Müslüman bir kişi, başka bir kişi ile AKİT yaptığı zaman ona sadık kalır. Kişinin sözünde durması imanı gereğidir. Mü’minin vereceği sözden cayacağından hiç kimsenin şüphesi ve endişesi olmaz.
Ahde vefa demek, özü sözü bir olan, söz verdiği zaman verdiği sözü namusu bilip muhafaza eden, çıkarlarını bir kenara bırakıp yaradan ile kulunun hakkını veren kişi demektir.
Vefa, sağlam dostlukların, sevgi ve saygı ile kurulmuş ilişkilerin imanlı yüreklerin olmassa olmazıdır.
Hz. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor;
“Kıyamet gününde her vefasız için bir sancak dikilecek ve bu filanın vefasızlığı denilecektir.”
Vefanın tersi olan vefasızlık ne yazık ki toplumumuzda çok görülmektedir.
Kendisine yaptığımız bir çok iyiliği, özverili davranışı, çıkarlarına ters düştüğünde bir çırpıda siliveren kişiler vardır. Bu kişiler gönül borcu, minnet borcu, kul hakkı kavramını bilmeyenlerdir.
Ahde vefadan uzak toplumlarda huzur, güven ve mutluluktan söz etmek elbette mümkün değildir.
Borcunu bilerek ödemeyen, verdiği sözü tutmayan nasıl vefalı olabilir? Yalan konuşana vefalı denebilir mi?
Vefasız toplumlarda birbirlerine güven olmaz; güven olmayınca birlik ve beraberlik de olmaz.
Kur’an-ı Kerim’de Allah şöyle buyuruyor;
“Allah’a verdiğiniz ahitleri yerine getirin. Düşünmeniz için Allah, sizlere bunları emretti.” (Enam; 152)
Allah El-EST toplantısında yarattığı ruhlardan aldığı ahdi, Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklıyor;
“Hatırla ki Rabb’in Adem oğullarının sülblerinden tutarak; (Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?) diye buyurduğu vakit, onlar da (Evet Rabb’imizsin şahit olduk) demişlerdi. Bu şahit tutuşumuzun sebebi kıyamet günü; (Bizim bundan haberimiz yoktu) dersiniz diyedir. Yahut; (Doğrusu atalarımız önceden Allah’a ortak koşmuştu. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi o batıl yola sapanların yaptıkları günahlarla bizi helak mı edeceksiniz?) diye ayetleri böylece açıklıyoruz. Olur ki küfürden tevhide dönerler.” (Araf: 172-174)
Hz. Mevlânâ da ahde vefa hakkında şunları söylemiştir;
“Allah’a verdiğin söze vefa dersen, Allah da kereminden senin ahdini korur.”
“Kiminle ahdettiğini bilen tenini iplik haline koyar, o ahdin etrafında dolanır, o ahdi örer durur.”
“İnsan bir ağaca benzer, ahdi de ağacın köküne. Kökün, iyileşmesine, sağlamlaşmasına çalışmak gerek. Bozuk düzen ahid, çürümüş kök gibidir. Kökü çürümüş ağaç da meyve vermez.”