HÂRÛT İLE MÂRÛT HİKÂYESİNİN SONU
Hârût ile Mârût hikâyesinin sonu ve onların dünyada Bâbil Kuyusu’nda cezalandırılmaları
Bu iki melek, cihan halkının günahını ve kötülüğünü görünce, hiddetlerinden ellerini ısırıyorlardı. Fakat gözleriyle kendi ayıplarını görmüyorlardı.
Bir çirkin, aynada kendisini görünce yüzünü çevirmiş, kızmış. Kendini beğenen bir kişi, birisinde bir suç, bir günah işlediğini görünce içinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
O, bu kibir ve gurura din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşin nurundan bütün bir dünya yeşerip hayat ve huzur bulur.
Allah; Hârût ile Mârut’a “Eğer siz, nurdan yaratılmış, masum meleklerseniz aldanmış, ziyankâr suçlulara hakaretle bakmayın.
Ey gayp askerleri, ey Allah’ın hizmetkârları, benim kullarım! Şükredin; siz şehvetten ve cinsi temayüllerden kurtulmuşsunuz.
Eğer size de şehvet duygusu versem, artık gök de sizi kabul etmez.
Sizdeki o masumluk, ismet ve iffet benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.
O, masumluğu benden bilin, kendinizden değil. Kendinize gelin kendinize. Lânetlenmiş, şeytan size galip gelmesin” buyurdu.
Nitekim Resûlullah’ın vahiy katibi de hikmeti kendinde gördü kendine de vahiy geliyor zannetti.
Allah’ın kuşlarının sesi, kendinde de var zannetti. Halbuki o ses sadece aksisedaya benzeyen bir ıslıktı.
Sen kuşların sesini taklit etsen bile onların meramını nasıl anlayacaksın?
Bülbülün sesini öğrensen bile gül ile olan arzularını nereden bileceksin?
Kıyas ve zan yoluyla bildiğini farzedelim. O biliş sağının dudak hareketlerinden anladığı şeye benzer.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Kendini beğenmiş insan, başka birisinin hatasını görürse ona kızar. Karşısındakini şiddetle azarlar ve bütün hatalarını yüzüne söyler. Bütün bunları da din gayretiyle yaptığını anlatır. Çevresindekilere ahlâk dersi verir. Fakat içinin ve nefsinin fesadını görmez.
Allah, Hârût ve Mârût’a: “Siz nurdan yaratılmış temiz meleklersiniz. Topraktan yaratılmış maddenin ve şehvetin kirlerine bürünmüş günahkâr insanları ayıplamayınız.
Eğer ben size şehvet ve nefis verseydim ayrıldığınız semalar sizi kabul etmez “Esfel-i safilin”de yani yedi kat yerin dibi olan çirkefliklerde baş aşağı yuvarlanırdınız. Artık semalara yükselemez nefsin elinde mahkum olurdunuz.
O, nefis ki hakim olunduğu takdirde sahibini âlâ eder en yükseklere çıkarır; fakat nefse hakim olunmadığında da sahibini yedi kat yerin dibi olan çirkeflerde, pislikklerde baş aşağı yuvarlar” buyrmuştur.
Hz.Mevlânâ
Mesnevi 3344-3359. Beyitler.