İLAHİ HAKİKAT’I GÖNÜL GÖZÜYLE
GÖREBİLMEK
“Dinle şu, Ney’i bak neler söylüyor. O, yüceler yücesinin sırlarını anlatıyor. Dilsiz, sözsüz ‘Hüda Hûda’ diye.”
Alemlerin yaratıcısı olan Allah, bu alemleri eğer dilerse sana kendi bakışıyla görmek saadetini verebilir. O zaman Allah’ın neler yaratmış, nasıl yaratmış ve daha neler yaratmaya kudretli olduğunu yalnız bakan gözler değil, gönül gözüyle de görmek ve bilmek derecesine erersin. Bu bakımdan içinde bulunduğumuz dünya bizi o alemleri görmekten alıkoyan bir engel, bir perdedir. Ruhumuz dünya gösterişlerine esir olmaktan kurtulduğu ve Allah’ın sonsuz hakikatını görmeye başladığımız gün seyranımızın ve saadetimizin fezası sonsuz olacaktır.
Varlıkların bir taraftan yaratılıp öbür taraftan bozulduğu ve çürüdüğü bu aleme ALEM-İ KEVN Ü FESAD diyeceksin. Bu kevn-ü fesad (bu alem devamlı bir oluş ve yok oluş, sabit kalmayış) alemindeki göz ve gönül çelici hayallere vurulup da her şeyi onlardan ibaret sanırsan onların hakikatini görebilmek yolunda boş yere gecikmiş olursun.
Senin gönül kuvvetin Firavun’un askerleri gibi değil. Musa’nın âsâsı gibi olmalıdır. O zaman bir tek âsânın onbinlerce silahlı askere üstün gelişindeki sırrı anlarsın. Yahut nice büyük hekimlerin asırlarca uğraşarak elde edemedikleri ölüye hayat verme ve görmeyen gözleri bir nefeste açma kudretinin temsilcisi olan İsa’yı daha yakından öğrenirsin. Arap dilinin şairleri daha cahiliye devrinde aruz gibi dile musiki kudreti katan bir vezin olarak asırlarca nice duygulu şiirler söylediler. Kâbe duvarına asılmış ve nice gönüllere haz vermiş öyle şiirler söylediler ki, Hz.Muhammed’den önce kitaplar dolduruldu. Fakat, Allah’ın ümmisi, Hz.Muhammed, Allah’ın vahyini lisan haline getirdiği gün sözün böylesine ilahisi karşısında ondan evvel ve sonra söylenmiş bütün sözler utanılacak seviyede kaldılar. Zira Kur’an-ı Kerim’in ayetleri baştan sona musikilerin en ilâhisini seslendirmiştir. Secileri, kafiyeleri, musiki cümleleri ve ilâhi hikmetleriyle, O, büyük ümmi Peygamberimiz Hz.Muhammed’in her asırda yaşayan ve yaşayacak olan mucizesi olmuş ve olacaktır.
ÂSÂ, NEFES ve KELÂM... Bunların üçünü de ilâhi hakikat’i dile getiren birer lisan bileceksin. Ancak bu lisan, söyleyenlerin değil, söyleten ALLAH’ın lisanıdır. Bunu bilip anlayacaksın.