Hz.Ayşe’nin -Allah ondan razı olsun- “Bugünkü benim gördüğüm yağmurun sırrı neydi?” diye sorması
Hz.Ayşe’nin aşkı coşup edebe riayetle Peygamber efendimiz Hz.Muhammed’e sordu:
“Ey kâinat vücudunun cevheri, bugün (senin örtünü başıma örtünce) bana, yağan yağmur göründü (aslında yağmur yağmıyormuş.) Bunun hikmeti ne idi?
Bu yağmur rahmet yağmurlarından mıydı, yoksa pek yüce pek azametli Allah’ın kahır ve adaletinden (bir eser) miydi?
Bu yağmur bahara ait lütuflardan mıydı, yoksa afetlerle dolu güz yağmuru muydu?”
(Resulullah) buyurdu ki: “Bu yağmur musibetler yüzünden insanoğlunun gönlüne çöken gamı yatıştırmak içindi.
Eğer Ademoğlu, o keder ateşi içinde kalıp dursaydı ziyadesiyle harabolur (hiçbir şey yapamaz hale gelir)du.
O anda bu dünya harabolur, insanların içinde (yaşama) hırsı kalmızdı.”
Ey can bu zahir dünyanın temel direği gaflettir; ve bu cihanda aklı başında olmak (manevi cihanı görebilmek) yaşadığımız cihan için bir afettir.
Akıllılık (o manevi) cihandandır (ve bu akıl) galip gelirse bu dünyayı (insanın gözünde) alçaltır.
(Manevi cihandan olan) Akıl güneştir, hırs buzdur; dünya kirdir.
İşte bunun içindir ki, hırs ve haset (galip gelip) kükremesin diye (manevi akıl gerçek) akıl öbür dünyadan damla damla sızar.
Eğer gayp aleminden gelen bu sızıntı daha fazla olacak olsaydı, bu dünyada ne hüner ne ayıp kalırdı.
Bu bahsin sonu gelmez. Başlamış olduğun söze dön, tekrar çalgıcının, hikâyesine devam et!
KONUNUN AÇIKLAMASI
Hz.Ayşe, dünya musibetleri yüzünden gönlüne gam dolduğu müşkil bir ânında başına Hazret-i Peygamber’in ridasını (örtü) başına örterek evden dışarıya çıktı ve dışarda yağmur yağdığını gördü aslında gördüğü yağmur dünyadaki bildiğimiz yağmur değildi. Hz.Peygamberin ridasını üzerine örtünce, Allah’ın hikmeti rahmet şeklinde tecelli etmişti.
Hz.Peygamber eve gelince Hz.Ayşe Peygambere sordu. “Ey yaratılmışların özü! Bugün düşen yağmurun hikmeti nedir? Bu yağmur hangi mevsimin yağmurudur? Bu dökülen bir bahar rahmeti mi yoksa bir sonbahar felâketi midir?
Bana yağmur gibi görünen bir ilâhi güzelliğin tecellisi mi? Yoksa bir ilâhi celâl ve hiddet tezahürü müdür? Bana hakikati söyle ya Resulâllah!”
Hz.Muhammed, bu yağmurun kederleri giderici ruha sükun verici bir lütuf ve rahmet olduğunu söyledi.
İnsanoğlu, ıztırap ateşinde çokca kalsa ve bir ilâhi rahmet onu serinletici olmasaydı bu cihan veran olurdu. İnsan kendini yalnız Hakk’a bağlasa her türlü hırslardan ve emellerden yıkansa idi dünya çöker ne bir imar görür, ne de bir emel ve ümit havası içinde yaşayabilirlerdi. İnsanlar kâinatın faniliğini düşünüp dünya işlerinden el etek çekerlerdi nesilleri devam etmezdi.
İnsandaki emel ve aldınışlar ki bu dünyayı dik ve ayakta tutar. Dünya için en büyük felâket üzerindeki insanların hepsinin aklı başında olmasıdır. Yalnız dünya için yaşayanlar olmasa dünya harap olurdu. Onlar yalnız dünyaya bağlıdır. İşte dünyayı mamur edenler de bunlardır. Çünkü onlar yalnız maddi akla sahip kişilerdir.
Manevi akıl bir güneş, ihtiras biz buzdur. Güneş nasıl buzu eritir ve yok ederse, manevi akılda ihtirası yok eder.
Manevi akıllı olanlar dünyanın varlığına ehemmiyet vermedikleri için dünyanın maddi hayatı dumura uğrar.
Hz.Muhammed bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İnsanlar hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için ve hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışabildikleri ölçüde dünyaya faydalı olurlar.
Bu demektir ki, Allah katında makbul insan, ancak bu ikisi arasındaki âhenk ve muvazeneyi kuracak şuura sahip insandır.
Eğer gayp aleminden gelen yağmur, daha gür, daha coşkun olsa idi, yani bu aleme daha çok manevi akıl yağsa idi o zaman dünya her türlü emel ve arzudan, her türlü sanat ve hünerden mahrum insanlar elinde dünyalıktan çıkardı. Onun için dünya ve ahireti dengede tutalım ki bu dünyada rahat ve huzur içinde ve birbirimize saygı ve muhabbetle birlikte yaşalım.
Zaten Allah (c.c.) da bizlere böyle emretmiyor mu?
HZ.MEVLÂNA
MESNEVİ-2059-2071. Beyitler.