Hak ile Hak olan Allah aşıklarının kendi varlıklarından geçerek ebediyet denizine dalmaları
Artık Zeyd’I bulamazsın o kaçtı; kapı yanındaki son saftan fırladı, pabuçlarını bile bıraktı.
Sen kim oluyorsun? Zeyd bile, üstüne güneş vurmuş yıldız gibi kendisini keybedip bulamadı.
Ondan ne bir nakış bulabilirsin, ne bir nişan… Hatta ne de saman uğrusu yolunda (parlayan) bir saman çöpü.
Duygularımızla sonu gelmeyen sözümüz, sultanımızın ilmi ve hikmeti nurunda mahvoldu.
(O, Allah ilmi nurunda kaybolan kimselerin) hisleri ve akılları iç alemlerinin “Ledeynâ muhdarun” (Ya-sin,53.) denizinde dalgalanmakta, dalga dalga üstüne coşup durmaktadır.
Gece olunca, yine yükü (yüklemek) zamanı gelmiştir; saklanmış olan yıldızlar tekrar işe koyulur.
Allah, (aşkı ile) akıllarını yitirmiş olanların akıllarını geri verir; (onlar) kulaklarında (ilâhi irfan) küpeleri olduğu halde, tabur tabur (su ûra) avdet ederler.
(Sevinçlerinden) ayak vurup el çırparak hamdü senada bulundukları halde, nazlı nazlı, “Ey Rabbimiz, bizi dirittin, bize hayat verdin” (Mü’min,11) derler.
O, çürümüş deriler ve kemikler yerden toz koparan süvariler gibi olurlar.
Kıyamet günü, şükrederek, yahut kâfir olarak yokluktan varlığa hamle ederler.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)’ın hizmetkarı olan Zeyd, Allah aşkı ile kendinden geçerek Hak ile Hâk olmuştur. Artık Zeyd’I bulamazsın. O, ruhunun ayağına takılmış dünya ağırlığını fırlatmış; cismani suretten kurtulup ruhaniler alemine yükselmiştir.
Nasıl ki güneş doğunca yıldızlar görünmez olursa Zeyd de ruhunun yıldızına doğan ilahi güneşin nuruyla öyle görünmez oldu.
O, irfan güneşinin, o Allah bilgisi nurunun aydınlığında görünmez olan kimselerin duyguları ve akılları Kur’an-ı Kerim’in YA-SİN suresinde buyurulan, “Fe-izâhûm cemi’un ledeyna muhdarun” ayeti kerimesi gereğince en küçük bir çağrılışla; ebediyet denizlerine dalar ve kendi varlığından kaybolur. Bu bir cezbe ve şevk bir vücuttan geçiş halidir.
Hakk’ın varlığı nûrunda mahv ve kaybolan kimsenin üzerinden o cezbe ve şevk hali çekilince, tekrar vücut kaydı başlar; insanda dünya yükleriyle dünya külfetleri yeniden oluşur. Ancak bu kişilerin ruhlarının kulağında irfan küpeleri, türlü ilimler türlü hakikatler belirir cezbe ve şevk halinden uyanırlar.
Sevinçten el çırparak Allah’a şükrederler ve Kur’an-ı Kerim’in Mü’min suresinde buyrulduğu gibi; “Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin! Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?” derler.
Yine Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresinde buyrulan; “Ölü idiniz. Sizleri diriltti, sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz” ayetinin meali ve manasınca olur.
Kıyamet gününde bütün çürümüş deriler ve kemikler, dört nala giden, toz koparan atlılar gibi yerlerinden kalkarak hesap vermeye koşacaklardır.
Dünyada da Allah aşkıyla yanıp kendinden geçen Hak ermişlerinin hali de tıpkı böyledir. Allah’ın onları dünyaya geri döndürmesiyle vücut ve hayat bulurlar. Bir farkla ki kıyamet gününde ister Müslüman olsun, ister kâfir ruhların hepsi bir vücuda bürünecektir.
Hazreti Mevlana
MESNEVİ 3668 – 3677 Beyitler