“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirletildiğinde, son balık tutulduğunda beyaz adam, paranın yenmeyeceğini anlayacak” Kızılderili Atasözü
Azgınlıklarını tatmin uğruna “kozmik- evrensel- doğal” dengeleri bozan söz, güç, yetki sahiplerine Kur’an-ı Kerim, yine tuğyan (isyan ve günahta sınır tanımayacak ölçüde ileri gitmektedir.) Kökünden türemiş bir sıfat vermektedir. TAĞUT…
Kur’an-ı Kerim’in verilerini dikkate alarak tağutu şöyle tamamlayabiliriz: Tağut, her devirde, Firavun ruhlu kişilerle, onların yardakçıları olan güruhun genel adı, cins isimdir. Tağut, tuğyanı yaşatan ve yaşayan kişi ve kudret anlamında kullanılır. (Bakara 2.256- Nisa 2.51)
Kur’an-ı Kerim terminolojisi üzerine yazan dilciler; tağutu (dişi ve erkeği aynı) azgın, sınır tanımaz, Allah yerine kendisine tapılan, zulüm, cebir ve şiddet kullanan Firavun ruhlu, şeytan yaratılışlı varlık olarak manalanmaktadırlar. Hayırdan alıkoyan tüm kişi ve güçlere de “tağut” denmektedir.
Tağutun görüneni yanında görünmeyeni de vardır.
Esasında “tağut” daima akıl ve ruh sahibi varlıktan oluşur.
Yani insandan oluşur. Putların “tağut” olarak adlandırılmaları, onların tuğyanları ifadede birer vasıta olmalarındandır.
Allah’ın sembolize ettiği değerlere, gerçeğe karşı savaşanlar “tağuttur” ve onlar tağut yolunda savaşırlar. (Bakara: 257; Nisa: 76)
Bunların belirli özelliklerinden biri de davalarının, problemlerinin çözümünü tağuta havale etmeleridir. Onların tüm çekişme ve problemlerini bir biçimde tağutlar çözer. (Nisa:60)
Kur’an-ı Kerim “tağut” tabiriyle, kendi terminolojisi içinde gücünü sömürü ve şer uğrunda kullanan süper güçleri tanıtır.
Tağuta karşı çıkan ve ona uşaklık etmekten kaçınanlara sonsuzluğun müjdeleri sunulmuştur. (Zümer:17)
Lanetlenecek Allah’ın gazabına uğrayacak, donuz, maymun sürüsüne çevrilecek olanlar tağutun uşağı kölesi (abede-i tağut) gibi iş görenler olacaktır. (Maide: 60)
Bu ayetten şunu anlayabiliriz: azgınlığın yaratacağı denge bozukluklarının sonunda insanlık yeniden ilk devirlerin hayvansal hayatına döndürülebilecek, tekâmül hatta evrimleşme yeniden başlayabilecektir. Nitekim, bugünkü insanlığın ataları olan ilk canlılar da aynı şekilde geriye götürülmüşler ve bizim temsil ettiğimiz insan türü bu başlangıçtan hareketle oluşmuştur. (Kur’an-ı Kerim: Bakara, 30-33)
Her devirde birden çok tağut bulunur.
Tağutların kabile çapında, millet çapında olanların yanında bölgesel ve uluslararası olanları da bulunmaktadır. Bunlar birbirlerinden habersiz olabilecekleri gibi organize de olabilirler. Hatta “İblisler parlementosu” gibi birlikler beraberlikler. Vücuda getirebilirler; aralarında hiyerarşik bir düzen kurabilir; paralellik veya entegrasyona giderler. Böyle olunca da “tağuti sistemler” parlementolar, ilkeler ülkeler oluşabilir.
Kur’an-ı Kerim altını çizdiğimiz bu gerçeği ifade için şu tabirleri kullanmaktadı; Hizbu’ş şeytan evliyası (Ali İmran;175; En’am:121; Araf:30, “İhvanu’ş-şeyatin: Şeytanların kardeşleri (İsra:27) “Ruüsu’ş –şeyatin: Şeytanların başları, reisleri, (Saffat:65), Cunüdu- iblis= İblisin orduları (Şuara:95)
İslam düşüncesinin yirminci yüzyılda doruğu kabul edilen Muhammed İkbal (ölümü:1938), emperyalist batılıların oluşturdukları sömürü düzeninin temsilcilerinin vücut verdikleri organizasyonu “İblisler Parlementosu” diye anmıştır. Aynen bunun gibi “Tağutlar Parlementosu” deyiminde kullanabiliriz. Kur’an-ı Kerim bu noktada “evliyau’t-tağut” (Tağutun dostları, destekçileri ABD- AVRUPA- İSRAİL gibi) deyimini kullanıyor ki yukarıda işaret edilmiştir.
Kısacası Ku’an-ı Kerim terminolojidinde tağut, İblis- şeytan kuvvet ve idealinin fiziksel güç ve birimler haline gelmesini, eyleme dönüştürmesini gerçekleştiren insani unsurdur.