıklarıyla kendilerini saklamışlardır bunların dış görünüşleri aydınlık gibi görünsede gönülleri kapkaranlıktır.
Münâfıklar, dilleriyle eşyanın hareketini inkâr ederler. Halbuki kendi elleri ve ayakları kendi yalanlarını ortaya çıkarır.
HAZRETİ MEVLÂNÂ
MESNEVİ-2139-2153. Beyitler